Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Hakkı Yiğit

2010 Kur’an Yılı

19 Nisan 2010 - 18:28 Yorum: 1

Kur"an...

Allah Kelamı...

İlahi nur...

İnsanlığın güneşten daha fazla muhtaç olduğu ezeli nur...

Beşer serüveninden önce yola koyulan cin taifesinin ve Hz. Âdem ile beşerin katıldığı sonsuzluk kervanının biricik yanıltmaz, şaşırtmaz kılavuzu...

Kitab-ı kâinatın tercümesi...

Kâinattaki her objenin, varlığın harflere, kelimelere, ayetlere bürünmesi...

Hz. Âdem ile başlayan beşer tarihindeki her ferdin yüzleşmek mecburiyetinde kaldığı ve kimilerin yüzleştiği, kimilerin de yüzleşeceği “Ben Kimim?” “Niçin Geldim Buraya?” “Nerden Geldim?” “Yolculuk Nereye?” sorularının cevaplarının saklı olduğu kutsi kitap...

Hayat ağacının en mükemmel, en olgun meyvesinin fotoğrafı, iz düşümü...

Gecemizin kandili...

Gündüzümüzün güneşi...

Penceresini açıp güneşi en nezih, en temiz hanesine, kalp evine buyur edenler ne mübarektir...

Kâinatta en yüce, en faziletli, en değerli iş onu hecelemektir...

Onu hecelemek, onu okumak, kulun yaratanı ile sohbete dalmasıdır...

Ne hoş bir sohbettir, Sohbet-i Canan...

Ne latif, ne tatlı, ne heyecanlı bir andır O"na vuslat...

Ne doyulmaz bir hazdır, bir tattır; ab-ı hayat...

Rab bilinmek, kendini tanıtmak, varlığını hissettirmek için Âdemi yarattı...

Âdemin, kendisini hakkıyla bilmesi için de Kuran"ı gönderdi...

Hz. Muhammed (sav)"den bu yana niceleri O"na giden yolu bulmak için kılavuzdaki şifreleri çözmeye, anlamaya nice göz nuru döktüler...

Hz. Yusuf"un güzelliğini fark edenlerden olduğunu göstermek için mazatın yolunu tutan acuze kadın gibi, niceleri ilan-ı aşk nevinde ciltler dolusu eser verdiler...

O, sadece kendine âşık olan gönüllere göz kırpar, sadece onların gönüllerine giriverir...

O, bir gönle girince o gönül için artık ne bir hüzün ve ne de bir tasa söz konusu olamaz...

Onun içinde olmadığı bir gönül, virâneye dönmüş bir hane olduğunu ifade eden Efendiler Efendisi değil midir zaten?

Gönüllerine buyur edip kendilerine şeref versinler diye,

Kimileri, O"nun hakkında methiyeler yazmışlar...

Kimileri, mecnûn vâri yoluna baş koymuşlar...

Kimileri en değerli sermayesi olan ömrünü vermiş...

Kimileri, göz nuru dökmüş...

Kimileri zihinlerini, hafızalarını kendilerine mesken ettirmiş...

Kimileri... Kimileri... Kimileri...

Kim ne yapmış olursa olsun, hep aynı sevda...

Kelebekler gibi O"nun nuruna uçuşmalar...

Semtine girmek, ikliminde büyümek, gerçek kul olabilmek içindir...

Kuran"ın nurani ve büyülü iklimine saf ve temiz bir kalp ve gönülle girip de vurulmayan mı var?...

Gülistana girip de o bağın bülbülü olmayan mı var?

Nice yıllardır öten bunca bülbüller nedendir sizce?

Zaman deveran edip dönmekte…

İnsanlığın ilahi nura kavuştuğu baharın 1400. yılı…

Rahmetin sağnak sanğnak yağdığı anlar…

Ve 1400 yıl boyunca bitmez tükenmez bilmeyen abı hayat ile sulandı gönüller…

Dünya Cennetâsâ baharlarını hep bu rahmetle yaşadı…

Onun sızıntısının olmadığı anlarda,

Gönüller hissiz,

Mabetler ruhsuz,

Sokaklar loş,

Çarşı Pazar iffetsiz,

Evler viranesiz,

Bireyler huzursuz,

Aileler mutsuz,

Gençler sarhoş,

Yaşlılar meyus,

Çocuklar nursuz,

Kadınlar birer meta,

Topraklar çorak kaldı hep…

Diyanet İşleri Başkanlığı “2010 KURAN YILI” diyor…

Bu bir çağrıdır…

Bu çağrı, “İliklerimize kadar işleyen dondurucu bir kışın ardında, buzları çözüveren tatlı bir bahar güneşi…”

Bu çağrıya kulak vermek ne büyük bir şeref…

Ve bu gülistan da “Bülbül” olmak ne büyük bir pâye…

YAZARIN DİĞER YAZILARI