YGS Sınavı çok şükür sorunsuz yapıldı. Çoğu genç olmak üzere binlerce insan bu sınava girdi. Hepsinin geleceğe dair güzel umutları ve hayalleri var. Fakat hala bu gencecik insanların güzel umutlarını ve hayallerini kırmak için ellerinden geleni ardına bırakmayanlar var. Akşam haber bültenlerinden birinde batı şehirlerimizden birindeki bir üniversitede sınav görevlisinin, sınava giren başları kapalı gençlere karşı sınav öncesinde, başlarını açmadıkları takdirde sınavlarının iptal olacağı tehdidinde bulunduğu haberini görünce 28 Şubatçılar yine mi diye düşünmekten kendimi alamadım.
Malum ülkemizde bir de 28 Şubat post modern darbesi yaşandı ve darbe sonrası 28 Şubat için 1000 yıl sürecek denmişti. Aman Allah’ım. 1000 yıl devam edecek bir 28 Şubat. Düşünmek bile istemiyorum. 28 Şubat süreci bitti. Ama kalıntıları hala var mı acaba. Habil ve Kabil’den beri iyi ile kötü bu dünyada beraber yaşadıklarına göre Kıyamete kadar da iyilerle kötüler dünya sahnesinde hep olacaktır. Gün olacak iyiler, gün olacak kötüler güçlü olacaklar. Aslında kötülere sorsanız onlar da bizler iyiyiz ve iyiyi istiyoruz derler. Öyleyse iyi ne, kötü ne. Bu soruya doğru cevap vermek gerekir. Bence insanoğlunun geleceğini karartacak ve insanı geri dönüşü olmayacak dehlizlere sürükleyecek her iş kötüdür. İnsanoğlunun geleceğini aydınlığa çıkaracak, huzur ve mutluluğuna katkıda bulunacak her iş ise iyidir.
Acaba bizler başta kendimiz olmak üzere insanın faydasına olacak neler yapıyoruz. Vaktimizi nasıl geçiriyoruz. Zaman bu. Geri gelmiyor malum. Ömrümüz pek süratli bir şekilde geçip gidiyor. Bizlere takdir edilen ömür bitince bu dünyadan ayrılacağız. Peki ölüm bir yokoluş değil de ebedi hayata açılan bir kapı ise ve dünyada iken yapıp ettiklerimizden hesaba çekileceksek kendimize bir çeki düzen vermemiz gerekiyor. Yoksa dünya sınavını kazanamazsak, artık başka bir sınav da olmadığına göre sonuçlar açıklandığında ya kazananlardan ya da kaybedenlerden olacağımız muhakkaktır.
Eğer en büyük sınav olan bu dünya hayatı sınavını iyi vermek istiyorsak, millet olarak önce bir kendimize gelmemiz gerekiyor. Bu dünyada ne için var olduğumuzun farkına varmamız gerekiyor. Benim inancıma göre; Allah bizleri, hayatımızda yapıp ettiklerimize göre ölçmek ve değerlendirmek için bu dünyaya göndermiştir. Hepimiz doğar, büyür, yaşar ve ölürüz. Bu durum değişmez. Adem’den bu yana böyledir ve böyle devam edecektir. Ta ki Kıyamet’e kadar.
28 Şubat 1000 yıl devam eder mi etmez mi ben bilmem. Benim bildiğim şudur: Ömrümüz her an bitebilir. Çünkü ölüm genç, yaşlı, zengin, fakir, amir, memur, işçi, işveren ayrımı yapmadan herkesin başında. Öyleyse ömrümüz bitmeden, 1 saat sonra kıyamet kopacağını bilsek bile bir ağaç daha dikmek için uğraşmalıyız. Belki o ağaç büyümeyecek ama biz bir ağaç dikmiş olacağız. İşte bizim kazancımız budur. Gerçek kazanç da işte budur.
Millet olarak hep kazananlardan olmamız dileğiyle.