Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
23 Nisan
Siyaset 19 Nisan 2014 - 15:37 Yorum: 0

Aday olursa Cumhurbaşkanımız destekleyecektir

Başbakan Yardımcısı Arınç "Başbakanımız Cumhurbaşkanlığına adaylığını koymak isterse, Cumhurbaşkanımız da adaylığını destekleyecektir" dedi.

Aday olursa Cumhurbaşkanımız destekleyecektir

BURSA - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Biz inanıyor ve biliyoruz ki; Sayın Başbakanımız istişarelerinin sonucunda, Cumhurbaşkanlığına adaylığını koymak isterse sayın Cumhurbaşkanımız da bundan büyük bir onur duyacak ve onun adaylığını destekleyecektir" dedi.

Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe'ye göreve yeniden seçilmesi nedeniyle tebrik ziyaretinde bulunan Arınç, burada yaptığı konuşmada, Recep Altepe ile parti teşkilatlarını kutladı.

Arınç, partisinin nereden bakılırsa bakılsın büyük bir başarı kazandığını ifade ederek, dün Ankara'da "Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı"nı yaptıklarını, bu toplantıda yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ilgili arkadaşlarının sunumları olduğunu belirtti.

Bu çalışmaların, önümüzdeki süreçte daha farklı kademelerde devam edeceğini anlatan Arınç, Başbakan Erdoğan'ın, mayıs ayı ortalarında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşmesinin ardından kararını açıklayacağını ümit ettiklerini söyledi.

Arınç, AK Parti'nin girdiği bütün çalışmalardan başarıyla çıktığını vurgulayarak, "30 Mart seçimlerini nasıl büyük bir başarıyla kazandıysa, inşallah ağustos ayının sonlarına doğru yapılacak seçimlerde de yeni cumhurbaşkanımızı halkın oylarıyla seçmiş olacağız. Onun arkasından da bir yıl sonra inşallah 2015 genel seçimlerle de AK Parti'nin yeni bir iktidarını, tek başına başarısını hep beraber kutlamış olacağız" diye konuştu.

"Onur duyacak ve onun adaylığını destekleyecektir"

Bir gazetecinin, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "Bugünkü şartlar çerçevesinde benim gelecekle ilgili bir siyaset planım yok" şeklindeki açıklamasını hatırlatarak, değerlendirmesini sorması üzerine Arınç, şunları kaydetti:

"Bu yeni bir olay değil bildiğiniz gibi. Sayın Cumhurbaşkanımız da Sayın Başbakanımız da bu konuyu birlikte görüşeceklerini ve en olumlu şekilde sonuçlandıracaklarını ifade ediyorlar. Yani dün yaptıkları konuşmanın, üç gün evvel yaptıkları konuşmadan çok farklı bir yönü yok. Bunu farklı yorumlamaya da gerek yok. Ben de bazen konuşmalarımda, bazı arkadaşlarımız da sordukları zaman, verilen cevaplarda da söylüyoruz ki Sayın Başbakanımız ile Sayın Cumhurbaşkanımız iki arkadaş olarak, geçmişte bu partiyi kuranların önde gelenlerinden ikisi olarak, birbirlerinden Başbakanlığı devralmış insanlar olarak, Cumhurbaşkanı adaylığını, bizzat Sayın Başbakanımızın açıkladığı bir insan olarak, geçmiş hukuka dayanan çok samimi, çok dürüst ilişkileri var ve biz inanıyor ve biliyoruz ki; Sayın Başbakanımız istişarelerinin sonucunda, Cumhurbaşkanlığına adaylığını koymak isterse Sayın Cumhurbaşkanımız da bundan büyük bir onur duyacak ve onun adaylığını destekleyecektir."

"Sayın Cumhurbaşkanımızı üzüyor olabilir"

Arınç, bugün sadece Cumhurbaşkanı adayının kim olacağına yönelik soruların değil, onun ötesinde başka sorular ve ihtimallerin de konuşulduğunu anımsatarak, şöyle devam etti:

"Bence bu konu her iki tarafı da rencide edecek, üzecek ve bulundukları konumlarda kendilerini rahatsız edecek bir düzeye gelmemeli. Yani Sayın Başbakanımız Cumhurbaşkanı olacaksa, böyle bir karara varacaklarsa ve halkımız da bunu onaylayacaksa, bildiğiniz gibi başka adaylar da olacak ve Cumhurbaşkanlığı seçimi halk tarafından yapılacak hem de iki turda. Halkın da bunu onaylaması halinde AK Parti'nin başında 2015'e kadar kimin Başbakan olarak kalacağı, 2015'ten sonra partinin nasıl bir şekillenme içine gireceği de tartışılıyor. Bu tartışma şüphesiz anlamsız değil. AK Parti üç dönemdir tek başına iktidar olan parti, oylarını sürekli artıran bir parti ve çok önemli bir liderin başkanlığında bugünlere gelmiş olan bir parti. Bu başarı nasıl, kimlerle devam edecek? Parti nasıl bir şekillenme içerisine girecek? Herkesin bunları düşünmeye, bunun üzerinde fikir yürütmeye de doğrusu hakkı var. Ancak bu hesaplar yapılırken, Sayın Cumhurbaşkanımızı herhangi birisi olarak bu meselenin içerisinde bir aktör olarak düşünmek veya çeşitli ihtimallerde onun da ismini geçirmek, belki Sayın Cumhurbaşkanımızı üzüyor olabilir."

"Onun bu duruşuna, sözlerine çok iyi hak veriyorum"

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü, asgari 1991'den beri tanıyan bir arkadaşı, dostu olarak çok iyi anlayabildiğini vurgulayan Arınç, şunları söyledi:

"Onun bu duruşuna, sözlerine çok iyi hak veriyorum. Lütfen herkesin de ona saygı gösterme konusunda hiçbir şekilde eksikliği olmasın. Sayın Cumhurbaşkanımız son 7 yıllık Cumhurbaşkanlığı dönemini büyük bir başarıyla geçirmiş, anayasada tanınan görevleri büyük bir başarıyla yapmış ve hepimizin takdir ettiği çok saygın bir isimdir, vereceği kararı hepimiz saygıyla takip edeceğiz. Sayın Başbakanımızla bir araya mutlaka gelecekler ve önemli bir karar verecekler. Biz bu söylediklerinden farklı bir anlam çıkarmıyoruz. Kendisiyle her zaman görüşmekte, bazı konuları da istişare etmekteyiz. Sadece Sayın Cumhurbaşkanımıza ne kadar derin saygı duyduğumuzu ve onu ne kadar iyi anladığımızı bir kere daha takdir etmek isterim."

Arınç, Türkiye için gerekli olan seçim sisteminin ne olduğuna karar vereceklerini ve seçimlerden önce bunu mutlaka gerçekleştireceklerini belirterek, "Kısa süre içinde daraltılmış bölge veya dar bölge sistemini kendi içimizde tartışarak süratle bu kanunu çıkaracağız yoksa yüzde yine 10'luk barajların hakim olduğu mevcut seçim sistemiyle seçimlere gitmek gerekebilecek" dedi.

"Niçin iktidara talip olmuyorlar"

Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Arınç, bir gazetecinin, "Daraltılmış seçim bölgesiyle ilgili tartışmalar başladı. Hem CHP hem de MHP'den milletvekilleri açıklama yaptılar. Bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna karşılık şunları kaydetti:

"Şimdi bu zavallı bir açıklama. AK Parti ve BDP'ye yarar diye hesap yapanlar niye kendilerini bir parti olarak görmüyorlar? Niçin iktidara talip olmuyorlar? İktidara gelmek için halkla niçin daha iyi ilişkiler kurmuyorlar? Her seçimden mağlup olarak çıkacakları yerde 'Biz de bu seçimde iktidar olacağız, başarılı olacağız' gayretini göstermiyorlar. Onu bir sorgulamak lazım. Seçim sistemi yazı da gelse tura da gelse AK Parti'ye yarıyor diye üzülüp ağlayacaklarına 'bu seçim sistemleri hangisi olursa olsun ben niye başarılı olamıyorum' bunun hesaplarını yapmaları lazım. Ana muhalefet partisi denilen partinin iktidara gelme niyeti yok mu? Eğer böyle bir niyetleri varsa halktan daha çok oy almaları gerekmez mi? Niçin bir muhalefet partisi, Milliyetçi Hareket Partisi yüzde 10-15'lere sıkışıp kalıyor da iktidar olma gayretini göstermez? İktidar olma arzusu taşıyorsa Milliyetçi Hareket Partisi uzamaz, kısalmaz bir konumdan ben halktan çok fazla oy alacağım ve bu seçimde mutlaka iktidar olacağım gayretini göstermez. İşin bir boyutu böyle."

Arınç, 30 Eylül'de yeni demokratikleşme paketini açıklarken Başbakan Erdoğan'ın "partilerin görüşünü alarak yeni bir seçim sistemi üzerinde karar kılalım" dediğini hatırlatarak, şunları kaydetti:

"Bu neydi? Birincisi, biliyorsunuz bugünkü sistemde yüzde 10'luk bir baraj var. Bu devam etmeli mi? İkincisi tamamen dar bölge sistemine mi geçmeliyiz, çünkü o zaman yüzde 10'luk baraj olmayacak 550 milletvekili 550 seçim bölgesinden kendisi gelmiş olacak. Madem baraj istemiyorsanız dar bölgeye mi gidelim veya dar bölge mi daraltılmış bölge mi olsun? Yani 5'li milletvekilleri, 3'lü milletvekilleri... Diyelim ki Bursa 18 milletvekilidir Bursa'yı 3 bölge kabul ederek daraltılmış bölge sistemine mi gidelim? Bunu tartışmaya açtık. Ne kadar güzel bir şey. Bir AK Parti, bir Sayın Başbakan, 'sizler bu konuda ne düşünüyorsunuz, hangisi ülke için yararlı olur? Hangi sistem konusunda bize bilgi sunacaksınız' dedik. 30 Eylül ve bugüne kadar 8 ay oldu. 8 aydan beri hiçbirisi ağzını açıp da 'biz böyle bir sistemden yanayız' demedi. Çünkü onlar ne yaparlarsa yapsınlar iktidar şöyle dursun, iktidara yaklaşamayacaklarını biliyorlar. AK Parti'nin olduğu bir yerde şansları yok. O yüzden ağızlarını açıp, 'dar bölge daha iyidir, daraltılmış bölge daha iyidir veya bugünkü sistem devam etsin' demediler. Tek söyledikleri şey, 'yüzde 3 olsun barajlar. Biz ancak bu barajları açıp parlamentoya gelelim.' Böyle bir şeyi uygun görmüyoruz. Dolayısıyla onları bekledik, boşuna beklemişiz. Şimdi 8 ay sonra biz, artık Türkiye için gerekli olan seçim sisteminin ne olduğuna karar vereceğiz ve bunu seçimlerden önce mutlaka gerçekleştireceğiz. 2015 seçimlerini esas alacaksak seçime ait kanunlar en az bir yıl önce çıkmalı ki o seçimde uygulanabilsin. Anayasanın 67. maddesinin sanıyorum 2. fıkrasında seçimle ilgili kanunların seçimlerden en az 1 yıl önce çıkarılması gerekiyor. Bunun içinde de olsa olsa 2 aylık bir zamanımız var. Dolayısıyla kısa süre içinde daraltılmış bölge veya dar bölge sistemini kendi içimizde tartışarak süratle bu kanunu çıkaracağız yoksa yüzde yine 10'luk barajların hakim olduğu mevcut seçim sistemiyle seçimlere gitmek gerekebilecek. Benim AK Parti dışındaki bütün partilere tavsiyem gerçekten parti olsunlar. Halkla el ele versinler, projelerini ortaya koysunlar, iyi liderlerle, iyi genel başkanlarla seçime hazırlansınlar, partileri içindeki aykırı düşünceleri bir zenginlik olarak kabul edebilirsiniz ama birisinin ileri, birisinin geri gittiği partilerden Türkiye'de iktidar olmaz."

''Türkiye'nin büyük düşünen partilere ihtiyacı var''

Tüm partilerin AK Parti'yi örnek alarak nasıl parti olmaları gerektiğine karar vermeleri gerektiğini dile getiren Arınç, şöyle konuştu:

"O zaman seçim sistemi ne olursa olsun kimseye zararı olmaz. Biz geldiğimizde yüzde 10'luk baraj vardı ve biz 15 aylık bir partiydik 15 aylık parti 40 yıllık, 80 yıllık partilerle yarışa girdi ve tek başına iktidar oldu. Hiç o güne kadar ağlamadık, sızlamadık yüzde 10 barajı var diye ama bizim dışımızdaki tüm partiler yüzde 10'luk barajdan bugüne kadar hep şikayet ediyorlar. Çünkü tek emelleri yüzde 10'u bir şekilde aşmak ve parlamentoya kapağı atmak. İktidar olmak değil. Artık büyük düşünsünler. Türkiye'nin büyük düşünen partilere ihtiyacı var. Dar bölge, daraltılmış bölge hevesleri kaybolmasın, Anadolu'ya, halka dönsünler. El ele versinler. Halkı horlamasınlar. İktidarın yanlışları varsa bunları tespit edip yeni projelerini ortaya koysunlar. Pabuç kadar dilleriyle hakaret etmek, iftira etmek yollarından vazgeçsinler, AK Parti gibi olsunlar. O zaman kazançlı çıkacaklar."

Parti içindeki görev değişimleri

Arınç, bir gazetecinin, "AK Parti içinde geçen hafta yaşanan görev değişiklikleriyle ilgili görüşleriniz nelerdir?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:

"Evet böyle bir görev değişikliği oldu. Bu tabiidir. H çok değerli arkadaşlarımız. MKYK'da merkez yürütme kurulunu belirleme görevi Sayın Başbakanımızın uhdesindedir. Süleyman Soylu Bey Ar-Ge başkanıyken teşkilat başkanlığına geldi. Diğer bazı arkadaşlarımız yeni göreve geldiler. Çünkü Edip Uğur Bey Balıkesir, Menderes Türel Bey Antalya Büyükşehir Belediye Başkanları oldular. Biz hepsini çok değerli buluyoruz. Geçmişte yaptıkları hizmetlerden dolayı kendilerine teşekkür ediyoruz. Yeni arkadaşlarımızın da çok başarılı olacaklarına inanıyoruz. Görev değişimi her zaman yapılır. Biliyorsunuz biz de belediye başkan adaylarımızın bazılarını değiştirdik, bazılarına 'yürümeye devam et' dedik. Büyükşehir belediye meclis üyelerimizin neredeyse yüzde 80-90'ı değişti. Biz de herkes bayrağı daha ileriye götürmek, çok daha fazla gayretle çalışma yolunda bir gayretin içinde. Önümüzdeki gelişmelerden sonra partinin büyük kongresi de toplanacak olursa orada daha geniş çaplı değişiklikler de olabilir. Ben meclis başkanlığından ayrıldığımda sade milletvekili olmuştum. Bizde böyledir. Görev neredeyse orada hizmete devam edersiniz. Fevkalade güzel, olumlu değişiklikler oldu. AK Parti'ye de bayağı yakıştı."

Kuru kavga peşindeyiz

Arınç, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Türk Kadınları Kültür Derneği İstanbul Şubesi, Kerim Eğitim, Kültür ve Sağlık Vakfı tarafından Tayyare Kültür Merkezi'nde (TKM) düzenlenen "Uzaktaki Yakin: Uluslararası Hazreti Üftade Sempozyumu"nun açılışında da konuştu.

Sabah gazetelerin birinci sayfalarına baktığını, her zamanki malum haberler ve bu haberler üzerine yazılmış yorumları okuduğunu ifade eden Arınç, şöyle devam etti:

"İşi köpürtmek, başka noktalara çekmek, akla zarar yorumlar yapmak. Şöyle bir bakarım. Biraz sonra da onların (gazeteciler) huzurunda imtihan olacağız. Bu neden böyle konuştu, bu neyi amaçladı, bu sözün altında ne var, bunun sonu nereye varır, ağustosta ne olacak, eylülde ne ile karşılaşacağız? Borsa nasıl olacak, endeks nereye vuracak? Bunların kavgası var. Herkes bir yere gelmek, bir yerden gitmek, kendisine bir şeyler hazırlamak kavgasıyla meşgul. Evlerde bu kavga var. İş yerlerinde, sokakta bu kavga var. Kuru kavga peşindeyiz, hani sekülerlik kötü bir şey değil ama her şeyimiz çok dünyevileşti. Bütün hesaplar bunun üzerine. Oysa Hazreti Üftade ve benzerlerinin yaşadığı hayattan alacağımız çok örnekler var. İnsanların edepli olmaya çok ihtiyacı var, haya sahibi olmak çok büyük bir nimet, iffet sahibi olmak çok büyük bir zenginlik. 'Kaba softalık', merhum Necip Fazıl'ın deyimiyle, 'kaba Müslümanlık', 'kaba önderlik' bize yakışmıyor. Bir estetik olmalı, bir edep olmalı, edipler edepli olmalı. Her şey nezaket içinde olmalı ve gönüllere hitap edilmeli, sadece ceplere değil veya mevkiler makamlar üzerine kavgalara değil."

''Kedicikler, bilmem necikler bunlar da birşey yaptıklarını zannediyorlar''

Bu camia içinde "Biz de ehl-i tarik"iz canım, biz de biraz Üftadeleri filan da biliriz" diye ortaya çıkanların olduğunu anlatan Arınç, "O, işin daha da feci bir tarafı. Onlar da kendilerini bu tür işlerle bilgili ve görevli zannediyorlar. Necip Fazıl dedi ki; zorluklar büyük buz dağları gibiydi. Biz ağzımızdan hoh hoh hohlayarak bunları erittik. Buz dağları erittik ama şimdi ortalık çamur oldu, çamurdan geçilmiyor'' ifadesini kullandı.

''Şimdi de tarikat var. Şimdi de bize yol gösterenler var. Şimdi de işte saçıyla, sakalıyla, üstündeki kıyafetiyle çevresine topladığı 3-5 tane insanla bu işi yaptığını söyleyenler var'' diyen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

''İyilerinden Allah razı olsun ama çok bozukları var, çok yanlışları da var. Onlar da bu yolu bir ticaret yolu gibi kabul etmişler. Bazen televizyonlardan izliyoruz çevresindekilerle haha hihi, inşallah, maşallah başka birşey yok. Kedicikler, bilmem necikler bunlar da birşey yaptıklarını zannediyorlar. İslam, iman, Kur'an, edep, fazilet, namus, ar, haya adına hiç bir şey bulamıyorsunuz. Adam 'ben de Kadiriyim" diyor, bir başkası ''ben de şuyum'' diyor. Kendine bu yaftaları takanlar, bununla anılmak isteyenler var ama çabaları ne için, ticaretlerini daha çok artırmak, nüfuslarını çok daha genişletmek için. Belki de buradan siyasi bir amaca ulaşmak isteyenler de var. Şöhret yapmak isteyenler var. Önce tencere, tava işinden başlayan bir adam vardı. Sonunda geldiği noktayı maalesef acıyla görüyoruz. Bazı şeyler söylersem hemen de isim koyacaksınız, 'filandan bahsediyor' diye. Korkmam lazım. Bunlar da İslam'a çok zarar veriyor, bu yola çok zarar veriyor. Çocuklarını, eşlerini, servetlerini kaybedenler var bunların içinde biliyor musunuz? Kötü örnekleri göstererek bizzat şahit oldukları hayatın içinde 'Müslümanlık buysa ben kaçıyorum' diyenler var. O yüzden güzel örneklere gitmemiz, güzel insanlarla bir arada olmamız elbette onlardan duyduklarımızı, gördüklerimizi şeriata, imana, Kur'an'a, sünnete ölçü olarak uymamız lazım. Herkesin ağzından çıkanı elbette bir kuyumcu titizliğiyle ayarına bakmamız lazım. 'Bu adam söylüyor a ne kadar güzel' Bizim nefsimize de hoş geliyor. Hadi biz de böyle bir yol tutalım. Ortalık biraz da çamur oldu arkadaşlar, ayaklarımız çamura batıyor ve bu örnekler her gün maalesef bir yerden bir skandala da imza atıyor. Bu yüzden biz bunlarla yola gitmek yerine, bunlardan ne kadar uzak olsak Hakka o kadar yakın olacağız diye biz düşünüyoruz.''

Haber Kaynağı: MALATYA GÜNCEL
Malatya Haber
Malatya Haber
Malatya Güncel Haber