Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Hakkı Yiğit

Asıl Tehlike

26 Ocak 2014 - 02:02 Yorum: 2

İslam deyince genellikle akla sadece İslam’ın beş şartı gelir.

Oysa öyle mi?

Cem Vakfı Malatya Şubesinin Değerli, Kıymetli Başkanı Eşref Dedem’in ifadeleri ile peki ya hırsızlığı, ya yalanı, ya haksızlığı, ya kul hakkı ihlalini, ya komşuluk hakkını nereye koyacağız.

İslam sadece ibadetten ibaret değildir.

İslam bir de muamelattır, güzel ahlaktır.

“İyi bir mümin” olmanın yolu “iyi bir insan” olmaktan geçiyor.

Maalesef biz İslam’ı güzel ahlak olarak görmekten ziyade İslam’ı kimilerini cennete, kimilerini cehenneme taşıyan bir vasıta olarak gördük ve görüyoruz.

Bununla da yetinmeyip İslam’ı bizden olmayanları cezalandıran bir aygıt, “cehennemi” de bizden olmayanların toplandığı bir mürteci kampı gibi görüyoruz.

Eee, geriye biz bize kalıyoruz gelsin içinde huriler, köşkler, baldan akan nehirler bulunan Firdevs bağları bahçeleri…

Ne vahim bir durum, anlayış…

Öncelikle şunu iyi bilmek lazım...

Kendisiyle iletişimi iyi olmayanın yaratıcısı ile iletişimi iyi olur mu?

Çevresi ile iletişimi iyi ol(a)mayanın kendisiyle, yaratıcısı ile iletişimi iyi olur mu?

Din bir bütündür.

O halde kendimizle, çevremizle barışık yaşamalıyız ki yaratıcımız ile de barışık olabilelim.

Yaratılana (kendisine ve çevresine) saygısı ol(a)mayanın yaratana saygısı olur mu ki hiç?

Kendimizle barışık olmak ise, vicdanımızın sesine kulak vermekten geçer.

Efendiler Efendisi (sav) “kişinin vicdanını rahatsız” eden her şeyin “günah” olduğunu belirler.

Ancak vicdan, vicdan olacak, olmalı.

En inanmamış, dine düşman kişide dahi başı sıkışınca, dara düşünce ALLAH dedirten bu meleke büsbütün sükût etmemiş olmalı…

Az da olsa hayat emaresi taşımalı, büsbütün taş kesilmemiş olmalı…

İnsanoğlunun alayı illiyyin( melekleri gıptaya sevk edecek, onlardan üstün bir varlık olma) ile esfel-i safilin (aşağıların aşağısına) hatta belhum adal (hayvanlardan da aşağı) arasında inip çıkması mümkün.

Kişiye bu âlemler arasında gelgitler yaşattıran, onu bir makamda mûkim kılan öğelerin en önemlisi kalptir, vicdandır.

Bir duvar yazısında bir zamanlar şöyle okumuştum.

“Çok temiz vicdanlı bir adam. Çünkü vicdanını hiç kullanmıyor ki kirlensin.”

Son günlerde kardeşlik, mümin, içtimai hukuka zarar vermekten öte kişinin insanlığına zarar veren bolca tüketilen kelime ve kavramları, yaftalamaları görünce insanın ağzında Mevlana’nın “nice insanlar gördüm üzerinde elbiseleri yok; nice elbiseler gördüm içinde insan yok” sözü gayri ihtiyari vird-i zeban oluyor.

Şuna buna laf yetiştirip, onu bunu kafir, fasık, müşrik… gibi nahoş bir şekilde yaftalayıp kendinden olmayan, kendi gibi düşünmeyen, kendisini desteklemeyen, şöyle böyle on düşüncesinden yalnızca birine katılmayan bir başkasına ağzına gelen, akla, mantığa, insanlığa sığmayan en ağır kelime ve kavramlarla saldıranlara acımak lazım.

Bu günlerdeki sanal, yazılı ve görsel medyada havada uçuşan kelime ve kavramlara; kelli felli insanların verdiği demeçleri okuyunca, meğer etrafımız nice vicdanını hiç kullan(a)mayan insanlar ile doluymuş.

Bence asıl tehlike budur.

Vicdan aynasının karşısına bir kez dahi olsa çık(a)mayanların, çıkmaya cesaret ed(e)meyenlerin yap(a)mayacakları, söyle(ye)meyecekleri hiçbir şey yoktur.

Günümüz dünyasında, bilhassa İslam coğrafyasında olup bitenler bunun bir kanıtıdır, göstergesidir.

Öyleyse söylem ve eylemlerimizi vicdan mekanizmasında, süzgecinden geçirdikten sonra söylemeye, yapmaya ne dersiniz?

Yarın halkın, tarihin, Hakk’ın huzurunda utanmamak için vicdanımızdan fetva alalım, başkalarından değil.

YAZARIN DİĞER YAZILARI