Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Ramazan Durmuş

Bahar duyguları ve unuttuklarımız

16 Nisan 2010 - 21:54 Yorum: 5

Malatya"ya merhaba… Bahara merhaba… Güzelliklere merhaba… Üzüntülerden, acılardan, sıkıntılardan uzak bir vatan dileklerimle Anadolumun gözden çıkarılan gelenek ve göreneklerinden söz edeceğim bu yazımda...
Malatya"mızın Polat Ovasında çocukluğumun ilginç oyunlarından biri “Köpürcek” idi…
Son Polat ziyaretimde değerli kardeşlerimle, bu arada sevgili Osman Aksoy ile bunu konuşurken ismini hatırlayamadığımı ifade ettim.
Osman, “Köpürcek” dedi…
Köpürcek ne mi?
Hani köylünün çiftçinin çok beklediği yağmurlar yağmaz ya…
Bizim oralarda da bir tür yağmur duasına çıkıştır “Köpürcek…” Ama başrollerde bilinenin aksine büyükler değil çocuklar vardır.
Çocuksu isteklerle hep birlikte haykırılır:
Köp köp köpürcek,
Hani bana çekirdek,
Çekirdeğin içi yok,
Karakızın suçu yok,
Ver Allahım ver,
Bir yağmurla bir sel…
Kapı kapı dolaşılır… Toplanan şey undur…
Erkekli kızlı herkes seferberdir… Unda hedef elde edildi mi kurulur ekmek tahtası… Ocak, saç, süve taşı… Yapılır güzel mis gibi ekmek…
Öyle de lezzetli olurdu ki sormayın gitsin… Mustafa İnan Hocamızın bostanlığında bu görevi öyle çok yaptık ki… Hey gidi yıllar hey…
Bir başka unuttuğumuz geleneğimiz ise “Sarısarkıtan” oyunu…
Şöyle 50 yaş üzerindeki insanlarımızı biraz hafızalarını tazelemeye zorlayarak eskilerde sık oynadığımız bir oyuna değinmek istiyorum kısaca...
Çoluk çocuk genç her yaştan grupların çatılara kiremit değmediği yıllarda çok güzel bir oyunu idi, “Sarısarkıtan...”
Karakış girip herkes ocağın etrafında toplanırken bacalardan tüten dumanlar artardı... Bizler de toprak damlarda gece insanlar yatmadan önce uzun kendir iplerle torbaları bacadan sarkıtır idik...
Kısmette ne varsa torbamıza o nasip olurdu... Kimi kül, kimi ateş... Ama aslolan ganimet elma, armut, kuru üzüm, pestil, ceviz idi...
“Sarı Sarı Sarkıtan” idi bu oyunun adı...
O güzel oyun da bugün artık yoklara karışanlardan oldu Polat Ovasında...
Tüm bu duygu yükü ile Polat Ovası"nın bir yiğidinden, Turgay Dinçer"den bana ulaşan “Bahar Duyguları” ile yazıma nokta koyuyorum:
Bahar geldimi göçü yükler,
Güz mevsiminde geri dönerdik.
Rüzgarlarla yarışır, kurtlarla söyleşirdik.
Biz yaylaları yurt, mesken eyledik.
Şimdi at izi, it izine karıştı.
Bir karış toprağımız vardı,
Onuna hain korkusu aldı.
Hani baharda coşardı,
Ballık, Şakşak, Acıpınar.
Ulaşılmaz bir dağdı o yurtlar.
Nergis toplar, çiğdem sökerdik,
Sakız kaynatır, günü güne eklerdik.
Uzaktan duyuldumu çoban sesi,
Karşı yamaçlarda yankılanırdı neşesi,
Kuzular ayrılır, koyunlar sağılırdı,
Sütler kaynatılır, peynir, yoğurt yapılırdı.
Büyük küçük herkeste tatlı bir telaş vardı.
Bir hazan mevsimi gibi...
Kurudu tek tek otlaklar.
Rüzgar sustu, kurtlar sustu, ben sustum...
Derinden derine bir sızı kaldı içimde,
Hani kuşlar gibi özgürce kanatlandığımız,
O günler nerede? / Turgay DİNÇER / 08 Nisan 2010, 13:33
***
Son sözüm Yeni Malatyaspor ile ilgili olacak… Üzüntülerle geçen futbol gündemimizde yeni bir umut oldu Yeni Malatyaspor. Sürgülü değerli hemşehrimiz Emin Katipoğlu başkanlığında Malatyaspor"u yeniden diriltmek için çaba harcayanlara başarılar diliyorum. Sevgiyle kalın...

YAZARIN DİĞER YAZILARI