Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
23 Nisan
Ramazan Durmuş

Bayramınız içli köfte tadında olsun!

18 Aralık 2007 - 09:33 Yorum: 0

Bu bir bayram yazısıdır dostlar… Özellikle de bayramlarına da hasret kaldığım dostlar için… Yani Malatya için; Polat için, Polatlı için…

Rahmet olsun; büyükler gerçek aleme göçüp gittiler; biz sılayı rahimden de uzak kaldık... Oysa çocukluğumda gurbetten sılaya gelenleri gıptayla takip eder; bir gün ben de böyle olacak mıyım diye de içimden geçirirdim!

Çünkü rahmet olsun, Babamın Polat"ı terk edeceğini hiç düşünemezdim. Oysa o benden önce terk etmişti 1960"lı yılların sonunda…

Ben ise, liseyi de Malatya"da bitirdikten sonra düştüm Ankara"nın yollarına…

Yıllar yılları kovaladı, ben de gurbetçi oldum ama tam oldum!

Ne Polat"ı, ne de Malatya"yı görür olduk!

Bu nedenle bu yazıyı hasretini çektiğim güzel memleketimin güzel insanlarına birer bayram şekeri; pardon bayram içli köftesi olarak sunuyorum!

* * *

Gelelim diyeceklerimize… Benim için karamsar yazar diyorlar; doğru da söylüyorlar! Ama bu karamsarlığımın suçlusu sadece ben miyim; lütfen yazılarıma bu açıdan bir kere daha bakın.

Tıpkı bu bayram yazısı gibi…

Bir olmak, birlik olmak, iri olmak; diri olmak…

Söyleyen ne güzel söylemiş değil mi?

Bu sözleri hep tekrarlarız değil mi?

Tekrarlarız da bir olmanın, iri olmanın, diri olmanın önündeki taşları bir türlü ayıklayamayız!

Taşları Türk"ün düşmanlarının koyduğunu da bir türlü fark edemeyiz!

Geçenlerde bir dostla şöyle internet ortamında dertleşiyorduk. Hal hatırdan sonra Ankara"nın ayazı, İstanbul"un soğuğu bir kenarda kaldı; geldik memleket meselelerine…

Ankara"nın ayazında bir de bizi yönetenler şok açıklamalarıyla kanımızı donduruyor deyince, dostum duramadı ve sanki beni yokluyormuş gibi “nedir o açıklamalar?” demez mi..

Başladım anlatmaya…

  • Kurumlar arası diyalogsuzluk...
  • Biri bir şey söylüyor, diğeri tam tersini...
  • Türk"ün düşmanları cirit atıyor.
  • Amerika ve Avrupa; Türk"e ihanet edenleri pışpışlıyor.
  • Vesselam...

Tüm bunları; şerefli Türk milletinin bir ferdi olarak üzülerek takip ettiğimi söylüyorum. Keşke herkes birlik olsa diyorum.

Gönlümüm de gönlümüz de bundan yana… Vallahi de billahi de Türk milletinin özlemi de bu…

Tüm bunları ifade etmemdeki neden; Başbakanımızın “BİRLİK” çağrısı…

Sahi bu birliktelik için kim görevli; elbette kendisi...

“Birlik olalım” derken birlikteliğin öncülüğünü de yapması gerekmiyor mu?

Bunun için de dostuma bir dilekte bulunuyorum:

- Sayın Başbakan; 22 Temmuz akşamı yaptığı konuşmayı bir kere daha okusa keşke…

Yani seçimi kazandığı akşam yaptığı konuşmadan söz ediyorum!

Çünkü o konuşma için “İşte Türk milletinin Başbakanı konuşuyor” diyen hayli çok olmuştu doğrusu…

İşte o konuşmadan birkaç satır…

“Hiçbir ayrım yapmadan, Türkiye'yi bir ve bütün olarak kucaklamaya söz veriyorum”

“…Dikleşmeden, dik durmak ve düşman üretmek değil, dost kazanmak ilkelerimiz komşularımızla ilişkilerimizde yine belirleyici olacaktır"

"Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Bu ilkelerle yola devam edeceğiz.”

 "Kapımızı demokratik nezaket içerisinde herkesi açık tuttuğumuzu bilhassa ifade etmek istiyorum. Nihayet, hepimiz Türkiye için milletimiz için varız.”

“Milletimiz, kararını verdi. Seçim bitti. Ama unutmayalım ki sınavımız devam ediyor. Sakın ola ki sizin sevinciniz başkalarının sevincine gölge düşürmesin"

* * *

O günden bugünlere geldik…

Çabuk öfkelendiğinden yakınınca dostum; “ama halk arkasında” diye hatırlatıyor. Ben de;

“Bu halk kimin arkasında olmadı ki?” diye soruyorum.

Sonra hatırlatıyorum; tek başına iktidar olanları… Menderes, Demirel, kısa dönem Ecevit, sonra Özal…

Hangisinin partisi hayatta diyorum!

Sonra, dostumla kısa süren sohbeti bırakıp; Başbakan"ın birlik çağrısını okuyorum.

Ne de doğru söylüyor!

“- Türkiye'nin muhtaç olduğu en önemli şey birlik ve beraberlik.”

Sonra, konunun açılımını yapıyor; devam ediyor:

“Aslolan, arzuladığımız muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıktığımız Türkiye, bunun için el ele verip bu aydınlık geleceğe yürümek. Türkiye'nin muhtaç olduğu en önemli şey o birliktir, beraberliktir. Bizi bu günlere taşıyan, o milli heyecanı yeniden yarınlar için duymak zorundayız. İnanıyorum ki aradaki mesafe büyük görünüyorsa da ülkenin genç, dinamik nüfusu bunu yakalamaya muktedirdir. Bütün mesele birlik beraberliği korumak ve güçlendirmektir. İçeride enerji kaybına tahammülümüz yok. Bunu dışarıda sarfedebilirsek o aydınlık gelecek daha da yakın olacak.”

Başbakan"ın bir vurgusu dikkatimi çekiyor:

“…Bizi bu günlere taşıyan, o milli heyecanı yeniden yarınlar için duymak zorundayız. İnanıyorum ki aradaki mesafe büyük görünüyorsa da ülkenin genç, dinamik nüfusu bunu yakalamaya muktedirdir.”

Bizi bugünlere taşıyan, o milli heyecanı yeniden duymak…

Aradaki mesafeyi kaldırmak…

Bunlar için yapılması gerek şeyin önce Devletin zirvesindekilerin el ele olması gerekiyor diye içimden geçiyor.

Sonra Başbakan"ın bir teşhisine daha takılıyorum:

“…İçeride enerji kaybına tahammülümüz yok.”

Evet, gerçekten enerji kaybına tahammülümüz yok. Çünkü Türk"ün önüne konan taşlar öylesine çok ki; ayıklaya ayıklaya bitiremiyoruz! 

* * *

Evet Sayın Başbakan; Türk milletinin bir olması, iri olması, diri olması adına önce sizin sonra da hepimizin sorumluluğu büyük...

Yüce Türk milleti artık felâhı istiyor, Türk milleti artık selâhı istiyor!

Ve Türkiye Cumhuriyeti"ni bölmeyi amaçlayanların projelerini elinin tersiyle itecek ve NE MUTLU TÜRKÜM DİYE haykıracak yiğit nefer bekliyor.

Kuşatılmadan ha gayret diyorum.

Bu bayram farklı bayram olsun diliyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI