Adı: Mehmet"ti
Saf ve temiz bir çocuk
Masum yüzlüydü ve de yetim
Sesi yanık idi
Bülbül gibi öter, keklik gibi şakırdı
Bir Yemen Türküsünü bir Burası Muştur bir Çanakkale içinde Vurdular Beni bir Bitlis"te Beş Minare türküsünü söylemeye dursun ortalığı bir hüzün kaplar, gözler yağmur yüklü bulutlar gibi dolardı
Bir de Malatya Malatya Bulunmaz Eşin Osman Abi Evde mi Evde mi Naciye Naciye türküsünü söylemeye dursun, o zaman da ortalığı bir neşe, sevinç kaplardı
Sözü sazından; sazı da sözünden etkiliydi, güzeldi
Adı Mehmet idi
Yetim idi
Mahallemizin tek Alevi" si idi
Benden birkaç yaş büyük idi
Bunun için de ben ona Memet Abi derdim
O, ilkokuldan sonra bir demircinin yanında çırak oldu
Ben ise İmam Hatip Okuluna kayıt oldum
Zaman zaman eve dönüş saatlerimiz denk düşer, aynı otobüse binerdik
Elimi cebime attırmaz, sen öğrencisin der, yol ücretimi öderdi
Böylesine ince, böylesine düşünceli bir abi idi
Okulda verilen ev ödevim mi var
Mahalle camisinin hocasına gitmez, ona giderdim
Abim idi, kütüphanesi zengindi ve de okurdu, bilgiliydi
Demirci çırağıydı ama mektebe gidenlerden daha çok okurdu
Zaman su gibi geçip akıyordu
Ateşte demir dövmek ince ruhunu yormuş, yıpratmış olmalı ki, üniversiteli gençliğin takıldığı bir cafe de işe başlamış
Cafeyi işleten bir Sünnî komşu
Ekmek parası değil mi?
İş verenin meşrebi, mezhebinden ona ne?
Ve Mehmet
Zaman zaman eve gelmez olur
Mahallede görünmez olur
Bazen de hiç tanımadık arkadaşlarla eve gelip gider olur
Derken mahalleli kuşkulanıverir
Mahalleli kuşkulanmasından da haklıdır hani
O masum Mehmet gitmiş, yerine cami önlerinde, otobüs duraklarında ideolojik kavga veren biri gelivermiş
Mahallenin gençlerini etrafına toplayıp gece yarılarına kadar Pınarbaşı"dan alem yapan, sazını-sözünü konuşturan Memet gelmiş
Anneler babalar yavrularını ikaz etmeye başlar, o günden sonra
Sakın ha!
O"nun yanında görmeyeyim seni
Ayaklarımın altına alırım
Sonra söylemedi deme
Babaları, ağabeyleri tarafından baskına uğrayıp eve getirilen niceleri; ağaca, ahıra bağlanır oldu
O"nun çalıştığı cafeye takıldıkları, O"na arkadaşlık ettikleri için babaları tarafından kulağından tutulup, eşek sudan gelinceye kadar dövülen nice evlatlar oldu
Her ne zaman kendisinden kötü bahsedilmeye durulunca içime yine de bir sızı düşerdi
Mehmet abi"nin böyle biri olduğuna inanmazdım, daha doğrusu inanmak istemezdim
Ama öyleydi
İsyanım, feryadım, itirazım Neden böyle oldun Mehmet diye kendi kendime olurdu hep
Ve bir gün
Ana yüreğine kor,
Mahalleye ise bir dedikodu düşer
Kara haber tez yayılırmış
Ailesi tarafından gizlense de Mehmet"in ölüm haberi mahallede, kulaktan kulağa dolaşır
Bir çatışmada öldürürmüş
Muharremde herkes Kerbela Şehitlerine ağlarken
Ben o günden sonra hep Mehmet"e ağlarım
Acaba, O"nu da mektebe gönderecek bir babası, büyüğü olsaydı
O"nun da elinde tutacak bir büyüğü olsaydı
O küçük yaşta ailenin geçimi kendisine yüklenmiş olmasaydı
O"nun da diğer arkadaşlarının babası gibi kulağını bükecek, kulağından tutup bataklıktan kurtaracak babası sağ olsaydı
Mehmet şer ağına düşer miydi? Ölür müydü?
O masum yüzlü Mehmet, vatanına, milletine ihanet eder miydi der, düşünür, hep ona ağlarım
Şimdi anne-babaları tarafından kulağı bükülüp ağaca bağlanılanları, cezalandırılanları; çoluk çocuğa karışmış, iş-eş sahibi olmuş halde görünce, benim gözlerim hep Mehmet"i arar
Ama heyhat!
İşte hep buna ağlarım
Öldüğüne den değil; kaybettiğimize ağlarım
Sahip çıkılsaydı, kaybetmeyecektik
Kaybetmemiş olsaydık, ölmeyecekti