Seyran Park
Refah Partisi
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Sami Er
Ramazan Durmuş

Birbirlerini kılıçtan geçiriyorlar!

17 Ocak 2014 - 22:51 Yorum: 1

Bugüne kadar ‘can ciğer kuzu sarması’ olanların düştüğü durum ibret verici...

Bir projenin ürünü olarak Türkiye’nin 11 yılına hükmedenler birbirlerini yiyorlar...

En yetkili ağızlardan birbirlerine demediklerini bırakmıyorlar...

Aziz Türk milletine ‘kumpas’ kuranlar bakalım işin sonunda nereye varacaklar...

“Ne Mutlu Türk’üm Diyene” kaldırılırken birbirlerini alkışlayanlar şimdi birbirlerini yiyorlar...

“Türküm, Doğruyum, Çalışkanım” diyen körpe kuzularımızın sesini kesenler şimdi birbirlerini kumpasçılıkla suçluyor...

Çözüm değil çözülme yaşanıyor feryatlarına kulak tıkayanlar, şimdi birbirlerine kurşundan beter laflar ediyor...

Deniz Feneri Davasında dut yemiş bülbül olanlar şimdi birbirlerine demediklerini bırakmıyorlar...

Dün, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Halk Merkezlerini sözüm ona Arapça ve Osmanlıca öğrettiği gerekçesiyle cemaat vakıflarına bırakanlar şimdi onları olmadık isimlerle yadediyorlar...

Tüm bunlar ibretlik… Yüce Allah’ın kumpasçılara dersi adeta...

Bakanız, Başbakan’ın son benzetmesine...Haşhaşiler! Bu nasıl ima Allah aşkına, bu nasılsuçlama? Kankanın kankaya yaptığına bakın!

Peki kimlermiş bu Haşhaşiler?

Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun, “Anahtar” isimli eserinde okuduğumuz Haşhaşilik, 8..Yüzyıl ürünü Hassan Sabbah işi... İşleri güçleri uyuşturucu(haşhaş) içirerek; devlet adamlarına suikastler düzenlemek! Haşhaşilerde; uyuşturucu, fuhuş ve camide suikast geleneği var. Hedeflerini genelde camide öldürürler!

Kurbanlarından en ünlüleri; Sultan Alparaslan’ın oğlu Sultan Melikşah’ın Veziri Nizam-ı Mülk’tür.

Bu kısa tarife baktığımızda Başbakan’ın düne kadar kader ortağı olanları Haşhaşilikle suçlaması, çok büyük bir suçlamadır!

Gelinen noktaya bakın!

17 Aralık... 25 Aralık... 10 Ocak... 14 Ocak... TIR’lar... Bilmem neler! Kumpaslar... Paralel yapılar...

Bu dünün kankaları birbirlerini yerken bakınız; Türk vatanının Güneydoğu’sunda neler oluyor?

Sen kirlisin, o kirli muhabbetleri arasında Türk vatanında ihanet çemberi daraldıkça daralıyor...

Bölgeden gelen haberler, gidenlerin ortaya döktüğü izlenimler yürek yakıyor... Başbakan, “Şehit gelmiyor” diyerek avunurken bakın oralarda neler oluyor... Bölgeye giden Türk Büro-Sen’in yürekli Genel Başkanı Fahrettin Yokuş Bey’in bu konudaki izlenimlerine lütfen dikkat buyurunuz!

Ve Fahrettin Yokuş Beyin ifade ettiği, bir asteğmenimizin “Lütfen buralara daha sık gelin” çağrısı, bir büyük çığlığın habercisidir; bilesiniz!

İzlenim ve gözlemler odur ki, duyulan PKK’ya bağlı KCK’nın paralel devlet yapısına bizzat görerek şahit olunmuştur. Anlaşılan o ki, sadece Cemaat(!) ile paralel yapıya göz yumulmakla kalınmamış, paralel yapı Güney Doğu Anadolu’muzda eli kanlı bebek katili örgüt PKK ile oluşturulmuş bile…

Oslo sonrası asker kışlasına, polis karakoluna çekilirken bölücü hainlerin kırsalda kendi otonom bölgelerini oluşturduklarına şahitlik edilmiştir. Şehirlerin içinde KCK denilen gençlik örgütlenmesinin nasıl yapılandırıldığını görmek yürekleri ürpertmiştir.

Barış süreci diye yutturulan, “bakın artık şehit gelmiyor” diyerek övünülen tablo, içler acısı bir teslimiyetin acı gerçeğinden başka bir şey ifade etmiyor.

Bölgedeki belediyeler örgüte çalışıyor, şehirleri pislik götürüyor, her yer tarumar… Anadolu’dan gelen memurlar askerinden, polisine, öğretmeninden, gümrükçüsüne kadar bölgedeki zorunlu hizmetlerini kazasız belasız bitirme derdinde. Sadece Mehmetçik değil herkes “şafak” sayıyor.

Bölgede devleti bekleyen halk sindirildi, vatanseverlerin ümidi de direnci de yok edildi. Öyle ki güç de otorite de bebek katillerinin elinde…

Gerçekten de Fahrettin Yokuş Bey’in, Şırnak - Cizre yolu üzerinde karşılaştığı bir Asteğmenimizin, Türkiye Kamu-Sen heyetini gördüğünde söylediği, hatta ve hatta gözleri parlayarak yalvarırcasına ifade ettiği, “Ne olur daha sık gelin buralara” ifadesi çok anlamlıdır. Gerçekten Türk milliyetçilerinin Güneydoğu’da görevi yeniden başlıyor. Milli unsurların zaman kaybetmeden, süreç ihanetinin yıkımlarını bertaraf etmek gibi bir görevi olduğunu hatırlamaları gerekiyor.

Unutmayalım; bebek katilleri yurtsever öğretmenlerimizi bile artık bölgede tehlike olarak görmüyor. Kahraman korucuların işini de bitirdiklerini açık açık ifade ediyorlar.

Yine Fahrettin Yokuş Beyin izlenimlerinden anlıyoruz ki, Şınak’ta, Silopi’de ve Cizre’de her gün olaylar oluyor. Bölücü eşkıyanın sözde barış süreci içinde ölüm listesine aldığı korucular tek tek kurşuna dizilerek, şehit ediliyor.

Düne kadar kader ortaklığı yapanlar ise kendi ikballerinin peşinde koşuyorlar...

“Allah’ın Kılıcı” İslam’ın Halifesi Hz. Ali (r.a.)’dan bir önemli sözle yazımıza nokta koyalım:

“- Çok sert olma, kırılırsın! Çok yumuşak olma, üzülürsün!”

YAZARIN DİĞER YAZILARI