Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
21:27 Amasya’da ahırda çıkan yangın söndürüldü21:17 Kenya Genelkurmay Başkanı Ogolla helikopter kazasında hayatını kaybetti21:16 CHP Genel Başkanı Özel: "Bugün beka sorunu her 4 gençten üçünün bavulları z...21:11 A Milli Kadın Hentbol Takımı’nın EURO 2024’teki rakipleri belli oldu21:07 Muğla heyeti Erasmus projesi için İspanya’ya gitti21:02 Babaeski’de tüp yüklü kamyonda korkutan yangın21:01 İtalya Dışişleri Bakanı Tajani: "(İran saldırısı) İsrail’in vereceği karşıl...21:00 Gölcük’te bungalovların kiralanması krizi belediye meclisine yansıdı: Gölcü...21:00 TBMM İliç Maden Kazası Araştırma Komisyonu ilk toplantısını gerçekleştirdi20:59 Amasya AFAD’dan depremin sarstığı Tokat ve Yozgat’a destek ekibi20:56 Yalova’da 2 hektar ormanın yanmasına neden olan zanlı gözaltına alındı20:56 Başkan Tetik şehit yakınları ile bir araya geldi20:54 Skytrax’tan dünyanın en iyi 10 havalimanı arasına giren İstanbul Havalimanı...20:46 Yozgat’ta 3 ilçede okullar 1 gün süreyle tatil edildi20:45 Fare, araca 8 bin liralık zarar verdi20:45 Çankırı AFAD Arama Kurtarma Ekibi deprem bölgesine gönderildi20:45 Ferhat Akbaş: “Sonuna kadar şampiyonluğu kazanmak isteyen bir takımız”20:44 Elif Şahin: “Ya tamam ya devam maçıydı ve biz devam dedik”20:44 Yozgat Valisi Özkan: “Yaralımız yoktur”20:42 Mersin’deki kazada hayatını kaybeden işçi Osmaniye’de toprağa verildi
Hakkı Yiğit

Bosna İzlenimleri

13 Ocak 2012 - 16:33 Yorum: 1

BOSNA İZLENİMLERİ

Bosna’yı ilk kez 1992 yıllarda duydum.

Her türlü zulüm ve işkencenin, hayâsızlığın, canavarlığın gerçekleştiği,

İnsanlıktan nasibini almamış insan bozması canavarlarca Avrupa’nın göbeğinde kadın-çocuk, yaşlı-sivil demeden yok edilen Müslüman bir ülke olarak hafızamıza kazınılan bir ülke.

O günlerde ülke olarak, ehl-i vicdan olarak Bosna ile uyuduk, Bosna ile kalktık…

Bosna için ağladı analarımız, ablalarımız…

Bosna’da öldürülen, yetim bırakılan çocuklar için aylarca, yıllarca feryatlar yakıldı, yas bağlandı, ağıtlar yakıldı, şiirler yazıldı, mitingler düzenlendi…

Bosna bizim yüreğimizdi, gözümüzdü, kalbimizdi…

Bosna ile biz aynı bedenin farklı uzuvları gibiydik…

Bu düşünce ve duygu ile Bosna’nın yüreğimizde ayrı bir yeri vardı…

Gitmesek de, görmesek de Bosna bizimdi, ecdat yadigârımızdı…

Uzaktan uzağa sevgi beslediğimiz bu ecdat yadigârına geçen hafta gitmek nasip oldu.

Gerçekten de Bosna; bir Amasya, bir Bursa, bir Eyüp, bir Fatih, Anadolu’daki herhangi bir şehir kadar bizim…

Çarşısı ile, hamamı ile, sokağı ile, sebili ile, mabetleri ile her şeyi ile bizim…

Sadece savaştan kalma bir ruh haleti olsa gerek biraz mahzun, biraz yorgun, biraz durgun, biraz boynu bükük geldi bana…

Bu ruh haletini baba yadigârından uzak kalmanın vermiş olduğu firak ateşi ve vûslat arzusu olarak da okumak mümkün…

Nasıl okunursa okunsun Bosna her şeyiyle bizim.

Bosna “kanayan yara” anlamına geldiğini söyledi Sevgili Rehberimiz Zeynel Abidin Bey…

Mezhep kavgasında bunalan Boşnaklar 1460’larda Müslüman oluverirler.

Müslüman olmalarıyla bu yara kısmen kabuk bağlasa da maalesef 1878 yıllardan itibaren tekrar yara kanamaya başlar…

En son 1992-1995 yılları arasında meydana gelen savaşta –ki katliam, soykırım demek daha doğru olur- 250 bin şehit verilir.

Doğu ile Batıyı birbirine bağlayan ecdat yadigârı bu ülke bu açıdan bahtsızdır.

Ancak bağrında Sokullu Mehmet Paşa, Damat İbrahim Paşa, Tiryaki Hasan Paşa, Mimar Sinan gibi tarihte büyük adamlar ve “Allah yemin olsun ki köle olmayacağız” diyen Ali İzzetbegoviç gibi entelektüel insanlar çıkarma cihetiyle bahtiyâr bir ülkedir...

1900’lü yılların başlarında kurulan Miladi Müslümanlar Topluluğu arasında bulunan 13 genç dimağdan hapiste olduğu için darağacına gitmekten son anda kurtulup hayatta kalan tek genç…

Bu genç daha sonra ülkesinin ve zamanın “Bilge Kralı” olacak ve ülkesinin bağımsızlığı için mücadele edip ülkesinin bağımsızlığını kazanacaktır.

Boşnaklar için üç baba, -kimileri için de dört baba- vardır.

Bunlar Fatih Sultan Mehmet, Hüsrev Paşa, Ali İzzetbegoviç ve Turgut Özal…

Üçüncü baba olarak zikredilen entelektüel Bilge Kralın türbesinin başındayız…

Türbesi şehitliğin içinde…

O ebedi mekânında dahi neferlerden bir nefer olarak çok sevdiği halkının, mücahitlerinin, şehitlerinin içinde…

Türbesi sade bir mezar ve üzerinde “Allahın kulu” manasına gelen “Abdullah” yazılı…

Özgürlüklerine âşık olan, özgürlüğü için hep “üçüncü yol” olarak mücadeleyi seçen bu milletin bayrağında önceleri var olan özgürlüğü çağrıştıran “zambaklar” BM tarafından çıkarılmış bol yıldızlar yerleştirilmiş.

Hüzün verici bir durum…

1992-1995’li yıllar Bosna’nın Çanakkale’sidir.

Bu yıllarda 250 bin şehit verilir.

20 bine yakın çocuk yetim kalır.

2005 yıllarında yapılan bir araştırmaya göre Batılı ülkelerce götürülen çocukların çoğu şimdi birer rahip, rahibe, papaz olmuşlar.

Kimileri organ mafyalarına, kimileri sam amcaların keyfine kurban edilmiş.

Hatırlıyorum o günleri…

Zaman Gazetesi bir milyon basarak “BOSNA AĞLARKEN GÜLÜNMEZ” diye bir kampanya başlatmıştı.

Avrupa’nın göbeğinde gerçekleşen bir zulmü insanımıza duyuruyordu.

Ve bir de anlamlı bir kampanyanın olacağı konuşuluyordu.

Savaşta yetim kalan çocuklardan üç bin tanesi ülkemize getirilecek, vefalı, diğergam Anadolu insanımıza evlatlık verilecekti.

Kendi yağıyla kavrulan altı çocuklu bir ailenin çocuğu olarak ben de Bosna’da getirilecek bir yetimi kardeş edinmenin hesap kitabını yapıyordum o zamanlar...

Ailemi bu kampanyadan haberdar ediyor, bir kardeş edinmenin arayışı ve ümidi içindeydim.

Ama ne olduysa oldu ve kimse getirilemedi…

“Her gün yüzlerce, binlerce yetim Batı tarafından götürülürken neden Müslüman bir ülke olarak bizlere getirilmesin”, diye düşünürdük.

Ama bizim bilmediğimiz şeyler varmış meğer…

Rivayet odur ki o zaman ki bizim sözde büyüklerimiz(!) kimi aklı evveller(!), savaş ile psikoloji bozulmuş bu çocukların ülkemize getirilmeleri, evlat olarak ailelere verilmeleri, bizim Türk aile yapımızı bozacağını düşünmüşler de bundan dolayı da projeye sıcak bakmamışlar...

Meğer bizi ne kadar da düşünen büyüklerimiz(!) varmış da haberimiz yokmuş…

Ali İzzetbegoviç son günlerinde ülkesini Başbakanımız Recep Tayip Erdoğan’a, yani Türkiye’ye emanet edeceğini söyler.

Ve savaş günlerinde sırtında bir torba kitap ile giden gönüllüler hareketinin modern alperenleri burada açmış oldukları sekiz kolej ve bir üniversite ile iyi günde de kara günde de emanete sahip çıkmakta olduğunu göstermekteler…

Nerden nereye…

Zaten Türkiye’den geldiğimizi gören halkın gözünün içi gülüyor…

Bosna her yönüyle tazeliğini korumakta…

Bazı yerler, mekânlar, şeyler anlatılmaz, anlatılamaz.

Bizatihi yaşamak, görmek, tatmak lazım…

Bosna da böyle bir yerlerden bir yer...

Mutlaka görülmeli…

Ve işine gönlünü, yüreğini vermiş Zeynel Abidin Bey gibi bir rehber eşliğiyle mutlaka gezilmeli…

Bizlere bu güzelliği yaşattıran Fidan Tura ve içten, samimi Sevgili Rehberlerimiz Aliya ve Zeynel Abidin Beylere gönülden teşekkürler…

YAZARIN DİĞER YAZILARI