Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Ramazan Durmuş

“Böyle dönemlerde konuşmanın, yazmanın bedeli...”

31 Mayıs 2012 - 15:37 Yorum: 2

Diyanet İşleri Başkanlığı’na AKP darbesi ile ilgili bir hatırlatma yaparak söze başlayalım!

Malumunuz, Mayıs ayı ortalarında “MEB-Cemaat elele” başlığı altında bir yazı kaleme almıştım. Yazı, Kur’an öğretiminde tek kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı’a gelen ortakla ilgili idi.

AKP’nin Milli Eğitim Bakanlığı, malum bir zatın talebelerinden birinin kurduğu vakıf ile protokol imzalayarak, Kur’an öğretiminde Halk Eğitim Merkezlerini devreye sokuyordu. Söz konusu vakıf, Halk Eğitim Merkezlerini istediği gibi kullanacaktı. Geniş çaplı reklam ve tanıtım kampanyası da başlatılmıştı. Bunların aktarmıştım söz konusu yazıda...

Ses bekledim; çıkmadı!

Duvar ses verdi kimse ses vermedi! Bilginiz ola...

Durumu okurlarıma aktardıktan sonra yandaş basında bir kovulma hikayesini sizlere aktarmak istiyorum.

Başbakan’ı eleştirenler yanıyor!

Medyada yer alan haberlere göre; 25 Mayıs Cuma günü yandaş bir basında Başbakanı eleştiren ve “Allah aşkına susun” diyen köşe yazarının kendisi susturuldu!

Yazı, yandaş basında krize yol açtı ve sonucunda da yazarın işine son verildi.

16 yıl emek verdiği bir gazeteden bir yazı için kovulmak çok kötü...

Hani, koordinatörlüğünü yaptığım bir gazetede haftalık izin dönüşü geldiğimde odamın yer ile yeksan olmasını sonra da birinci sayfaya taşınacak gündem haberlerin düzenlemesini yapmama ambargo konmuştu. Çünkü haberlere muhalif bir gözle bakıyordum. Pasifize olmak içime sinmemişti de günlük gazetecilik serüvenime nokta koymuştum!

Uzatmayalım; sert şekilde eleştiren meslektaşım, önce twitter sayfasında yalanlasa da gönderilince yeniden yazma ihtiyacı duydu.

Meslektaşımızın “Hepsini anlıyorum çünkü, zor zamanlar vardır ve biz bugün her zaman olduğundan daha da zor bir dönemden geçiyoruz. Böyle dönemlerde konuşmanın, yazmanın bedeli vardır” sözü gündeme damgasını vurdu.

Elbette bedeli var ve sonuç ortada…

Burada nokta koyuyor, sözü meslektaşımızın Twitter’a yazdıklarına bırakıyorum:

“…. son yazılar üzerine gazetem ile yollarımızı ayırmak zorunda kaldık.

Veda satırlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

16 yıl... Muhabirlik, haber müdürlüğü, yazı işleri müdürlüğü ve son beş yıldır da Washington Temsilciliği...

Yuvamdan ve arkadaşlarımdan ayrı bırakıldığım için üzgünüm, ancak vicdanım rahat. Hepsini anlıyorum... Patronlarımı, yayın yönetmenimi, kardeş bildiğim çalışma arkadaşlarımı, hepsini. Hepsini anlıyorum çünkü, zor zamanlar vardır ve biz bugün her zaman olduğundan daha da zor bir dönemden geçiyoruz.

Böyle dönemlerde konuşmanın, yazmanın bedeli vardır. Birileri her zaman bu bedeli öder.

Bedeli olmayan özgürlük bedeli olmayan hayat bedeli olmayan demokrasi daha doğmadı. Halen yaşayan toplumlar geçmişlerinde zaman zaman çok büyük bedeller ödemişlerdir. Bedel ödemeyen toplumların yaşama hakkı olamaz.”

Meslektaşımız, açıklamaları ile başka söze gerek bırakmadı; ne diyelim muhalif olamk böyle bir şey işte...

***

Birkaç cümle de Uludere ile yatıp Uludere ile kalkanlara aktaralım!

Bir siyasi partimizin Ankara İl Yönetim Kurulu üyesi Bülent Aktan Bey, gerçek gündem terörken gerçek görevin unutularak sokak kavgası yapıldığından şikayetçi.

Bülent Aktan Bey, şöyle diyor:

“Günlerdir devam eden Uludere olayı memleketin bütün sorunlarını unutturdu. Televizyon açıyorum Uludere; gazetelere bakıyorum Uludere.

Yıllardır hiç bir dönemde başta şehitlerimiz olmak üzere bu kadar tartışılmadı, gündem yaratmadı. Ey ağalar ve beyler kendinize gelin başka Türkiye yok.”

Necdet Sevinç Ağabeyin bir sözü ile yazımıza nokta koyalım:

“-...Milliyetçi olmak, Türk Milleti’ne karşı görevli olmak demektir.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI