Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Hakkı Yiğit

Bu Ayıptan Artık Kurtulmalıyız

16 Mart 2010 - 16:05 Yorum: 3

Eskilerin güzel bir sözü var…

Güzel olduğu kadar da gerçek…

Deyimler, darb-ı meseller, atasözler; yılların, yüzyılların tecrübesinin en veciz bir şekilde ifade edilmesi değil mi zaten…

“Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır…”

Ohh ne güzel bahar geldi derken bu günkü (Salı) tekrar kış mı geliyor ne dedirtiyor…

Tabi Malatyalıların yüreği küt küt atmakta…

Kulağı meteorolojide…

Don olacak mı, olmayacak mı?

Çünkü birçok insanın rızkı kaysıdan…

Neyse biz Mevla"dan her şeyin hayırlısını isteyelim.

Bizim hayır gördüğümüzde şer, şer gördüğümüzde hayır olabilir…

Hem bizleri yaratan elbette rızkımızı da verecektir.

Yeter ki biz istemeye devam edelim, kanaat ve şükür edelim.

Dünyayı, dünyamızı “miskinler tekkesine” çevirmeyelim…

                                    *                                 *                                 *

Bu günler ağaç dikme günleri…

Beydağı"nın çıplak manzarası Sayın Valimiz Doç. Dr. Ulvi SARAN"ı çok rahatsız etmiş olmalı ki gelir gelmez hemen bir ağaçlandırma kampanyası başlattı.

Aslında Beydağı"nın çıplak olması hepimizi rahatsız ediyor(du)…

Daha ilkokul yıllarımda o dağlara bakar “büyüklerin bir zamanlar bu dağlar baştanbaşa ağaçlar ile kaplıymış” sözleri kulağımda çınlar, üzülürdüm…

Sonra da baka baka, “bakar körlerden” olduk çıktık...

Ağaçlandırma adına projeler geliştirmek şöyle dursun, üzülemez hale geldik…

İşin vahameti de burada zaten…

Öğrenilmiş çaresizlikler…  Sıradanlaşma… Ve anormal şeyleri normal görme…

Sayın Valimizin bu kampanyası yerinde…

Takip ettiğim kadarıyla Sayın Valimizin bu kampanyasında çok önce Malatya Net haber Gazetesinin köşe yazarlarında Lütfi CANER,

“YEŞİL MALATYAMIZIN YEŞİLLENMESİ İÇİN BEYDĞINI AĞAÇLANDIRALIM

BİR FİDAN DA SEN DİK” gibi (slogan demeyeyim. Çünkü slogan safdillerin can simitidir, düşünenlerin değil…) notuyla okurlarına çağrıda bulunuyordu.

Bir fert olarak kralın çıplaklığını değilse de, Beydağı"nın Çıplaklığını haykırıyordu…

Sonra bu çağrı Üniversitemizde yankı buldu…

Sayın rektörümüz belirttiği sayıda fidan dikmeyenlerin diploma alamayacağına dair açıklamaları basında yer aldı.

“Kıyamet kopacağınızı bilseniz dahi elinizdeki fidanı dikin” diyen Efendiler efendisinin hadisini çokça dillendiren din görevlilerine çok iş düşmektedir aslında…

Güzel dinimizi sadece itikat, ukba dini olmaktan çıkarıp dinin sosyal boyutu çokça işlenmeli...

Geçtiğimiz günlerde yine Sayın Lütfi CANER köşesinde Sayın Valimizin başlatmış olduğu ağaçlandırma kampanyası için İl Müftülüğüne anlamlı bir çağrıda bulunmuştu…

İl Müftümüz Cuma vaazında destek verdiklerini söylediler…

Bütün bu olup bitenlere Lütfi Bey her halde seviniyordur.

Ne de olsa kendince mütevazı olarak başlattığı kampanya hüsnü kabul görülmüş…

Onun da çorbada tuzu olmuş, göle çalınan maya tutmuştu…

Tebrik, teşekkür etmek lazım…

Elbette teşekkür ediyoruz kampanyayı başlatanlara, kampanyaya katılanlara, destek verenlere…

Sayın Valimizin samimi duygularla başlattığına inandığım bu projenin meyveye durmasını çok isterim…

Ne de olsa biz böylece bu ayıptan kurtulmuş olcağız…

Ama…

“Ama”sı var işte…

Bu tür kampanyalar çoğu zaman kişiye, kuruma münhasır kalıyor…

Kısa ömürlü oluyor…

Ve bazen “dostlar pazarda görsün”lere dönüşüyor…

İyi niyetlere verilen bunca emek ve gayret semere vermez oluyor…

Bu tür projeleri bir kişiye, kuruma yıkmak doğru değil…

Topyekûn halkın sahiplenmesi lazım…

Ve onun içinde milleti inandırmak lazım…

Bizim bu gün en büyük problemimiz geçmişten yaşadıklarımız ve yaşananlar, şova dönüşen merasimlerle ektiğimiz binlerce fidandan nerdeyse hiçbirinin yeşermemesi bu günümüzü, projelerimizi, inandırıcılığımızı, samimiyetimizi sorgulattırıyor…

Dün şölenler ekilen fidanların ölü doğumları; ekilecek, ekilen fidanların makûs talihini, kaderini okutturuyor insanlara…

Bunun için de ne kadar samimi duygularla olsa da inandırıcı olmuyor bazı kampanyalar…

Ama bana öyle geliyor ki sorunun çözümü “Ağaçlandırma Kampanyası” düzenlemekten ziyade “Herkesin kendi ektiği fidanına sahip çıkma” projeleri gerçekleştirmekten saklıdır.

İnsanlara şu dünyada kendisinin de ektiği ve altında gölgeleneceği benim de dikili bir ağacının varlığına dair aidiyet duygusu vermeli…

Bir evlat yetiştirmenin hassasiyetiyle hareket etmesini sağlamalı…

Bunun için gayret etmek lazım, projeler üretmek lazım…

Yoksa bu gün bir kamu kurumunda görev yapıp da şöyle ve böyle bir fidan dikmeyen kaldı mı ki…

 “Dostlar pazarda görsün” anlayışına kayıveren kampanyalar gelecek adına “insanlarda güvensizlik oluşturduğunda” felaket oluyor…

“Ağaçlandırma değil”, “Ağacına sahip çıkma”ya dair projeler olamaz mı?

Bence mümkün…

YAZARIN DİĞER YAZILARI