Seyran Park
Refah Partisi
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Sami Er
Hakkı Yiğit

Bu yıl bayram hangi gün olacak

05 Eylül 2010 - 11:18 Yorum: 4

Bu yıl “mübarek ramazan bayramı yaklaştı” “bayramın arefesindeyiz” “bin aydan hayırlı Kadir Gecesinin bulunduğu günlerdeyiz”… vs. gibi haberlerden ziyade “ Referandum için son on gün…” son sekiz gün…” … gibi haberler görmekteyiz.

Bayram referandumun gölgesinde kaldı, kalıyor…

“Bunu hak ediyor mu? Dersiniz…

Bana sorarsanız “Evet” derim…

Çünkü bayramlar, mübarek gün ve geceler kişinin dünya ve uhrevi mutluluklarına vesiledir. Yoksa bizatihi o günlerin kendilerinden bir keramet yoktur…

Bayramlar; elde edilen bir hakkın, kazanılan mükafatın, sahip olunan güzelliğin, kavuşulan nimetin kutlanılmasıdır…

Peki referandum?

Milletin önünde bir tek engelin kalkması adına da olsa bu bir kazançtır ve dolayısıyla "sevinmeyi hak ediyor…

Bir insan için en önemli değer “özgürlüğüdür” “varlığının kabulü”dür, kendisine “değer” verilmesidir, kendisinin “dinlenilmesidir”, “hakkını arayabilmesidir”, “ikinci sınıfa tabi tutulmamasıdır”…

Referandum bütün bunların hepsini kişiye elbette vermeyecek…

Ancak çok küçük bir katkı sağlamaya vesile olsa sevinmeyi, bayramı hak ediyor…

Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşın işyerinde iken biri gelir.

“Evet” demek için gün sayıyormuş.

Neden bu kadar iştiyaklı olduğunu sorduğumuzda,

“Hakkını arayacağı gün olacağını söylüyor ve cebindeki dilekçeleri çıkarıyor…

1990"larda “irtica” bahanesiyle görevinden atılmış.

Suçu ne imiş…

Hanımı başörtülü imiş, gümüş yüzük takıyormuş, namaz kılıyormuş…

Hakkını aramaya koyulmuş ama maalesef önüne engeller çıkmış…

Çünkü YAŞ"tan ihraç edilenlerin haklarını arama yetkisi yokmuş…

“13 Eylül"de ben niçin atıldığımı öğrenmek için mahkemeye gidebileceğim.

Neden atıldığıma dair delilleri bana ispat etmek, açıklamak mecburiyetinde olacaklar…” diye gün sayıyor.

“Geç gelen adalet; adalet değildir” derler…

Bakınız insanlar adalet olmaktan çıkmış bir hakka dahi hasret kalmışlar…

Şimdi siz/biz işimizden olmuş, ailevi huzursuzluklar yaşamış, ekonomik sıkıntılar çekmiş, onur ve gururu kırılmış, dışlanmış, haksızlığa uğramış olsaydık bayramı mı beklerdik yoksa referandumumu?

Bireysel ve toplumsal olarak çok haksızlığa mağdur olduğumuzdandır ki “terör” “şiddet” “öfke” “ötekileştirme” “kuşku”, güvensizlik” “kin” “nefret” bir türlü bitmiyor…

Bütün bunlar durup dururken çıkmıyor elbet… Bir sebebi var…

Sonuçlarla hep ilgileniriz de, sebepleri irdelemek aklımıza gelmez….

Sebepleri sorgulamaya kalkışanları da yıllar yılı düşman, hain ilan edip şiddetle, baskıyla, korkuyla bi-vesileyle susturmuşuz…

Geçtiğimiz günlerde üst düzey bir makamda olan biri, bir aile dostuna şöyle demiş.

Telefon dinlemesini değil, kendisi abisinin(!) ne dediğini fahırlanarak anlatan dosttan bizzat dinlediğimi aktarıyorum…

 “Yahu biz yetmiş küsur sene bir geleneği olan bir yapıyız. Şimdi kalkıp daha dün ortaya çıkan birinin peşine mi takılacağız… Onların lafını mı dinleyeceğiz, onlara boyun mu eğeceğiz…”

“Dün” dediği milletin iradesiyle, oyuyla başa gelmiş idareciler…

Hangi partiden olması ne önemi var ki…

Bugün “A” partili, diğer gün “B” partili seçilir…

Mesele A, B parti meselesi değil…

Zor durumda şapkasını alıp gitmesin de yeter…

Zora gelince sırtını millete çevirip, tanklara selam durmasınlar da yeter…

Ve mahkeme kadıya mülk olacak değil ya…

Bu gün biri, yarın diğeri iktidar olur…

Muhalefet bu gün “öğrenilmiş çaresizliğe” oynuyor…

Bu iktidarın gideceği yok diyor…

İşin garip tarafı bunu inanıyorlar…

Yoksa, “bunlar kendi yasalarını çıkarıyor” derler mi?

Bu güne kadar anayasada 16 kez değişiklik yapılmış…

O değişimin yapanların yerinde yeller esiyor, esamisi okunmuyor çoğunun…

Bir gün elbet her fani gibi bunlar da gidecek…

Telaşa, hüzne, paniğe, üzüntüye, ümitsizliğe, hırçınlığa ne gerek var…

Hem ne derler,

“Nazar etme ne olur,

Çalış senin de olur…”

Ve

“Baba himmet” dediklerinde baba

Baba, “Evlat gayret” demiş…

Bu gün mesele, seçilmişler ile atanmışların kavgası…

Mesele milleti adam yerine koymama sıkıntısı…

Mesele, siz bilmezsiniz, biz biliriz meselesi…

Mesele, şayet bu ülkeye eğer farz-ı muhal bir gün demokrasi, eşitlik, insanlık, adalet ihtiyaç hasıl olsa onu da ancak biz getiririz meselesi…

Bizim istediğimiz kadar gelebilir ancak meselesi…

Bazı zevatın kendini efendi; halkı, milleti hizmetçi, çoban görme meselesi…

Onun için oy kullanmak, sandığa gitmek sadece bir vatandaşlık görevi değil, bir din,-vicdani, insani sorumluluktur…

Kendine ve milletine karşı saygının, sorumluluğun, değerin ifadesidir.

Bayram, tatil vesilesi ile oyunu kullanmayanlar; ne hakla yarın kendini idare edenlerden görev ve sorumluluklarını yerine getirmesini isteyebilirler ki? Onları şikayet edebilirler ki…

Şuurlu bireye, bilinçli insana, iradeli insana, dürüst insanlara, aklını ve vicdanını kullanabilen, milletine, geleceğine karşı sorumluluğun farkında olan bireylere her zamankinden daha çok muhtacız...

 “EVET” “HAYIR” demek kişinin iradesine, vicdanına kalmış bir şeydir.

Ancak meydanlarda nutuk atacaksınız, boy göstereceksiniz, reklamınızı yapacaksınız sonra da bir sandığa gidip oyunuzu dahi kullanmayacaksınız…

Bu ne samimiyetsizlik… Bu ne tezat…

Bu gün “EVET"i iktidar partisi yüklenmiş durumda…

Etrafta iktidarın, partinin imkanlarında nemalanıp da, tatile, pikniğe gitmeyi sandığa gitmeye tercih eden insanlardan geçirmiyor maalesef…

Yine kendi siyasi liderleri “EVET” kampanyası başlatırken İl teşkilatında yaprak kıpırdamayan, kendi içlerindeki koltuk kavgasıyla günlerini geçirenlerin sessizliği ne mana ifade ediyor acaba…

Kendi menfaatleri söz konusu olduklarından ev ev dolaşanlar; neden bu gün ortalıkta görünmez oluyor, bayıyla, bayanıyla, erkeğiyle, kadınıyla, gençlik teşkilatıyla, kadınlar kollarıyla, derneğiyle, sendikasıyla…

Meseleyi bir parti meselesi haline dönüştürmek ve partilerin kavgası olarak görüp tarafgirlik, çıkar, hizipçilik, particilik, şahsi menfaat adına “Evet”e “Hayır”a dönüştürmek yanlış olduğu kadar, nemelazımcılık da bir o kadar yanlış…

12 Eylül günü milletin, siyasilerden-yetkililerden-idarecililerden iradesi doğrultusunda bir zihniyet değişimin gerçekleşmesini isteyeceği gün…

Zihniyette gerçekleşecek değişim “davranışlara da er-geç yansıyacaktır” elbet…

YAZARIN DİĞER YAZILARI