Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Hakkı Yiğit

Demokrasi Anlayışımız

10 Kasım 2013 - 12:02 Yorum: 0

Bir siyasi partimizin büyükşehir ve ilçe belediye başkanlığı aday adayları için partililerin eğilimini belirlemek amacıyla temayül yoklamasını gerçekleştirdiğine dair bir haber görünce “hadi hayırlısı” dedim.

“Hayırlısı” demesine dedim amma derken bir inanmışlık ve “mutmain” olunmuş bir halet-i ruhiye yoktu bende…

Gayri ihtiyari dudak bükmekle birlikte daha önceki yapılmış temayül yoklamaları ve bu yoklamaların sıralamaları üzerindeki oynamalar, hiçe saymalar, ardında kulislerdeki liste savaşları aklıma üşüşüverdi…

İnsanoğlu “nisyan ile maluldur” derler amma işte böyle anlarda şeytan mı dürtüyor ne, sittin sene düşünsen aklına gelmeyen sonuçlar o anda çakıveriyor şimşek gibi hafızanda işte…

Geçmiş yıllardaki yapılan temayül yoklamaların bende bırakmış olduğu negatif duygu ve düşünce eşliğinde dikkatli gözlerle haberi okumaya devam ediyorum.

Merkezde gelen bir hanımefendinin her ne kadar temayül yoklaması yapılmış olsa da bu bir nihai karar olmadığını merkez de yapılan temayüllerin ardında kesin sonucun açıklanacağını nevindeki ifadeleri gözleri merkeze çevirip “bizi izlemeye devam edin” nevinde bir işaret fişeği olarak okudum ve rahatladım.

Rahatlandırmak da ne, sevindim.

Hiç olmazsa gözlerimizin içine baka baka “ey halkımız gördüğünüz gibi siz kimi seçerseniz o hizmetçiniz olur” nevinde dalga geçmiyor.

Belki siz benim bu haleti ruhiyemden yola koyularak beni “öğrenilmiş çaresizlikler” hastalığına duçar kaldığımı düşünebilirsiniz.

Ama olsun razıyım.

Bir hanımefendiye yakışır nazik ve kibar bir uslüp ile şayet yapılan temayül yoklama sonuçlarına aykırı bir sıralama yapılsa dahi şaşırıp kalmamamız gerektiğini, önemli olan aday olmak ve önemli olan reyini kullanmak olduğunu belirtiyor ve dahi Siz üzerinize düşeni yaptınız. İştişare de bulunan mutlaka sevabını aldığı gibi bu demokratik ortamda bu havayı teneffüs edenlerde ecrini alacaktır en garib zamanda... Gerisini düşünmek sizin büyüklerinize düşer. Size düşen size “efendi” olmak için değil “hizmetçi olmak” için dayatılan adaya kalbi selim bir şekilde oyunuzu kullanmaktır.”demeye getiriyor.

Açık ve seçik olan bir gerçek bu kadar kibar ve müşfik bir şekilde başka nasıl ifade edilebilir ki ey okur?

Aday adayları için seçileceği bölgede temayül yoklaması yapılması, anket çalışmalarının yapılması demokrasi adına ne kadar büyük, güzel, doğru, erdemli bir kazanç ise; bu temayüller ve anketlere itibar etmeden tepeden aday dayatmak demokrasi adına o kadar utanç verici bir durumdur. Halkın iradesine, aklına, sağduyusuna saygısızlığın ifadesidir. Halkın iradesine yapılan bir darbe, toplum mühendisliğini soyunmuş olmanın göstergesi, menfaatlerini kollamanın hesabıdır. Velev ki halkın menfaatini gözetmek adına dahi olsa halkın tercihine aykırı bir dayatmanın ve halkı kendine mecbur etmenin, demokrasi ile bağdaşır bir yönü olamaz.

Tepeden gelen her bir dayatma öncelikle kendilerine teveccüh etmiş aday adaylarına yapılan en büyük bir saygısızlıktır.

Zira kendi düşen ağlamaz…

Seçen memnun, seçilen memnun ise iktidara hukuk çerçevesinde takip etmek, hizmete imkanı sunmaktan başka be düşer ki?

Amma biz de öyle olmuyor işte…

Yahu, “Allah’tan korkun sair fırkalarda temayülün, demokrasinin, anketlerin esamesi okunmaz” diyorsanız Allah’tan korkulduğu ve okunmayan “esame”lerden dolayı bunca oy alındığını ifade etmek isterim.

Ama diğerlerinin eksilerinden istifade edilerek daha iyiden ve doğrulardan uzak durulmaz.

Son yıllarda ülkemizde birçok alanda gelişmelerin, güzelliklerin yaşandığı bir hakikat… Ancak bunca kazanım ve güzelliklere rağmen hala “aynı tas aynı hamam” sözü söyleniliyorsa durup düşünmek lazım.

Kazanımları evirip çevirip “Rabbena hep bana” deyip kendimize göre yontuyorsak, topluma huzur ve mutluluk verecek olan bir demokrasi gelişemeyeceği gibi, haksızlıklar da bitmez. Aksine intikam, öç alma hırs ve nöbetleri baş gösterir.

Demokrasi sadece zaferleri hazmetme değil; mağlubiyetleri de hazmetme erdemliğidir.

Kişinin sadece kendisinin söz söyleme hakkına sahip olduğu değil; en az kendisi kadar başkasının da söz söyleme hakkına sahip olduğunu ve söylenilen her bir sözün kıymetinin olduğuna inanma sanatıdır.

Sadece kendisi ve kendi gibilerinin “hakk” ve “hukuku”nu değil; kendisi gibi olmayanların da en az kendi hak ve hukukunun kollanmasının gerektiği ve zıt kutupların bir masa başında toplanıp kolektif akıl ile hareket etmeyi bilme sanatıdır.

Bakalım Malatya’mızın semasında demokrasi emaresi görünecek mi bu bahar?

YAZARIN DİĞER YAZILARI