Din, insanın dünya ve ahiret hayatında mutluluk sağlamak için vardır, sıkıntı ve huzursuzluk için değil
Son hak din İslam, fıtrat dinidir ve bir bütündür.
Dini, İslam"ı, parçalara böler işinize gelenle amel eder; işinize gelemeyene de demode olmuş düşünceler, buyruklar diye bakarsanız din huzur değil huzursuzluk vermeye başlar.
Kendi içinizde çatışmalar yaşarsınız, kendinizle çatışırsınız.
Maalesef bu gün din bir bütün olarak ele alınmadığında bir çok huzursuzluk, çatışma çıkıveriyor.
Kendince mütedeyyin olmasına rağmen dinde huzur bulamayınca da yeni arayışlara giriyor.
Ve yeni arayışlar kendisine başka sıkıntılar, problemler, yanlışlıklar yaşattırıyor
Bu gün en boşanma vakaları sıradanlaştığında problem olarak dahi görülmüyor.
Halbuki Allah katında en nahoş helal, boşanmadır.
Boşanma vakalarının sonuçlarıyla hep ilgileniyoruz da, nedenleriyle pek az ilgileniyoruz.
Asıl üzerinde eğilmemiz gereken nedenler değil mi?
Ama aynaya bakıp kişinin kendisiyle yüzleşmesi pek kolay olmuyor tabi
Bu gün mütedeyyin geçinen erkeklerimiz dahi evlenirken ne birinci önceliği dindar, güzel ahlak sahibi olması; ne de hanımefendilerin birinci önceliği evine helal lokma getiren bir eş olması
İlk sorulan, fani şeyler
İş, aş, makam, statü, fiziki güzellik
Tamam bunlar da gereklidir ama her zaman iş ve aş insana mutluluk vermiyor ki
Ama güzel ahlak sahibi insan hangi şartlar ve durumda olursa olsun muhatabına pozitif enerji verir.
Dindarlığı da şekilciliğe,sadece belli tarikatlara, cemaatlere, izmlere bağlamamız lazım.
Din güzel ahlak ise, dindarda güzel ahlak sahibi olandır.
Hanım, bey dindar mı dindar
Çocukları ayrı dünyaların insanları
Sorarsanız bu nedir?
Gençtir daha, bir gün düzeliverir
Yahu din sadece evlenip belli yaşa gelmişlerin dini değil ki
Din de israf haramdır
Ama gel görün ki hayırda yarışın yerini israfta yarış almaya başlamış
Sorarsanız kendilerine, kişi kendi statüsüne göre yaşaması helaldir. Yani kendi konumumuza, gelirimize göre yemeyelim mi, içmeyelim mi, giyinmeyelim mi cevabını alırsınız.
Ancak yanı başındaki komşusunun, akrabasının, açlıktan kıvrılan, fakirlikten çocuklarını okutamayan, giydiremeyen, yediremeyen nice insanları görmezden gelir
Çoğu zaman nefesi açlıktan kokanların verdiği rahatsızlıktan olsa gerek hemen kendilerince güvenli sitelere, mekanlara, bölgelere, villalara taşınırlar, sığınırlar
Hani Müslümanlar kardeştir. Müslüman dünyanın diğer ucundaki mağdur, muhtaç Müslüman kardeşinden sorumludur
Dini sadece İslam"ın beş şartına münhasır kılmamız zaten başlı başına bir facia
Sosyal hayattan soyutlanmış, sadece bireysel ibadete has kılınan bir din olur mu?
Geçtiğimiz günler de bir esnaf sözünde durmamayı yahu bizim piyasa böyle, hiç kimse sözünde durmuyor. Onun için haftaya teslim olunması gerekli işi, acil iki gün içinde teslim etmen lazım der, haftaya alırsa öpüp başına kor diyerek kendini haklı çıkarır.
Peki sözünde durmamayı münafıklık alameti sayan dinin buyruğunu nereye koyacaksınız.
Sözünde durmamayı sıradanlaştırdığımız için de karz-ı hasen diye bir kavramın yerinde yeller esiyor
Bu kavramın yerini banka kredileri aldı.
Şimdi baba oğluna, oğul babaya borç vermez oldu, oluyor
Neden versin ki?
Hani malıyla rezil olma var ya bu gün borç verenler için halen geçerli çünkü
Adam borcunu istemekten korkuyor, istemez oluyor
En sevdiği, güvendiği insana düşman oluveriyor borç verdiğinden dolayı
Sözün değeri kalmamış ki
Beş on yıl önce alınan borcun geri iadesi olsa ne olur, olmazsa ne olur
Dinin bu buyruğu sosyal hayatta çıkarılınca her türlü faiz krediler adı altında meşru gösterilmeye ve modern dünyanın empoze ettiği ihtiyaç olmayan her türlü şeyler, zaruri ihtiyaçlar listesine giriveriyor
Ve sonra da paranın, kazancın bereketi kalmamış, zaman ahir zaman her şeyde bereket kalkmış edebiyatları
Nasıl bereket kalsın ki
Şükrün olmadığı yerde bereket kalır mı ki
Kanaatin olmadığı yerde huzur olur mu ki
Bir zamanlar Din, vicdan işidir sözü modaydı
Şimdilerde ise Din cüzdan ve mabetle sınırlı olma moda oldu
Paran, sermayen kadar dindarsın ve Müslümansın
Yalın ayak, boyun eğik, bütün maddiyattan, benlikten sıyrılmış bir kul olarak Rabbin huzuruna çıkılması gerekli olan hac vs. gibi farz ibadetini yaparken dahi ne kadar para ile yaptığı, hangi kategoride gittiği yarıştırılıyor
Sermayen parana göre bazı şeyler helal, haram oluveriyor
Paranın dini de yok, insafı da
Tüm yeryüzü Müslümanlar için namazgahtır emri ilahisi Müslüman her tarafta temiz olduğu müddetçe namaz kılınabilir olarak anlatırdı, anlatılıyor, anladık
Ve bunu da dinimizin kolaylığına, namazın ehemmiyetine delil olarak zikrediyoruz.
Tüm yeryüzünün Müslümanlara mescit olduğunu bir de şöyle okumaya çalışsak acaba Kuran-ı tahrif etmiş, dinden çıkmış mı oluruz?
Müslüman hayatının her karesinde, her yerde, her işte, namazdaymış gibi, ibadet ediyormuşçasına hareket etmelidir. Ebedi hayat ancak fani hayatın her karesi ibadetteymiş gibi harcanmakla kazanılır. Yoksa 50-60 yıllık bir hayatın sadece mabetlerde geçen bir kısmı ile ebedi hayatın kazanılması hiç mümkün müdür?
Çarşımız, pazarımız, sokağımız, evimiz, işimiz, şirketimiz mescit olursa ancak, biz de hayatın her karesinde Müslüman kalabiliriz.
Yoksa mabette Müslüman, çarşı pazarda maddeperest, hevâperest, putperest, materyalist oluruz farkında olmadan Allah muhafaza
Velhasıl-ı kelam İslam"ı, Kuran-ı, Sünneti değil;
Dindarlığımızı, Müslümanlığımız yeniden bir kez daha sorgulamalıyız
Kendimiz Kuran"a, sünnete tabi olmalıyız; Kuran-ı, Sünneti kendimize uydurmaya kalkışmamalıyız