Seyran Park
Refah Partisi
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Sami Er
Siyaset 24 Ekim 2014 - 14:03 Yorum: 0

Dış politikada tam bir çuvallama var

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Dış politikada tam bir çuvallama var. Kimin ne söylediği belli değil" dedi.

Dış politikada tam bir çuvallama var

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Dış politikada tam bir çuvallama var. Kimin ne söylediği göze çarpan değil. Yüksek tepede oturan şahıs uçağa binerken ayrı, uçaktan inerken ayrı konuşuyor. Başbakan ayrı, Dışişleri Bakanı ayrı konuşuyor. Milletin kafası karıştı ve şu soruyu soruyorlar; 'ne olacak bu memleketin hali?' diye. Böyle bir yönetimle Türkiye ilk kere karşılaşıyor' dedi. 

CHP Parti Meclisi (PM) Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı.

Toplantının açılışında konuşan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin yolsuzluk olaylarında yeni bir etaba girdiğini savundu.

'Tuzun koktuğu' sürecin yaşandığını ileri devam eden Kılıçdaroğlu, 'AKP'nin Türkiye'de yolsuzluk olaylarını tahkikat bunun şeklinde bir iradesi bundan böyle yok. Dileyen herkes, istediği kadar yolsuzluk yapabilir. Yolsuzluğun en iri güvencesi AKP'dir' diye konuştu.

Antik çağda, Ispartalılar çağında hırsızlığın serbest ve onurlu bir vazife olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

'Ama suç hırsızlık yaparken bireyin yakalanmasıydı. Geldiğimiz süreç, o süreçtir. Sadece içeride değil, dışarıda da itibar kaybı var. Böylesine bir politik anlayışı kabul etmemiz mümkündür değil. Eskiden DGM'ler vardı, şikayet ederdik, sıkıyönetim mahkemeleri vardı, ÖYM'ler vardı, şikayet ederdik. Hiç değilse orada heyetler vardı. Birisi kalkar muhalefet şerhi yazardı ve tarihe not düşerdi. Şimdi o da bitti. hususi görevli bir savcı, hususi görevli bir hakim, biri takipsizlik öbürü de onaylama. Onun için tuzun koktuğu süreçteyiz yolsuzluk olaylarında. Çağdaş demokrasilerde hakim ve savcılar yolsuz olaylarını soruşturur, araştırır. Bizim geldiğimiz süreçte ise yolsuzluk olaylarını soruşturan hakim ve savcılar soruşturuluyor, yolsuzluk yapanlar ödüllendiriliyor. Deniz Feneri, bunun ilk adımıydı. Sanıkların tümü hür bırakıldı, savcılar evvela görevlerinden alındılar, sonra yargılandılar. 17-25 Aralık soruşturması da bunun ikinci adımıdır.'

AK Parti'nin 12 yıllık süreçte, bir 'devlet partisine' dönüştüğünü de iddia eden Kılıçdaroğlu, politik mücadelelerini sıradan iktidardaki bir partiyle yapmadıklarını söyledi.

Kutsal bir savaş yürüttüklerini anlatım eden Kılıçdaroğlu, 'Parti ile devletin içiçe geçtiğini görüyoruz. Diyorlar ki 'hükümetin memuruyuz, partinin görevlisiyiz.' Geldikleri nokta bu' dedi. 

İktidarın yasalarla tanımlanan biçimde eleştirilmeye bile tahammül edemediğini savunan Kılıçdaroğlu, 'Her şey bir bireyin iki dudağı arasında. Führer modeli. Sadece içeride değil, dışarıda da problem olmaya başlayan bir iktidar. Uygar dünyadan kopan bir Türkiye pozisyonuna geldik' diye konuştu.

Sadece rüşvet alanın aklandığı değil, namuslu kişilerin cezalandırıldığı bir sürecin de yaşandığını öne devam eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

'Koluna 700 milyar liralık saati alacaksın, haram nakit ile hacca gideceksin, bakanların çocuklarının evlerinin boy boy kasaların arasında milyon dolarları olacak, onları aklayacaksın, rüşvet almadı diye Teoman memuru süreceksin. Her yurttaşımın oturup düşünmesi lazım. En fazla aşırı gereksinim duyduğumuz şey düşünmek. Elimizi vicdanımıza koyacağız ve düşüneceğiz. Bu yurt nereye gidiyor diye düşünüyorsanız. düşüneceksiniz. Bütün bu vakalar kamuoyunun önünden gizlenmeye çalışılıyor. Kullanılan iki öge var; 'etnik hüviyet ve inanç siyaseti.' Yasalarda bu bölgelerde politika yapılması yasak. Yasak bulunan bu iki alan, Türkiye'de acımasızca kullanılıyor. Yolsuzluklara karşı tabanını bloke etmek istiyor. Yurttaşlarıma sesleniyorum; senin inancını kendi yolsuzluğuna materyal eden bir politik iktidara izin verme. Haksızlığa, hukuksuzluğa birlikte olma. Senin inancın, kimliğin başımızın üstündedir. Sorun inançta ve kimlikte değil, problem inancını ve kimliğini kullanarak devleti soyanlardadır. Bunu bileceksin ve öğreneceksin. Aklı başında bulunan hepimizin birlikte görevidir bu. Biz, bu görevimizi yapmak zorundayız.'

'Vesayet altında başbakanlar vazife yapmaz'

'Davutoğlu, Türkiye'yi yönetmekten aciz' diyen Kılıçdaroğlu, 'Türkiye'de başbakanlık koltuğu da cumhurbaşkanlığı koltuğu da boştur. Birileri oturuyor orada fakat anayasayla çizilen görevlerini yapmıyorlar' dedi.

Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

'Davutoğlu'nun vazife sahasını ağabeyi  belirlemiş, onun dışına çıkamıyor. Yasalara karşın çıkamıyor, böyle anlayışı kabul etmek mümkündür değil. Eğer devleti yöneteceksen adam bunun şeklinde yönet, yönetmeyeceksen o koltuğu boşalt. Birilerinin tutsağı başbakan olmaz, vesayet altında başbakanlar vazife yapmaz. Kimin koltuk değneği olacaksın sen. Nereye kadar götüreceksin. Başbakanın boynuna davulu asıp tokmağı başkasına verirseniz, ülkenin iyi yönetilmediğini sırf Türkiye değil, tüm dünya görür. İcra organının başında başbakan var. Devlet başkanları birtakım arıyorlar? Cumhurbaşkanını arıyorlar. Davutoğlu'nu pas geçiyorlar. Onlar da biliyorlar ki ülkeyi yöneten başkası. Davutoğlu'nun ağrına gitmeyebilir bu, alelade karşılayabilir. Ama bu ülkenin anamuhalefet partisinin umumi başkanı şekilde bu benim ağrıma gidiyor. Türkiye'yi hukukun üstünlüğünden çekip çıkaran bir yapıyı kabul etmiyorum.'

Dış politika eleştirisi

Dış politikada tam bir çuvallama olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, 'Kimin ne söylediği göze çarpan değil' ifadesini kullandı.

'Yüksek tepede oturan şahıs uçağa binerken ayrı, uçaktan inerken ayrı konuşuyor' diyen Kılıçdaroğlu, şu açıklamaları yaptı:

'Başbakan ayrı, Dışişleri Bakanı ayrı konuşuyor. Milletin kafası karıştı ve şu soruyu soruyorlar; 'ne olacak bu memleketin hali?' diye. Böyle bir yönetimle Türkiye ilk kere karşılaşıyor. Tam bir kargaşa yönetimi, kimin ne yaptığı göze çarpan değil. Biz hükümeti İçten şekilde uyarıyoruz, 'yanlış yapıyorsunuz' diyoruz. Söylediklerimizin tümü ortaya çıktı. Dış politikada 3-4 yıldır dilimizde tüy bitti, 'yanlış yapıyorsunuz, Türkiye'yi Ortadoğu bataklığına sürüklüyorsunuz, Türkiye'ye siz bataklığı ithal ediyorsunuz' dedik, 'siz bilmezsiniz' dediler. Buyurun geldiğimiz noktaya bakın. Kim biliyormuş?' 'Sizin aklınıza ihtiyacımız yok' dediler. Ortaya çıkan tabloya bak. Hangi akıl? Sağlıklı ve iyi niyetli eleştirilere verdikleri cevap; 'muhalefet sussun.' Demokraside de yeni bir etaba geldik. Herkesin sustuğu ve sadece iktidarın konuştuğu bir demokrasi özlemi içindeler. Biz buna demokrasi demiyoruz, o diğer bir şey. Şimdi o sözcüğü söylemiyoruz fakat yeri geldiğinde de kullanacağız. Bu değişik bir rejimdir. Hele hele bunun unvanında profesör doktor yazan bir şahıs nedeni ile kullanılması, 'susun demesi' bizim kabul edeceğimiz bir hadise değil.'

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM'de anlamsız sıralara konuştuğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin itibarının bu olmadığını söyledi.

'Sen o koltukta niye oturuyorsun?'

Hükümetin çözüm sürecinde de çuvalladığını iddia eden Kılıçdaroğlu, 'Bir iç başkaldırı yaşadık. 40'a yakın vatandaşımız öldü. Çıktı valisi, kaymakamı şu açıklamayı yaptı; 'bu ölenler güvenlik güçlerinin müdahalesiyle değil, yurttaşlar birbirini öldürmüş.' Sormadan edemiyorum; Sen izleyici misin bakan mısın? Seyirci bile tahammül edemez' diye konuştu.

İçişleri Bakanı Efkan Ala'yı da eleştiren Kılıçdaroğlu, 'Bakanlık koltuğunda oturacaksın, sorumluluğum bulunmamaktadır diyeceksin. Sen o koltukta niye oturuyorsun? Kendi yolsuzluğun bulunduğu süre polisi, hakimi, savcıyı sürüyorsun. Vatandaş birbirini öldürdüğünde izleyici oluyorsun. Böyle bir devlet yönetimini kabul etmiyoruz. O bakan o koltukta oturmamalı. 'Şiddete misliyle karşılık vereceğiz' ne demektir? Almanya'nın tarihine baksınlar. Führer çağının Almanya'sına baksınlar. Aynı süreci yaşatmak istiyorlar' değerlendirmesinde bulundu.

Kılıçdaroğlu, kendilerinin muhalefette olmasına karşın 'sağduyu' çağrısı yaparken, iktidarın ise 'şiddet çağrısı' yaptığını öne sürdü. 

'Tek kullandığı, çaldığı piyano...'

Kendilerinin ülkeyi sevdiği için 'sağduyu' çağrısında bulunduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, bununla birlikte saklı bir ajandaları olmadığını söyledi.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

'Bizim iktidar koltuğuna yapışmak bunun şeklinde bir düşüncemiz de asla olmadı, olmayacaktır. Biz siyaseti şahsi menfaat hedefi ile kullanmayız. Ama bunlar ülkeyi kendi şahsi çıkarları için acımasızca kullanıyorlar. Olaylar büyüdü, önleyemediler. Alanlara asker çıktı. Yine önleyemediler. Çünkü devlet yönetilmiyordu, akılla yönetilmiyordu. Koşa koşa İmralı'ya gittiler, Abdullah Öcalan'a gittiler, yalvardılar, yakardılar. Görüşmeler sağlandı, vakalar bitti. Şu Türkiye Cumhuriyeti'nin geldiği yeri nasıl içinize sindirirsiniz? Böyle bir devlet yönetimi olabilmekte mi? Böyle bir anlayış olabilmekte mi? Ben buna itiraz etmeyeceğim de kim edecek? Ben konuşmayacağım da kim konuşacak? Bana 'sen sus' diyor. evvel sen sus. Aklını başına topla ve devleti adam bunun şeklinde yönet. Yönetmiyorsan, o koltuğu bırak. Halk gerçekleri öğrendikçe, biz konuştukça baskı uygulamaya başlıyorlar. Baskıya sanatçıdan başlattılar. Hepimizin gururu, itibar duyduğu Fazıl Say'a yasak getiriyorlar. Akıl mevcut mantık var, bana dünyanın hangi demokrasisinde sanatçıya yasak getirildi diye bir misal verici adam çıkar mı? Say, eline silah mı aldı, molotof mu aldı, yüzünü kapattı mı? Aydınlık bir yüzü var. Tek kullandığı, çaldığı piyano. Ama çalma anlayışları farklı. O piyano, öbürleri diğer şey çalıyor.'

İki gün evvela de Hak-İş'in bir toplantısında, belgeselci Suat Eroğlu'nun bir belgesel sunduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, 'Bir bakan tahammül edemiyor. Sanatçı yüreğiyle kendisinin belgeselinin izlenmesine tahammül edilmemesinin doğru olmadığını söylüyor. Vay sen misin doğru değil diyen. Yumruk atılıyor bu sanatçıya. Davutoğlu, birlikte vicdanıyım diyor. Sen birlikte vicdan değil, birlikte yumruk da olamazsın. Gözünün önünde bir sanatçı şiddete maruz kalıyor, nasıl tahammül ediyorsun?' ifadesini kullandı. 

Parlamentoya yeni bir Öneri getirildiğini belirten Davutoğlu, bunun sebep hukuk tasarısı değil de Öneri şekilde geldiğinin sorgulanması gerektiğini söyledi. 

Tasarı olması mecburiyetinde Bakanlar Kurulu'nda görüşülmesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, 'Teklif verildi, salı günü neden? Çünkü Davutoğlu'nun ağabeyi, 'Salı günü Meclis'e bu konu ile ilgili hukuki düzenlemeler gelecek' dedi. Böylece Davutoğlu, bay-pas edildi' görüşünü savundu. 

Nazi Almanyası'nda  'Führer'e doğru' diye bir kavram olduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, Türkiye'de de tıpkı sürecin yaşandığını iddia etti.

Bu teklifte 'kuvvetli şüphenin 'makul şüphe'ye dönüştürüldüğünü belirten Kılıçdaroğlu, başta işadamları olmak üzere hepimizin bu vaziyeti fazla aşırı iyi analiz etmesi gerektiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

'Bana nazaran makul şüpheli, işyerini basacağım diyor. Taşınmazlarına el koyma olayını kolaylaştırıyorlar. Yıllar yılı alın teriyle biriktirdiğin taşınmazlarına el koyacaklar. Dava dosyası görüşülürken mağdurun avukatına dava dosyasını vermeyecek. Bu mudur demokrasi? Bir işadamını düşünün, mal varlığına el kondu, avukat dosyaya gidecek bakacak, hakim karar vermiş, göremezsin. Bunun ismi da 'adil düzen' olacak. Senin güvencen kalmıyor artık. Tipik örneğini yolsuzluk dosyasında gördük. Milletvekillerine dosya verilmiyor, oradan fotokopi alma yetkisi bulunmamaktadır fakat bakanların avukatlarına tüm dosya blok şekilde verildi. Bakanlık avukatlarına her çeşitli kolaylık sağlanıyor, parlamentoda vazife oluşturan vekillere kolaylık sağlanmıyor. Bütün vatandaşlarım ellerini vicdanlarına koyup düşünsünler, doğrusu hangisi. Türkiye nasıl yönetiliyor acaba?'

'Erdoğan'ın dizinin dibine çöken kullanmakta olanları tarih affetmeyecektir'

Gelecek hafta Cumhuriyet Bayramı olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, 'Davetler geldi, sizlere de gelmiştir. Bizi Ak Saray'da bekliyorlarmış. Şunu söyledim; gitmeyin kirlenmeyin, gidenler kirlenecektir. O yapı vatandaşların alınterleriyle verdikleri vergilerle yapıldı' dedi.

Binanın kaçak olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, şunları anlatım etti:

'Bir ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı kaçak binada, gecekondu binada oturur mu? Orada cumuhriyeti kutlayacaklarmış. Hangi cumuhriyeti? Alınteri ve göz yaşıyla kurulan cumhuriyeti mi, yolsuzlukların başkenti yaptıkları, orayı Aksaray'ı, o cumhuriyeti mi? Hangi cumhuriyeti kutlayacaklar. Biz cumhuriyeti meydanlarda halkımızla, fener alaylarıyla kutlayacağız. Oraya gidenler de aleni söylüyorum; kimliği ne olursa olsun, ister sanatçı, ister işadamı... Mahkeme kararıyla inşası durdurulan fakat mahkeme kararı dinlenmeyen kaçak yapıya gidip cumhuriyeti kutlamak için Erdoğan'ın dizinin dibine çöken kullanmakta olanları tarih affetmeyecektir. Kendi kendilerine kutlasınlar. Yolsuzluklarını kutlasınlar orada. Demiştim zaten, 17 Aralık 'hırsızlık haftası' şekilde kutlansın ve Ak Saray'da kutlansın. Otursunlar kendi aralarında, dört bakanı çağırsınlar. Baş aktör şekilde da Rıza Zarrab'ı çağrı etsinler, her vakit birlikte kutlasınlar. Devleti nasıl soyduklarını anlatsınlar. Onlara yakışır, onlar için gurur vesilesi olabilir. Bunu affetmeyeceğiz, takipçisi olcağız. Sanıyorlar ki bir cumhuriyet savcısı çıktı, dosyayı kapatacak, biz de bunu unutacağız... Ne o savcıyı ne dosyayı unutacağız. Savcı tazminat davası açacakmış. Açmazsan namertsin. Hırsızların dizinin dibine çökeceksin, dosyayı kapatacaksın, sonra kalkacaksın 'ben savcıyım' diyeceksin. Sen savcı falan değilsin, sen hırsızların avukatısın.'

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının arkasından PM, basına kapalı devam etti. 

PM'de, CHP'nin seçim bildirgesinin yanı dizi güncel konularla ve örgüte yönelik değerlendirmeler yapılıyor.

Bu arada Levent Gök ve Aykut Erdoğdu'nun istifasıyla boşalan PM üyeliklerine, yedek listenin birinci ve ikinci sırasında bulunan Murat Özçelik ile Ali Özcan geldi. Özcan ve Özçelik de ilk kere PM toplantısına katıldı.

Haber Kaynağı: MALATYA GÜNCEL
Malatya Haber
Malatya Haber
Malatya Güncel Haber