Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Siyaset 21 Ekim 2014 - 16:03 Yorum: 0

Dosyaların hesabını gün gelecek vereceksiniz

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Neyi kapatırsanız kapatın, bu dosyalar kapanmaz. Bu dosyaların hesabını gün gelecek vereceksiniz. Bunun arkasında sonuna kadar duracağız" dedi.

Dosyaların hesabını gün gelecek vereceksiniz

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Bütün tasa 17 Aralık için de böyle bir karar verilebilir miydi? Geldiğimiz noktada gördük ki  burada da bir takipsizlik kararı verildi. Kararının ardında Adalet ve Kalkınma Partisi'nin olduğunu hepimiz bilmek zorundayız' görüşünü savundu. 

Kılıçdaroğlu, partisinin küme toplantısında, 21 Ekim 1860'da Tercümanı Ahval gazetesinin yayına başladığını, o tarihin de gazeteciler vasıtası ile 'bayram' şekilde kutlandığını anımsattı. 

'2014 Türkiye'sinde gazeteciler gerçekten özgürce yazabiliyor mu?' sorusunu dile getiren Kılıçdaroğlu, bir Bakanın AB'de, 'gazeteciler üstünde siyasal baskı yok, onların patronu baskıyı yapıyor' dediğini aktardı. 

21 Ekim 1999'un Ahmet Taner Kışlalı'nın katledildiği tarih olduğunu da hatırlatan Kılıçdaroğlu, Kışlalı'nın bu yurt için neler yaptığını bildiklerini anlattı.

Kışlalı'nın bilge bir insan olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, 'Ama ondan keyifsiz oldular, baskının yer aldığı devletlerde aydın olmanın zor olduğunu hepimiz biliyoruz. Büyük savaş verdi, ardında yiğitçe durdu. Aydın insan budur' diye konuştu. 

Kılıçdaroğlu, 15 gün öncelikle 25 Aralık soruşturmasıyla ilgili bir takipsizlik kararı verildiğini, 'Bütün tasa 17 Aralık için de böyle bir karar verilebilir miydi? Geldiğimiz noktada gördük ki  burada da bir takipsizlik kararı verildi. Kararının ardında Adalet ve Kalkınma Partisi'nin olduğunu hepimiz bilmek zorundayız' dedi. 

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bugün partisinin grubunda bir konuşma yaptığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:

'Arkadaşlara söyledim, 'acaba 17 Aralık kocaman rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla ilgili bir tümce edebilecek mi?' Tek bir bir tümce yok. Eğer bu dosyada rüşvet ve yolsuzluk dolasıyla bir kanıt yoksa, emin olun dünyadaki hiç bir yolsuzluk davasında bir kanıt yoktur. Her çeşitli kanıt her taraftan fışkırıyor, paralar, makinalar, dolarlar, ses kayıtları, mahkeme kararıyla tespitler... Bunların tamamı var, lakin savcıya oranla hiç bir şey yok. Ama asıl 247 milyar liralık bir yolsuzluk var. Bu savcı hiç bir delili görmüyor. 25 Aralık 2013, bunları bir bakanı Erdoğan Bayraktar çıkıyor televizyona ve aynen şunları söylüyor; 'rüşvet ve yolsuzluk ifadelerinin yer aldığı bir operasyon itibariyle istifa edeniz ve beni rahatlatacak deklarasyonu yayınlayınız' biçiminde tarafıma baskı yapılmasını kabul edemem. Diyor. Kendi bakanı, 'bana baskı yapıyorlar' diyor. Savcı bunu görmüyor. 'Kabul etmiyorum' diyor. 'Çünkü tahkikat dosyalarında mevcut bulunan bayındırlık planlarının kocaman bir kısmı Sayın Başbakanın onayı ile yapıldı. Bu mihval üzere bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için Sayın Başbakanın istifa etmesi gerektiğine inandığımı anlatım ediyor, ulu milletime saygılar sunuyorum.' diyor. Daha ne söylesin.'

'Ülke iyi yönetilmiyor demektir...' 

'Sen şu bölgelerde vazife yapacaksın' diyerek Davutoğlu'nun vazife sahasını çizdiklerini ileri devam eden Kılıçdaroğlu, 'Kendisine 'bu dosyayı aklayacaksın' dediler. O da 'başüstüne' dedi. Bugün konuşmamasının esas sebebi de budur. Eğer bir ülkede bu kadar yolsuzluk var, hırsızlık var, o ülkenin Başbakanı ısrarla konuşmuyorsa, o süre ülkenin yönetiminde mühim bir açık var, yurt iyi yönetilmiyor demektir' biçiminde konuştu.  

Dönemin Başbakanlık Müsteşarı'nın, 'savcıyı görevden alın' diyerek polise telefon ettiğini ve bu ifadelerin tüm kamuoyu vasıtası ile bilindiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, yalnızca savcının görmediğini kaydetti. 

Çıkarılan kanunlara atıfta bulunan ve 'Türkiye Cumhuriyeti'ni bir hortumcular ülkesi biçimine getirdiler' ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

'Neyi kapatırsanız kapatın, bu dosyalar kapanmaz. Bu dosyaların hesabını gün istikbal vereceksiniz. Bunun ardında sonuna kadar duracağız. Ey hırsızlar; rüşvetçiler, rantçılar, komisyoncular, kaçakçılar, sakın 'devleti de hukuku da satın aldık' diye düşünmeyin. Satın aldığınız şey Türkiye değil, şerefini satılığa çıkarmış adamların kendisidir. Onlar gelir geçer, bu fasıla devir daima biter, bu devlet asli rotasına döndüğü zaman, adaletin tokadı suratınıza çarpacaktır, bundan emin olun. Bu hırsızların ortaklarına da seslenmek istiyorum; 'bugün göze çarpan bir gücünüz var, ağzınızdan çıkan yasa oluyor, ne yaparsak yırtarız' diye sakın düşünmeyin. Bazı suçların süre aşımı yoktur, halka karşı suç işleyip kimse elini kolunu sallayarak gezemez. Pinoşe nasıl yargılandıysa sizde tıpkı biçimde yargılanacaksınız.' 

Savcı'nın bir parantez açtığını dile getiren Kılıçdaroğlu, o parantezin günü geldiği süre kapanacağını savundu. 

'Bizim yanımızda komisyoncular, rüşvetçiler, kaçakçılar, katiller yok. Bizim yanımızda alnının akıyla elde eden Somalı madenciler var. 14 yaşında biber gazı kurşunuyla hayatını yitiren Berkin Elvan var. Adalet için sokağa çıkıp öldürülen Ali İsmail Korkmaz'lar var. Bizim yerimiz burası' diyen Kılıçdaroğlu, 'Bizim yerimiz adaletten, ekmekten, özgürlükten yana. Biz, Ethem Sarısülük'ün katiline 7 sene hapis cezası verip, annesine 10 sene isteyenlerle taraf yana değiliz' diye konuştu.  

Kılıçdaroğlu, Ethem Sarısülük duydukları üzüntünün aynısını Yasin Börü için de Uludere'de hayatını kaybedenler için de duyduklarını aktardı. Kılıçdaroğlu, bu ülkede hiç kimsenin düşüncelerinden dolayı öldürülmemesi gerektiğini belirtti. 

'Savcıya da sözümüz var...' 

'Tabii savcıya da sözümüz var' diyen Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmeleri yaptı:

'Ona savcı diyorlar, resmi ismi savcı gerçek ismi reel dünyada Rıza Zarraf'ın avukatı. Savcıyla, avukatın rolü farklıdır. Rıza Sarraf kendine avukat değil, bir savcı bulmuş. O savcı şunu unutmasın; Nazi Almanya'sında Adalet Müşaviri Hans Brank'ın adalet teşkilatına yönelik bir açıklaması var, 'verdiğiniz her kararda öncelikle kendinize şunu soracaksınız; benim yerimde Fühler olsa nasıl karar verirdi.' Bu savcıda tıpkı felsefeyle yola çıkıp karar verdi. 'Benim yerimde Erdoğan olsaydı, yolsuzluktan istifa eden dört bakan olsaydı, nasıl karar verirdi.' Bu savcıda öyle karar verdi. Benim merak ettiğim bu karar değil, o savcı adalet sarayına giderken, öteki hakimlerin yüzüne nasıl bakıyor, eşinin, çocuklarının yüzüne, komşularının yüzüne nasıl bakıyor. Soyadı Aydıner, bence değiştirsin. Mesela 'Karanlık' soyadı aşırı yakışır.  Ona savcı denmez, düşüncesini satan, vicdanını satan, kalemini satan, adaleti satan adama savcı denemez kimse kusura bakmasın. 700 milyarlık rüşvet kol saatini takacaksın, bakanların çocukların yatak odalarında milyon dolarlar çıkacak, onlar hiç bir şey ham bu şeklinde sokaklarda gezecekler, gazilerimiz burada, onun protez ayağına haciz uygulayacaksın, bu mu adalet? Adaleti nerede arayacağız?'

Haber Kaynağı: MALATYA GÜNCEL
Malatya Haber
Malatya Haber
Malatya Güncel Haber