Dünyanın her ülkesinden bağımsız sinemaya adanmış filmleri bir araya getirmeyi amaçlayan !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali, on dört yıldır aralıksız sürmeye devam ediyor. Bu yıl 12-22 Şubat günleri arasında İstanbul’da, 26 Şubat-1 Mart tarihleri arasında ise Ankara ve İzmir’de gerçekleşecek festival programında 115 film var. 30 Ocak–1 Şubat arası yüzde 10 indirimle ön satışların başlayacağı biletleri, 2 Şubat’tan itibaren Biletix satış noktaları ve biletix.com’dan almak mümkün.

Toz Ruhu  

Festivali yerli bir yapımla açmak gerekir diyenlerdenseniz, aradığınız bu film olabilir. Sinema sektörünün yeni tanıdığı isimlerden olan Nesimi Yetik’in yönettiği Toz Ruhu’nun başrolünde Tansu Biçer yer alıyor. Bu yıl Altın Koza ve Malatya film festivallerinde En İyi Film ödüllerini kazanan yapım, aynı zamanda ilginç hikâyesiyle de dikkat çekiyor. Yönetmen Yetik’in, komşusunun hayatından yola çıkarak çektiği filmde, olaylar Gündelikçi Metin karakterinin etrafında gelişiyor. Evlere temizliğe giderek yaşamını devam ettiren Metin (37), kendi halinde yaşayan ama bu durumdan şikâyet etmeyen biridir. Temizliği işte bırakmayıp takıntı haline de getiren bu adamın tek eğlencesi arabesk müziktir. Şarkılar yazar, besteler ve söyler. En nihayetinde bir gün bu kapalı dünyası beklenmedik misafirlerin çıkagelmesiyle bozulacaktır. Filmin konusunun yanı sıra ‘Tansu Biçer’den arabesk şarkılar dinleme’ fikri ilginç geliyorsa şayet, Toz Ruhu listenizde olmalı.

Big Eyes (Büyük Gözler)

‘Sizin yaptığınız işlerin bir başkası tarafından üstlenilmesi ve onun başarısı gibi gösterilmesi karşısında neler hissederdiniz?’ Bu soruya verilebilecek en genel cevaplardan biri de galiba kızgınlık olurdu. Tim Burton’un yönettiği film bir dönem sanat dünyasının gündemini meşgul eden böyle bir konuyu ele alıyor. ‘Büyük gözlü çocukların ressamı’ diye tanınan Margaret Keane ve onun yerine geçen eşi Walter Keane’in hikâyesini anlatıyor. Sosyolojik nedenlerle yaptığı tablolara ‘Benim eserim’ diyemeyen Margaret, kocasının kendi başarısı üzerinden yükselişini engelleyemez. Başrollerinde Amy Adams ve Christoph Waltz’in yer aldığı biyografik yapım, Burton’un ‘Ed Wood’dan sonraki en kişisel filmi’ olarak yorumlanıyor. Adams, buradaki performansıyla geçtiğimiz günlerde düzenlenen 72. Altın Küre Ödül Töreni’nde komedi-müzikal dalında En İyi Kadın Oyuncu ödülünün sahibi oldu.

Yuva Öğretmeni

Nadav Lapıd’in hem yönetmenliğini hem de senaristliğini üstlendiği Yuva Öğretmeni, seyirciyi bir sorunun peşine bırakıyor:  Şiir, hayatınızı kurtarabilir mi? Festivalin Keşif bölümünde yarışan filmlerden olan yapımda dünyaya Nira ve Yoav’ın gözüyle bakıyoruz. Okul öncesi çağındaki çocuklara yuva öğretmenliği yapan Nira, bir gün beş yaşındaki öğrencisi Yoav’ın, amatör şiir kulübünde alkış alacak kadar harika şiir yazabildiğini fark eder. Nira, kendisi ve öğrencisi için kopma noktası sayılabilecek bir karar verir. Evet, dünya acımasızdır ve o, Yoav’ın bu ortamda yok olmasına müsaade etmeyecektir. Peki ya hayat hep planladığımız gibi mi gelişir? Engeller bizi ne kadar durdurabilir? Nira bir kadın Don Kişot edasıyla Yoav’ın masumiyetinin ve şiire olan yeteneğini kurtarma derdindedir. Yönetmenin ikinci uzun metraj filmi olan yapımın topluma sert bir eleştiri getirdiğini söyleyebiliriz.

Birdman (veya Cahilliğin Umulmayan Erdemi)

Birçok başarılı yapımda imzası bulunan Alejandro G. Iñárritu’nun son eseri, Birdman oldu. Vizyona girdikten sonra yılın en beğenilen filmler listesinde zirveyi kaptırmazken, 9 dalda Oscar’a aday olmayı da başardı. Kara komedi türündeki filmde zamanında bir süper kahramanı canlandırmış fakat sonraları gözden düşmüş aktör Raymon Carver’ın Broadway oyunlarına tırmanma mücadelesi anlatılıyor. Hicivsel yönü ağır basan yapım şöhret dünyasına ağır eleştiri getiriyor. Bir tiyatro oyunu etrafında gelişen olaylar merkeze alınarak çekilen Birdman’in oyuncu kadrosunda kimler yok ki… Başrolde Micheal Keaton’ı seyredeceğimiz filmde ünlü aktöre Edward Norton, Zach Galifianakis, Naomi Watts ve Emma Stone gibi isimler eşlik ediyor.

99 Ev

Tozpembe Amerikan rüyalarının arkasında kalan bir emlak krizi görülmek istenilmeyebilir. Fakat toplumsal meselelere duyarlı olunması görüşünde olan yönetmen Ramin Bahrani aynı fikirde değil. Bu sebeple 99 Homes filmini ABD’deki mortgage krizi yüzünden evlerinden olan insanların dramı üzerine çekmeye karar veriyor. Bahrani, krizin insanlara etkilerini ve oluşan çaresizliği yüzbinlerce kurban arasındaki bir ailenin hikâyesine tanık ederek gösteriyor. İpotekli evinin ödemesini geciktiren Dennis, ailesiyle beraber emlakçı ve polis eşliğinde evinden çıkartılır. Bir adamın çaresizliği ve alınan yanlış kararlar derken krizin boyutlarının insanları nasıl yalnızlaştıracağı çarpıcı dille sunuluyor.

Prenses Kaguya Masalı

Festivalde anime severleri memnun edecek filmlerden biri Prenses Kaguya Masalı. Ghibli Stüdyoları’nda sadece elle çizilerek hazırlanan ve sulu boyayla renklendirilen yapım, yaşlı bir çiftin ormanda bulup büyüttükleri bebeğin masalsı hikâyesini anlatıyor. Stüdyonun kurucularından olan Isao Takahata’nın 14 yıl aradan sonra çektiği film, eleştirmenlerin pek çoğu tarafından yılın en iyi animasyonlarından biri olarak gösterildi.

Hayatın Kendisi

Festivalde belgesel tadında bir şey arayanlara cevap veriyor, Hayatın Kendisi. Kafalarda soru işaretleri oluşturuyor önce. Bilir miydiniz Martin Scorsese’nin ilk Ebert tarafından keşfedildiğini? Ya da Werner Herzog’un kariyerinde sadece tek filmi birisine, ‘sinemanın askeri’ Ebert’e adadığını? Her şeyden önce sorulması gereken Ebert’in kim olduğu... Birçok insana göre Roger Ebert, Amerika’nın en etkili sinema eleştirmenlerinden biriydi. Kırk altı yıl boyunca sinemayı konuşup yazdı. Pulitzer Ödülü sahibi olan Ebert, 2011’de otobiyografisi ‘Life Itself’i yayımladı. Yönetmen Steve James de bu kitabı sinemaya uyarladı.

Rüzgârların Arasında

Estonya yapımı olan filmin yönetmenliğini Martti Helde yapıyor. Zorunlu göç üzerine tasarlanmış, öyküsü ve eleştirmenlerce şiir tadında bulunan dramatik yapısıyla dikkat çekiyor. Yıl 1941 olduğunda Baltık ülkelerinde bir yolculuk telaşı başlar. İsteyerek değildir gidişleri, hepsi de topraklarından ayrılmaya mecbur bırakılır. Sibirya’ya doğru trenlere bindirilerek açlığa, soğuğa ve zor yaşam şartlarına terk edilirler.  Helde, kamerasını o zamanlar yaşanan gerçek bir hikâyeye çeviriyor. Erna ve kızının bu sürgünde yaşadıkları dram, siyah-beyaz olarak yansıtılıyor.

GÜLCAN BAĞIRKAN