2001 yılından beri UFUK TV"de Ramazan ve Kutlu Doğum programları yapmaya gayret ediyoruz.
Şimdi hatırlayamıyorum. 2003, 2004 yılları olsa gerek
Programıma Cem Vakfı Malatya Şube Başkanı Eşref Doğan"ı davet etmek istedim.
Ancak önümde büyük bir engel olarak kendim önyargılarım vardı
Gelir mi ki endişesi
Bir ara yahu bu Hz. Peygamber sadece bizim mi peygamberimiz
Diyanetin, hacı-hocaların tekilinde mi ki Hz Peygamber dedim ve davet etmeye karar verdim
Ne de olsa ne derler isteyenin bir yüzü kara vermeyenin iki yüzü kara
Eşref Bey"e ulaşmaya çalışırken bazı arkadaşların yahu boşuna yorulma, Hadi Hasan Meşeli Bey bu tür programlara gelir de ama Eşref Bey"in icabet edeceğini sanmam demelerine üzülmüştüm.
Ne de olsa anlatılacak zat Hz. Peygamber Evrensel bir peygamber
Ne oluyor, ne oldu da bize şunun bunun peygamberi yaparak evrenselliğini kendimizce kısıtlamaya kalkışıyoruz
Güneşe engel olmak kimin haddine
Gözü olan her kes için güneş doğmuştur bir kere
Yine de aradım Eşref Beyi
Telefonun diğer ucunda son derece kibar, samimi bir ses
Hakkı Bey ben bu günlerde müsait değilim beni bağışlayın, ileriki günlerde hay hay
İşi geçiştirdi... Bizi baştan savdı mı acaba? diye bir vesvese aldı beni
İşin doğrusu yahu boşuna yorulma, gelmez diyenler karşısında 10 mağlubiyet yaşadığım hissine kapıldım biraz
Ama ileriki günlerde hay hay sözleri benim için halen bir ümit idi.
Bir süre sonra aradığımda program gününü kararlaştırdık
Ve o gün ne kadar mutlu olduğumu bilemezsiniz
Öncelikle önyargılarım kırılmıştı
Ardında önyargılar
Efendimiz (sav) ve Ehl-i Beyt ile ilgili iki program gerçekleştirdik o gün
Bir ilahiyatçı olarak ifade etmeliyim ki ender feyz ve zevk aldığım bir program olmuştu
Konuğumun kızmayan, sesini yükseltmeyen, daha çok pozitif düşünen, ideolojik sloganlardan uzak, hikmetli sözler sarf eden ve yüzünde tebessüm eksik olmayan biri olması takdire şayandı doğrusu
Eşref Bey ile yaptığım program hiç kimseye bir şey kazandırmamış olsa da bana çok şeyler kazandırmıştı
Ramazan programları, Kutlu Doğum Programları yapan; din, değer, ahlak gibi konular üzerinde konuşan birinin nasıl bir üslup ve dil kullanmasına dair sorgulamaya sevk etmişti beni
O gün yaptığımız programda yüzümüzde asıklığa, somurtkanlığa varan ciddiyet, ses tonlarındaki yükseklik, zaman zaman şiddet ihtiva eden kelime ve kavramların kullanması, korkutucu bir üslup, horoz dövüşünü çağrıştıran tartışmalardan eser yoktu
Yaptığımız ilk programda halimizin Mevlana"nın mesnevisinde geçen üzüm almak isteyen ama dillerindeki farklılıktan dolayı anlaşamayanların haline benzediğini fark ettim.
Ve o günden bu yana da zaman zaman zat-ı alileriyle feyz aldığım, istifade ettiğim programlar yaptık, yapıyoruz
Bir gün Teze camiden çıkarken bir vatandaş yanıma yaklaştı
Yahu başka çıkaracak kimse bulamadın. Hz. Peygamberi O"ndan mı öğreneceğiz dedi.
Ben de:
O programımızı dinlediniz mi? diye sordum.
Hayır neyini dinleyeceğim dediğinde, ona dedim ki:
Bakınız şayet bizi dinlemiş olsaydınız, sizinle konuşacak çok şeyim olurdu Ama siz bizi dinlememekle o hakkı kendi elinizle tepmişsiniz zaten. Sizinle konuşacak bir şeyim ol(a)maz deyip kestirip attım
Ya rab velevdi 24 saat mabetten çıkmayan biri de olsa yobazların, softalardan, cahillerden sana sığınırım diye gayri ihtiyari mırıldandım
Sonra düşündüm de gayr-i ihtiyari o mırıldanışlarım şimdiye kadar yapmış olduğum en anlamlı dua olsa gerek
Barış, sevgi, kardeşlik, insanlık dini olan bu evrensel dini; asık suratlı, savaş, kavga, kan akıtan hale dönüştürüp, zihinlerde nahoş imajlar oluşturup insanlar arasında kalın duvarlar oluşturmaktan daha vahim ne olabilir
Ve maalesef üzülerek söylemeliyim ki bu gün dinleri, dilleri, inançları, fikirleri, renkleri, ırkları ötekileştirmeye alet edenler; gerçek dindarlar, düşünürler, filozoflar, erenler, mutasavvıflar, azizler değil; siyasiler ve onlara körü körüne iman eden cahil avareleridir
Tarihte de zaten hep öyle olmamış mıdır?
Kendi menfaatleri, makamları, saltanatları, istikballeri için yapılan savaşları kutsallaştıranlar kimler acaba?