Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
23 Nisan
Hakkı Yiğit

Farklılıkları Ötekileştirmeye Alet Edenler

09 Aralık 2009 - 22:46 Yorum: 1

2001 yılından beri UFUK TV"de Ramazan ve Kutlu Doğum programları yapmaya gayret ediyoruz.

Şimdi hatırlayamıyorum. 2003, 2004 yılları olsa gerek…

Programıma Cem Vakfı Malatya Şube Başkanı Eşref Doğan"ı davet etmek istedim.

Ancak önümde büyük bir engel olarak “kendim” “önyargılarım” vardı…

“Gelir mi ki endişesi…”

Bir ara “yahu bu Hz. Peygamber sadece bizim mi peygamberimiz…

Diyanetin, hacı-hocaların tekilinde mi ki Hz Peygamber…” dedim ve davet etmeye karar verdim…

Ne de olsa ne derler “isteyenin bir yüzü kara vermeyenin iki yüzü kara…”

Eşref Bey"e ulaşmaya çalışırken bazı arkadaşların “yahu boşuna yorulma, Hadi Hasan Meşeli Bey bu tür programlara gelir de ama Eşref Bey"in icabet edeceğini sanmam” demelerine üzülmüştüm.

Ne de olsa anlatılacak zat Hz. Peygamber… Evrensel bir peygamber…

Ne oluyor, ne oldu da bize şunun bunun peygamberi yaparak evrenselliğini kendimizce kısıtlamaya kalkışıyoruz…

Güneşe engel olmak kimin haddine…

Gözü olan her kes için güneş doğmuştur bir kere…

Yine de aradım Eşref Beyi…

Telefonun diğer ucunda son derece kibar, samimi bir ses…

“Hakkı Bey ben bu günlerde müsait değilim beni bağışlayın, ileriki günlerde hay hay…”

 “İşi geçiştirdi... Bizi baştan savdı mı acaba?” diye bir vesvese aldı beni…

İşin doğrusu “yahu boşuna yorulma, gelmez” diyenler karşısında 1–0 mağlubiyet yaşadığım hissine kapıldım biraz…

“Ama ileriki günlerde hay hay…” sözleri benim için halen bir ümit idi.

 Bir süre sonra aradığımda program gününü kararlaştırdık…

Ve o gün ne kadar mutlu olduğumu bilemezsiniz…

Öncelikle önyargılarım kırılmıştı…

Ardında önyargılar…

Efendimiz (sav) ve Ehl-i Beyt ile ilgili iki program gerçekleştirdik o gün…

Bir ilahiyatçı olarak ifade etmeliyim ki ender feyz ve zevk aldığım bir program olmuştu…

Konuğumun kızmayan, sesini yükseltmeyen, daha çok pozitif düşünen, ideolojik sloganlardan uzak, hikmetli sözler sarf eden ve yüzünde tebessüm eksik olmayan biri olması takdire şayandı doğrusu…

Eşref Bey ile yaptığım program hiç kimseye bir şey kazandırmamış olsa da bana çok şeyler kazandırmıştı…

Ramazan programları, Kutlu Doğum Programları yapan; din, değer, ahlak gibi konular üzerinde konuşan birinin nasıl bir üslup ve dil kullanmasına dair sorgulamaya sevk etmişti beni…

O gün yaptığımız programda yüzümüzde asıklığa, somurtkanlığa varan ciddiyet, ses tonlarındaki yükseklik, zaman zaman şiddet ihtiva eden kelime ve kavramların kullanması, korkutucu bir üslup, horoz dövüşünü çağrıştıran tartışmalardan eser yoktu…

Yaptığımız ilk programda halimizin Mevlana"nın mesnevisinde geçen üzüm almak isteyen ama dillerindeki farklılıktan dolayı anlaşamayanların haline benzediğini fark ettim.

Ve o günden bu yana da zaman zaman zat-ı alileriyle feyz aldığım, istifade ettiğim programlar yaptık, yapıyoruz…

Bir gün Teze camiden çıkarken bir vatandaş yanıma yaklaştı…

“Yahu başka çıkaracak kimse bulamadın. Hz. Peygamberi O"ndan mı öğreneceğiz” dedi.

Ben de:

“O programımızı dinlediniz mi?” diye sordum.

“Hayır neyini dinleyeceğim” dediğinde, ona dedim ki:

“Bakınız şayet bizi dinlemiş olsaydınız, sizinle konuşacak çok şeyim olurdu… Ama siz bizi dinlememekle o hakkı kendi elinizle tepmişsiniz zaten. Sizinle konuşacak bir şeyim ol(a)maz” deyip kestirip attım…

“Ya rab velevdi 24 saat mabetten çıkmayan biri de olsa yobazların, softalardan, cahillerden sana sığınırım” diye gayri ihtiyari mırıldandım…

Sonra düşündüm de gayr-i ihtiyari o mırıldanışlarım şimdiye kadar yapmış olduğum en anlamlı dua olsa gerek…

Barış, sevgi, kardeşlik, insanlık dini olan bu evrensel dini; asık suratlı, savaş, kavga, kan akıtan hale dönüştürüp, zihinlerde nahoş imajlar oluşturup insanlar arasında kalın duvarlar oluşturmaktan daha vahim ne olabilir…

Ve maalesef üzülerek söylemeliyim ki bu gün dinleri, dilleri, inançları, fikirleri, renkleri, ırkları… “ötekileştirmeye alet edenler”; gerçek dindarlar, düşünürler, filozoflar, erenler, mutasavvıflar, azizler değil; siyasiler ve onlara körü körüne iman eden cahil avareleridir…

Tarihte de zaten hep öyle olmamış mıdır?

Kendi menfaatleri, makamları, saltanatları, istikballeri için yapılan savaşları kutsallaştıranlar kimler acaba?

YAZARIN DİĞER YAZILARI