Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
23 Nisan
Ramazan Durmuş

Gazeteciliğimiz içler acısı durumda!

21 Mart 2011 - 16:38 Yorum: 3

 

Yasalar, uygulamalar; gazeteciyi şöyle tarif eder:

“- Gazete yayımlayan kimse; gazeteye yazı yazmayı, haber toplayıp vermeyi ya da gazetenin yazı işlerinde çalışmayı iş edinen kimse.”

Bakın uygulamalara ve gazeteciliğin esaslarına... Bir de “Biz gazeteciyiz” diyerek sapla samanı karıştıranlara bakın!

Basından şikayet edenler en başta kendileri yasa, yönetmelik dinlemiyorlar. Kevgire dönen Basın Kartları Yönetmeliği ile sanki ulufeymiş gibi sarı basın kartı dağıtılıyor!

Oysa, Başbakanlık basın yayın Genel Müdürlüğü’nün ilgili yönetmeliğinde basın kartı verilme şartı şöyledir:

“- Gazetecilik dışında başka bir işinin bulunmaması şartıyla…”

Yönetmelik, devam ediyor:

“- Gazetecilikle birleşebilen işler dışında, resmi veya özel bir kuruluşta (Değişik ibare: RG-23/10/2010-27738) ücretli veya ücretsiz görev almaması, anonim şirketler ve kooperatiflerde ortaklık hariç herhangi bir kuruluşun sahibi veya ortağı olmaması, şarttır.”

Sonra da çalışma hayatıyla ilgili yasalarda kendinin fareyle oynadığı gibi oynayanlar gazetecilik mesleğini çıkarları için kullananların hışmına uğrayınca ses yüksek çıkar.

Malum, Basın Kanunu’nda gazetecinin tarifi açıktır. Ama yasalar hiçe sayılarak taşeronlaşma teşvik edilince elbet basın kuruluşlarındaki kadrolarda da düzen bozulur!

Gazeteciliği çıkarı uğruna kötü kullanmakla suçlananlar acaba taşeron kadrolarda ya da stajyer statüde çalıştırılıp bırakılacağına daimi kadroda istihdam edilse Türkiye’de bugünkü şikayetler kalır mı?

Çalışma hayatında yaşanan komedilerle ilgili söyledik sözümüzü... Ama yine bir hatırlatma yapalım.

Türkiye’de oldukça fazla sayıda yurt içi dağıtımı nedeniyle adına ulusal(!) denilen gazeteler var. Binlerce de yerel gazete var.

Biliyorum ki, özellikle yerel gazetelerin kadroları, sahipleri tarafından yerli yersiz şişirilmiştir. Eş, dost, ahbap ya da bir yakınını kadrosuna dahil edip hem sosyal güvenceye kavuşturan hem de sarı basın kartı verenler, yaşadığımız erozyonda ne kadar suçludurlar? Yine biliyorum ki, yerel gazetelerde kadroda görünenlerin çoğu sadece basın kartı alabilmek uğruna sosyal güvencelerinin karşılığı olan primleri de kendileri ödemektedirler

Malum, Türkiye basın özgürlüğü yönünden şaibeli ülke. Giden bağırıyor, gelen bağırıyor:

“- Türkiye’de basın özgür değil! Gazeteciler hapiste...”

Böyle böyle diyenlere başta Başbakanımız olmak üzere Hükümet yetkilileri patlıyor:

“- Hayır! Türkiye’6e 68 değil 28 gazeteci mahkum. Muhalefet yüzünden dış ülkeler yanlış bilgilendiriliyor.”   

68 gazeteci mi, 28 gazeteci mi? Önce bunu çözelim! Kime gazeteci denileceğini, kimlere sarı basın kartı verileceğini yukarıda izah ettik.

Siz kalkar önünüze gelene basın kartı dağıtır, önünüze gelene de “gazeteci” ünvanı yapıştırırsanız, daha çok rakam kavgası yapar durursunuz vesselam!

* * *

Bir meslektaşımın gazeteciye basın kartını ilgili dernek ve kurumların vermesi yolundaki önerisi hayli ilginç... Devletin bir kurumunun basın kartı vermesine karşı çıkan bu arkadaşımız; spor yazarlığı, foto muhabirliği, parlamento muhabirliği, ekonomi muhabirliği gibi derneklere hangi şartlarda üye kabul edildiğini de çok iyi analiz etmek mecburiyetindedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI