Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
23 Nisan
Hakkı Yiğit

İktidar-Cemaat Kavgası

29 Mart 2014 - 17:36 Yorum: 2

Cenab-ı Allah Bakara Süresinin 216. Ayetinde “… Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” diye buyurur.

Başlama tarihi, müsebbipleri, nedenleri üzerinde bir ittifak olmayan iktidar-cemaat kavgası “şer” gibi görünse de farklı pencereden bakıldığında, bakılabilindiğinden birçok “hayrı” içinde taşımaktadır bence.

Evvela, kavga, çatışma… elbette kesinlikle istenilmez.

Ama bazen kaçınılmaz olan bu tür problemlerden yeni hamleler, ataklar, fikirler, projeler, güzellikler, hakikatler, kardeşlikler, dostluklar doğabilir.

Sıkıntılar insanı, toplumu kimi zaman mucit; kimi zaman veli, kimi zaman olgun, kimi zaman adam… edermiş.

Evvela olup biteni siyasi cenah itibariyle değerlendirecek olursak;

1-Bundan böyle hiçbir siyasi iktidar “yahu bunca hizmet ediyoruz, elbette yiyeceğiz, yürüteceğiz…” vs. safsatalarına sığınamayacaklarını anlamış oldular. Millet, zaten hizmet etmek için kişilere, partilere yetki verir; yoksa yürütmek için değil.

2- Bu olup bitenler vatandaşın, oyunu kullanırken kendisine efendi, müftü, şeyhülislam, hoca tayin seçmediğini; kendine hizmetçi aradıklarına, seçtiklerine dair bilincin gelişmesine katkı sağlamış oldu.

3-Dinin herhangi bir partinin, grubun, zümrenin, cemaatin tekelinde olmadığına dair inanç pekişti.

4- Devletin tekelinde olan sivil toplum örgütlerinin bilhassa dinin, diyanetin topluma hak ve hakikati, özgür düşünceyi olduğu gibi yansıt(a)mayacağını, hak’tan, halktan taraf tutamayacakları öğrenilmiş oldu.

5- “Tek parti iktidarı” her ne kadar istikrarın sağlanması için önem arz ediyor gibi görünse de iki dönemden fazla tek parti iktidarların demokrasi için “tehlike” oluşturduğu ve devletleşmeyi doğurduğu; hakkal yakin öğrenilmiş oldu.

6- Demokrasi için tehlike oluşturan uzun süreli tek parti iktidarın yerine gelecek olan koalisyon hükümetlerinin sağlıklı yürüyebilmesi, hizmet üretebilmesi için şimdiden ortak akıl ile hareket etme kültürünü bir an önce benimseme, öğrenme gerekliliği hususunda acele etmemiz gerektiği gözler önüne serilmiş olundu.

Cemaate, hizmete bakan yönlere gelecek olursak;

1.Sivil toplum örgütlerinin, cemaatlerin devletten beslenmemesi gerektiğinin, ekonomik göbek bağı kurulmamasının önemi net olarak ortaya çıktı. Oysa son zamanlarda hizmet hareketi iktidar ile içli dışlı olmuş bir görüntü arz ediyordu. Bu algının silinmesi sağlandı.

2- Kendilerini partiler üstü olarak konumlandıran, herkese aynı mesafede uzak durduğunu söylemi ile hareken eden hizmet hareketi iktidarın arka bahçesi olarak algılanır hale gelmiş olması yurt içinde ve yurt dışında bu gün olmazsa da yarın zor durumda bırakabileceği kaçınılmazdı. Olup bitenler bu tehlikeyi bertaraf etti.

3. Mevlana’nın “ne olursan ol yine gel” düsturunda ilham alarak “kim olursa olsun ayağına gidilmeli” düsturunu kendine şiar ettiklerini söyleyen bir hareketin bir partiye, iktidara, zümreye angaje olmaları kendilerinin hizmet alanlarını kendilerine rağmen sınırlandırmış olurlardı. Çoğu zaman kendi kendilerine çalıp söyleyenler ile bir araya gelmeler fikri, felsefi, icraat, eylem, hedef kitleye ulaşma bazında farklı açılımlara kapıların açılması şöyle dursun öğrenilmiş çaresizliklerin artmasını doğurur. Öyle ki Uluslararası bir proje olan Türkçe Dil Olimpiyatları neredeyse iktidarın tekelinde gibi algılanıyordu ve farklı cenahtaki siyasi partilerin yeterince katılımı ve desteklenmesi sağlanamıyordu.

4. Bu süreçle birlikte hizmet hareketinin, sadece belli “abi”lerin, “abla”ların, “beyefendilerin”, “başkan”ların tekelinde olunmadığı, olunmayacağı; örnekleri kendinden ve ekonomik açıdan göbek bağının bu millet olduğunun gerçeği bir kez daha öğrenilmiş olundu.

5. Ayrıca dinin; islamı kurtarmak için cihat eden, mücadele veren sözüm ona bazı “mücahit” “dinci”, “ilahiyatçı”, “hoca”, “şeyh” “halife-i ru-i zemin” geçinen din bezirgânlarına, bırakılmayacak kadar önemli olduğunu; dinin inanç, itikat, ibadet boyutu kadar “dinin sosyal boyutu”nun da önem arz ettiği, kamu hakkı, kul hakkı, yalan, iftira… vs. gibi haramlara da riayet etmenin farz olduğu hakikati bir kez daha öğrenilmiş olundu.

6. Aynı türküyü söylemenin “kardeşlik” olmadığını; farklı türküleri dillendirmenin ve farklı türkülere, bestelere kulak verebilmenin, imkan verilmesinin kardeşlik olduğu, olacağı gerçeği hakkâl yakin öğretilmiş olundu.

7. Birlik ve beraberliğimiz adına, dinin bütünlüğü, din savaşlarının engellenmesi adına inanç ve düşünceler arasında hakem rolünü üstlenen, maneviyata saygılı laiklik ilkesinden, anlayışından vazgeçmenin mümkün olmadığı, inanç ve din özgürlüğü adına laikliğin öneminin kavranması sağlanmış olundu.

8. Bu güne kadar açılım adına birçok proje gerçekleştiren hizmet hareketi hiç bu kadar açılım gerçekleştirmemiştir. Bu süreç ile dün, bir araya gelmeleri şöyle dursun selam verilmesi, bir ziyaret edilmesi düşünül(e)meyen, zaman zaman muhalif olarak gördükleri nice insanların varlığından haberdar olunma sağlandı. Yıllar yılı kendileri gibi düşünen insanlarla oturup kalkmaları sonucu meydana gelen yakin körlüğü, ülfet, tek boyutlu düşünceye mahkum kalınmışlık, oluşan ön yargılar içinde faid bir daire oluştuğunun farkına varıldı.

9. Dünyanın dört bir tarafına hizmet götürmekle iftihar edenlerim; farklı dil ve dindeki, ırktaki insanlar ile diyalog içinde bulundukları ile iftihar edip duranların kendi ülkesindeki insanları, kendi yakın akrabalarını, sokağını, komşularını ihmal ettiklerini görmüş oldular.

Evet, her şeyde bir hayır vardır.

Bu günlerde olup bitenler kimileri bir Milli Mücadele, kimileri Milli bir mesele, kimileri dinin elden gitme/kalma meselesi… gibi görse de bence bu olaylar daha iyi güzel günler, olgunlaşma, açılım, safileşme, arınma adına birer doğum sancısından ibarettir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI