Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
23 Nisan
Ekrem A. Çelik

İlm-i Nübüvvet Aşkına

08 Kasım 2013 - 22:31 Yorum: 1

Allah, “Dilediğine hikmet verir, kime hikmet vermişse pek çok hayır verilmiş demektir.
Ve bunu ancak üstün akıllılar anlar”(K. 2/269)

Üstün akıllıların anladığı hikmet nedir?
İbn Arabî’ye göre hikmet, “İlm-i nübüvvettir.” İbn Arabî’nin hikmete dair bir diğer tarifi ise, “Hikmet, eşyanın hakikatini, niteliklerini ve gerekliliklerini olduğu gibi bilmek, gerektiği gibi amel etmektir.” Peygamberimiz (s.a.s), “Allah’ım, bana nimetlerinin hikmetini öğret.” diye dua etmiştir. Bu dua, aslında bizler için bir davettir. Yani, ‘Allahtan hikmet isteyin’ demektir. Peygamberin bu duasından anlaşılması gereken bir diğer husus: Hikmetin, Allah vergisi olduğu; Allah’ın dilediğine verdiği, eşyanın hakikatinin bilgisidir. İnsanların çoğunun bilmediği ancak, peygamberlerin ve bilgelerin bildiği bu bilgi, bizim bilmediğimiz ama bilmemiz gereken bir bilgidir. Zira bizim bildiklerimiz ya hissi ya da akli; yani, ayni denilen sebepler âleminin bilgisidir. Hikmet ise, zati denilen sebepsizlik âleminin bilgisidir.

Felsefe, Yunanca ‘hikmet sevgisi’ demektir…
Görülmeyen, bilinmeyen sevilebilir mi?..
Anlaşılan buradaki sevgi mecazi…
Mecazın da âlemde yeri olacak ki Arifler, mecaz için, ‘hakikatin köprüsü’ demişler…
Mademki görmediğimiz hakikati, bilmediğimiz hikmeti, sevemeyiz; öyleyse felsefe için, hikmeti ya da hakikati arayış demek daha gerçekçi…
Arayış!..
Görmediğimiz ama haberdar olduğumuz hakikati arayış…
Bilmediğimiz ama inandığımız -Hz. Ali’nin (r.a) “müminin yitiğidir” dediği- hikmeti arayış…
‘Her arayan bulamaz ama bulanlar hep aramış…’
‘Arayan, aranandır’ kaidesi gereği; Hz. Ali (r.a): “Hikmeti nerede olsa al. Zira hikmet, ehlinin gönlüne girinceye kadar çırpınır, sakinleşmez.”
Bu demektir ki, hikmeti gerçekten arayan, hikmetin de aradığı kişidir…
Karşılıklı bir cezbe; muhabbet ilişkisi…
Bu nedenle olacak ki; “Filozof olmanın bir şartı da sevmektir” diyor, Eflatun-u İlahi…
Neyi, kimi sevmek?
Tabi ki bilgeliği; ancak, bilgeliği bilge bir kişinin sahsında sevmek! Ya da kendi hakikatini gören kişiyi, yani; “Ya Rabbi! Bana eşyanın hakikatini göster” diyen Peygamberin(s.a.s) hakikatini gören Arifleri…
Gönlünde hikmet pınarlarının kaynadığı, kâmil insanı...
Nietzsche’nin aradığı üstün insanı, bulup sevmek…
Sevmek!..
Yanlış anlaşılmasın, bahsettiğimiz ‘sevgi’ herkesin bildiği, kandaki hararetin artmasıyla ortaya çıkan fizyolojik yoksunluk veya arzudan kaynaklanan; ‘şehvet sarasına’ tutulmuş insanların, sözde sevgisi, değildir.
Bahsettiğimiz sevgi, çok az kişinin yaşadığı bir haldir ki, bilinen en gerçek örneği Musa peygamberin sevgisi…
O sevgi ki, “Allah’ım kendini bana göster” diyecek kadar yüce bir istekti…
Bu isteğe karşılık Allah’ın verdiği; Musa’nın aklını başından alan, dağı kül eden bir ateşti…
Böyle bir sevgiyi, kaç kişi ister ki…
Böyle bir sevgi, ekmek sevgisine hiç benzer mi?
Gerçek sevgi, akıl işi değil!..
Çünkü akıl sonradan yaratılmış bir yeti…
Oysa sevgi, ezeli ve ebedi, her şeyin varlık sebebi…

Felsefe akıl işi değil mi?
Arayış için, kavrayış için akıl ihtiyaç…
Bulmak için, bulduğunu tanımak için görmek ne ise…
Sevgi sarayına gitmek için (girmek için değil) akıl gerekli…
Bilinmeyen her yol, karanlık olur; akıl, yolu aydınlatan nur…
Sevgi sarayının kapısında Cebrail dahi durdurulur…
Çünkü Ahmed Gazali, “Aklın gözü ruhun mahiyet ve hakikatini idrakten acizdir” diyor…
Görmeden sevmek olmaz…
Görünce, bilgiye; sevince, akla gerek kalmaz…

Demek ki, hakikate ermek için, hayali varlıktan kurtulup, Hakka yakın ‘Olmak’ için, ‘Vakt-i sani’de terk ettirilmiş ab-ı hayata kavuşmak için; sevmek gerek…
Sevmek de yetmez…
Sevilmek gerek!
Sevilmek zordur…
Sevilmek derttir…
Hakk’ın azimeti…
Egonun hezimeti…
Ruhun galibiyeti…
Dert, hakikate dair bir alamet, hikmete ilişkin işarettir.
Dert, İnsanı dönüştüren, yenileştiren kimya!
‘Felsefe Taş’ından ışıldayan kara: siyah nur!
‘Çıldırının anaforunda’; kim durur?
Ama durmak gerekiyor, sabırla…
Şükürle, yanmak gerekiyor.
Zafer için ‘olmak’ gerekiyor.

Budur, işte felsefemiz!
Aklın gelenekle buluştuğu; Molla Cami’nin ifadesi ile “Peygamber buyruğudur.”
Maalesef unutmuşuz…
“Allah’ın her şeyi ihtiyaca göre verdiğini”, “Hikmet ilahi bir nimettir; canlı bir nimettir. İştahın varsa, adam akıllı üstüne düşersen senin yanına gelir, sana gıda olur. Fakat iştahın yoksa sana gelmez senden gizlenir” diyen Mevlana’nın uyarısını unutmuşuz.
Demek ki, hikmete ihtiyacı olana hikmet; hâkimiyete ihtiyacı olana hâkimiyet veriliyor.
Modern insanın istediği, Japonya misali, tabiata hükmetmek…
Modern insanın felsefesi bu; İblisin kuruntusundan mülhem kurgu!
Hem modern hem filozof! Olunur mu?
Ey modern felsefeci: filodoks, ey ham, ey hamakat!
Modern dediğin paradigmanın öncülleri de sakat…
Anlamadığın için anlamsız bulduğun, felsefenin en temel konusu metafiziği felsefeden çıkarttın. Kendini bilmen için sana verilen aklı, zekâya indirgeyerek, güya yücelttin; araç iken amaç yaptın. Hakikatten uzaklaşmayı, ilerleme zan ettin.
Hakikati/hikmeti aramak olan felsefeyi, herze ve hezeyanlarınla katlettin.
Asırlarca bıkmadan, usanmadan ‘âşıkların şarabına’ su kattın.
Karanlıkta kaybettiğini, beyhude, aydınlıkta aradın.
Göremedin!
Ab-ı hayatın karanlıklarda olduğunu…
“Karanlık bilgelerin bedenidir” diyen, arifleri duymadın!
Bari büyük üstat Eflatun’u dinleseydin; iradenle ölümü dileseydin de kendini düşünceyle öldürmeseydin. Sonsuz aydınlığı, sonsuz karanlığa gömmeseydin.
Heyhat! Bilemedin…
Nerden bileceksin; Allah’ın dilediğine hikmet verdiğini, dilediğine hidayet ettiğini…
Bilsen bile kabullenemezsin ki, hasedinden, Allah’ın inayetini!

Ey sen, ‘Allah aşkına’ davet eden!
Birlikte felsefe yapmak için, karanlıkları aydınlatacak ‘felsefe taş’ına sahip misin?
Hiç olmazsa talip misin?
Philo-Soph-İa Hu Ve’l Evvel Hüve’l Ahir

YAZIYA YORUM YAP
UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderilen, yorumlar/yorumcuya aittir.
Hiç bir şekilde Malatyaguncel.com sorumlu değildir.
İHA tarafından geçilen tüm haberler, bu bölümde malatyaguncel.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen İHA ajansıdır.
YORUMLAR 1
Yorumcu
erhan 31 Aralık 2013 - 16:41
hocam kaleminize sağlık. dücane tarzı yazıyorsunuz, beğenerek okudum..
YAZARIN DİĞER YAZILARI