Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Ramazan Durmuş

İzzet Çelebi

06 Eylül 2009 - 13:12 Yorum: 1

Okuyan vardır; şöyle bir bakar.

Bakan vardır; gözü başka şeylerdedir.

Konuşan vardır; kelimeleri ip gibi dizer geçer.

Okuyan, bakan, yazan ve konuşan vardır; odur işte baş tacı...

Bu yazımda sözü de özü de, sağduyunun sesine veriyor ve çok kıymetli bir vatansever hemşehrimin duygu dolu satırları ile sizleri baş başa bırakıyorum...

İzzet Çelebi ismi, www.malatyaguncel"deki yazılarımdaki yorumlarla hayatıma girdi. Ama öylesine bir yer etti ki bende saygıdeğer İzzet Çelebi Beyefendi"nin yorumlarının yer almadığı yazılarımı birer öksüz ve yetim gibi görmeye başladım.

İşte Türk"ün asla uyumayacağını, asla zihinlere dizgin vurulmayacağını ortaya koyan yorumlar zinciri... Hepsinde de saygıdeğer İzzet Çelebi Beyefendi"nin imzası var. O, yazdığı yorumları saklayacağını belirtiyordu ki ben de bir araya getirerek, “Ne mutlu Türk"üm diyene” gururunu yaşayanların, sağduyunun haykırışını belleklerine çok iyi yerleştirmelerine katkı yapmak istedim.

Söz saygıdeğer İzzet Çelebi Beyefendi"de:

TRUVA ATI

Sayın Ramazan Bey

Sizin makalenizden de anlaşılacağı gibi bunların amacı demokrasi değil. Uzun yıllar önce bir köşe yazarım vardı. Sadece onun köşe yazılarını okumak için o gazeteyi alıyordum. Devamlı halkın iradesinin önemini işleyen nefis yazıları olan bu sevgili köşe yazarım, şimdi ….. gazetesinde Anadolu"yu gezip gözlemlerini yazıyor. Geçen gün bir yazısını ibretle okudum. Değerli yazarım diyor ki "eğer iktidar gaza gelip bu açılımı referanduma götürürse sonu felaket olur. Bunu mecliste halletmeli. Sine-i millet AKP"nin sonu olur.”

Bu insanlara noldu acaba? 40 yıl gittiği yoldan bu kadar keskin sapma nasıl olur? .

Ramazan Bey bu konularda bazı sözde demokratlar ve nifak alimleri acaba TÜSİAD ne der, MÜSİAD ne der, yok asker ne der diye söylenirken halkın taaaaa kendisine sorulma gereği duyulmaz. Herkes konuşacak, biz susacağız ve bu da demokrasi diye nitelenecek öyle mi? Ben yerim öyle demokrasiyi!

Avrupa Birliği ülkeleri, Avrupa anayasası için halkına giderken, ülkemin birliği, dirliği, bekası söz konusuyken aman ha halka gitmeyin! Muhterem beyler sanki bu halkın içinden çıkmadılar. Kendilerini bizden daha akıllı bizi kör ve cahil zanediyorlar. Mevki ve makamlarını bu millete borçlu değiller mi? Adından anlaşılacağı gibi sayın beyler vekil, biz asil değil miyiz?

Her gün ….. gurubu ve ne iş yaptıklarını bilmediğim bu iktidarla birlikte ortaya çıkan kanallarda ahkam kesen, devletimin bütün değerlerini pervasızca eleştiren, askerim hakkında olmadık ifadelerde bulunan bu muhteremlerin kendiliğinden ortaya çıkmadıklarını ve arkalarındakileri gayet iyi bilecek yaşta ve hayat tecrübesine sahibiz.

Ben hep söylerim, darbelere demokrasilerde yer yoktur ama o da işleyen demokrasilere mahsustur! 12 Eylül darbesine kadarki süreçte Türk siyasetçisinin yaptığını unutamam. Ülkeyi babalarının çiftliği zannedenler hep yanılmışlardır. Bu yanılgının faturasını da zavallı halkım, sıradan insanlar çok çekmiştir.

Sayın Ramazan Bey, demokrasiyi truva atı gibi kullanmak istedikleri açık. Ama bizim de gözümüz açık; oynanan oyunları ibretle takip ediyoruz.

Yine rahmetli Özal"ın döneminde bakanlık yapmış ve bakanlığından bir skandal dolayısıyla ayrılmış olan bir başka değerli eski vekilimiz … kanalındaki yorumunda Türkiye"nin üniter devlet ilkesinden vazgeçmesini kendince nedenleriyle izah ediyor. Asla akıldan çıkarılmamalı ki ulus bilinci yok olan milletlerin yaşama şansı yoktur. Irak"ın işgalinde naklen seyrettik Amerikan askerinin postalını öpen Irak askerlerinin acınası halini. Her insan mensubu olduğu milletin hizmetçisidir, canı pahasına bile olsa kendi şahsında milletini küçük düşürücü bir hareketi yapmaktansa ölümü yeğler.

Eski truva atlarının güncelleştirilmiş versiyonları canlı canlı masumane isteklerle ulusumun beka duvarına yaklaşıyorlar. Kendileri ve yandaşları yeri göğü inletirken bize konuşmayın, sessiz olun; dilinizi, bayrağınızı, milli değerlerinizi bırakın teslim olun diyorlar. Bunun kıyamete kadar imkansız olduğunu bilmiyorlar. Bize de inanmıyorlar. Kendileri bilir. Saygılarımla...

ALINTI

Sayın Ramazan Bey, elbette bizim birbirimizden öğreneceğimiz çok şeyler olabilir. Doğru olduğuna emin olduğumuz bir düşünceyi niye almayayım. Bundan daha doğru olanı ne? Bazen hayata görüşlerini asla tasvip edemeyeceğim kişi veya kurumların çok yerinde söylemlerine de şahit olduğumda kendimce değerlendiriyorum. İllaki her söylemin bana ait olması gerekir diye bir düşünce olamaz. Onun için üzülmenize gerek yoktur. (Alıntılı köşe yazarlarımı eleştiren okuruma karşı bana destek eriyor.)

Hepimiz birbirimizden alıntı yapabiliriz, birbirimizden örnek alabiliriz. Zaten tek başına bir insan ne ifade eder ki? Ortak değerlerde alıntı değil mi?

Yaşadığımız ve şereflendiğimiz yüce İslam dini sevgili Peygamberimizden ve o mübarek insana gelen Kuran'ı Kerim"den alıntı değil mi? Sahip olduğumuz ilmi bilgiler başkalarından alıntı değil mi? İllaki savunduğum her fikir bana ait olacak diyebilme benciliğini şahsen ben kabul edemem. Her insandan alıntı yapacağım şeyler olabileceğine inanıyorum. Hatta terör örgütü bile bana yeniden tarihimi bir kez daha okumamı, vatan ve millet sevdasının önemini bana göstermiştir. Çünkü bu sevda olmasa katlanmak zordur. Tarihimizden de alıntı yapmak lazım; bu günlerde yaşananları iyi anlayabilmek için... Saygılarımla.

KALK ŞEHİDİM NELER OLUYOR!

Sayın Ramazan Bey.

O makamları işgal eden insanların o makama yaraşır eylem ve söylemlerde bulunması gerekir ama nerde? Ne yapsak nafile bu ülkenin başbakanının söylemlerine, ağzından çıkanlara kahrolmamak elde değil.75 milyon kişiyi yöneten, temsil eden sayın başbakanımıza bakıp oğluma örnek gösterebilir miyim. Bu makam sahiplerinin toplum önünde konuşurken daha dikkatli olması gerektiğini hala idrak edemeyişlerine üzülmemek elde değil. Haksızlığa uğramış olsa, hakarete de uğramış bile olsa o sözleri söylememesi gerekirdi. Bu tarzda konuşanların topluma söyleyebilecekleri, verebilecekleri hiçbir şeyi olamaz. Önce o makam sahiplerinin medenice tartışmayı öğrenmeleri gerekir.

Ramazan Bey, beğensek de beğenmesek de başbakanımız bari söylemlerine, hitap şekline dikkat etse o da yok. Biliyorsunuz Malazgirt Savaşı bu ülkenin kapısını bize açan kilittir. Bir şiir yazdım ilk kıtasını bu açılım furyasının Malazgirt Ovasındaki şehitlerin hatırasınadır:

Sesler var Malazgirt ovasından

Çığlık var kartal yuvasından

Sitem var şehit anasının duasından

Kalk şehidim neler oluyor.

İmdada çağırsam gelir misin

Açılım var şehidim bilir misin

Yatsam yanına izin verir misin

Hasretimi giderir misin

Kalk şehidim neler oluyor

Kalk kanlı kefeninle

Şu memleketi bir dinle

Pazarlık var katilinle

Kalk şehidim neler oluyor

Derdimi ne olur dinle

Ruhum emin ol seninle

Sense yüce Rabbinle

Rabbin aşkına bak neler oluyor

Yaktılar kömür niyetine

Reva gördüler cehennem eziyetine

Bunlar ağır gelir İzzet"ine

Kalk şehidim neler oluyor.

Evet Ramazan Bey, şehitlere bu olayları nasıl, hangi yüzle anlatabiliriz? Birden bire bir düğmeye basılmış gibi açılım furyası başladı. Öyle ki sanki uzun süredir hazırlığı yapılmış, provaları yapılmış gibi bütün cephelerden aynı anda hayda açılım da açılım!

Ramazan Bey, sizden ricam sayın Ömer Budak yazarımızın bu konudaki makalesine yaptığım yorumu okumanızı önemle istiyorum. (İzzet Çelebi"nin önerisiyle Sayın Ömer Budak"ın yazılarındaki yorumları tek tek okudum. Alttaki 2 yazı da sayın İzzet Çelebi"nin Ömer Bey"in yazılarına dönük yorumlardır.)

Aynı konuları tekrar yazmaya hem sağlığım izin vermiyor hem de çok etkileniyorum. Bu ortamı görmek, bu ortamda yaşamak benim için ölümden çok ağırdır. Atatürk"ün gençliğe hitabesini bu akşam defalarca okudum. 45 yıldır ezbere bilmeme rağmen bu günleri bire bir ifade etmiş. Son elli yılda şunu öğrendim ki bir insanın da bir milletin de en büyük dostu da en büyük düşmanı da kendisidir. Bizim kendimize ettiğimiz kötülüğü kimse etmemiştir. Tarihten asla ders almayız. Saygılarımla.

İşte Ömer Bey"in yazılarına dönük 2 yorum:

MEDENİCE

Sayın Ömer Bey, biz Güncel ailesi olarak medenice tartışıyoruz. Her konuda görüşlerimizin örtüşmesi imkansızdır, tahmin edersiniz. Maalesef bu konuda çok ayrı düşüncelere sahibiz. Sevgili yazarım; beş vakit namaz kılan biri olarak makalenizde verdiğiniz kıssalar ve örneklemelere katılıyorum. Bizim ayrıldığımız temel nokta karşınızdakilerin sizin gibi saf ve masum düşüncelere sahip olmaması.

Sevgili Peygamberimiz Uhut savaşında Hazreti Hamza (r.a) şehit eden Vahşi ve azmettiricisini bile affetmiştir. Ama nasıl sayın yazarım, tövbe edip İslam"ı kabul etmişlerdir. Uhut, Bedir, Hendek, Hudeybiye ve yüzlerce seriyede müşriklere karşı verilen var olma davasında kafası kesilenlerin isimlerini tek tek verebilirim. Rahmet peygamberi çok affedici olmuştur. Ama zalimlere karşıda gereken neyse yapmıştır. Bu konu çok geniş. Keşke detaylı belgeli işleyebilseydik ki bu savaş ve seriyelerde baba oğul akrabalar karşı karşıya kıyasıya vuruşmuşlardır. Hem de kılıçla birbirinin gözünün içine baka baka.

Biz hükümetin konuya yaklaşımını tehlikeli buluyoruz. Daha önceki makalenize yaptığım yorumda belirttiğim nedenlerden ötürü.

Sayın yazarım, bu ülkenin ismi bile tartışma konusu. Norşin örneği gibi devlet televizyonunda devletin yer ve köy isimlerini değiştirmesi eleştiriliyor. Ermenice, Yunanca olsa ne olurmuş gibi laflar ediliyor sayın değerli yazarım. Bu milletim bu ülkenin bütün hükümranlık haklarını sayısız kapı gibi faturalarla, ağır bedellerle almıştır. Faturaları sayamayız yinede örnek verelim. İsteyen dünya tarihine baksın. Kanlı kanlı yazıyla yazılmıştır hepsi silinemeyecek şekilde. 1071 Malazgirt meydan savaşıyla başlar; Çaldıran, Mohaç, Niğbolu, Preveze, Otlukbeli, Viyana, Plevne, Sarıkamış, Çanakkale, Birici, İkinci İnönü, Sakarya, Dumlupınar saymakla bitmez. Bunların hepsi bu ülke uğruna verilen bedellerdir. Sadece birinci dünya savaşında verdiğimiz asker kaybı 380.000"dir. Bütün savaşlardaki şehit sayısını verebilirim. Yine tarih boyunca bu topraklarda yaşayanların toplamından çok şehit verdik. Artık istediğimiz yere isim koymak için yeterli değil mi sevgili yazarım. İsim koymak için tekme tokat bu ülkeden defalarca kovduklarımıza mı soracağız isim verirken? Ham hayal peşinde koşanların artık uyanması gerekir, hayalleri kâbusa dönmeden. Bu vesile ile başta bütün Güncel ailesinin ve yorumcu arkadaşlarımın, bütün İslam âleminin Ramazanını kutluyor bu mübarek ayın insanlığa barış, mutluluk, huzur getirmesini; ülkeme birlik, dirlik, refah getirmesini yüce Rabbimden niyaz ediyor; saygıyla selamlıyorum.

HAYRET

Sayın Ömer Bey, makalenizi hayretle okudum. Lütfen bakınız bildim bileli biz Kürtçe konuşuyoruz, okuyoruz; her makamdan istifade ediyoruz. Ülkemizi, bayrağımızı seviyoruz. Türk - Kürt ayrımını reddediyoruz. Ayrıca Orta Asya"dan beraber geldiğimize dair sözlü tarihimiz var. Bütün Kürtler ölünce mi barış olsun sözünüze çok kırıldım. Lütfen kendi adınıza konuşun. Kimse boş yere öldürülmez. Ama silahı alıp karakol basan, bayrağımı yakan babam da olsa gereken yapılmalı.

Ne diyorsunuz sevgili yazarım; ateş edene ne yapılır. Açıkça söylüyorum, benim adıma kimse konuşamaz Kürtler öldürülüyor diye.

Biz bu ülkenin ayrılmaz bir parçasıyız. Sizden bu açıklamayı beklemezdim. Şehitlerimizin kemiklerini sızlatmayalım.

Sayın değerli başbakanımız bir oğlunu çürüğe ayırdı diğeri 21 günlük askercilik oynayıp terhis oldu, sayın vali bey de karşıladı.

Yaramızı deşmeyin lütfen. Bu açılımın sonu nereye varır biliyor musunuz? Yıllar önce terör örgütünün istekleri arşivlere bakın, araştırın lütfen. Bu gün aynen birer birer uygulamaya konulan açılımlarla iz döşümü gibi örtüşüyor. Batılı ülkelerin şakşakına aldanıp gafil avlanmak açılım değil sevgili Ömer Bey; kimse beni benden iyi anlayamaz. Ben de diyorum ki, bu ülkede bize ayrım yapılmamıştır. Ama ihanet içinde olanlar bedel ödemişse babamda olsa ödesin.

Sağlık sorunlarım var, yorum yapacak halim yoktu fakat makalenizi okuyunca elim ayağım tutuldu. Bu ülkenin dirliği ve birliği kişisel menfaat ve sorunların üstündedir. Kürtlerin açılıma ihtiyacı yoktur; işe aşa ihtiyacı var. Zaten bütün kurumlar açık kendilerine. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE. Saygılarımla.

Şimdi, tekrar benim yazılarıma yapılan yorumlara geçiyorum:

ŞEHİDİM

Sayın Ramazan Bey, diyorlar ki bu ülkede terör ancak ümmetçilikle bertaraf edilebilir. Türküm demek yadırganır oldu. Gel de yanma, paralanma. Türklük etnik bir kimlik haline getirilmek isteniyor ve buna da açılım deniyor.

Atatürk ve silah arkadaşlarının hayatı cephelerde geçmişti; en güzel yılları kan ateş barut ve yoklukla heba olmuştu. Ya istiklal ya ölüm diyenlerle bunların zerre kadar alakası olabilir mi? Ordu yok, asker yok, devlet yok, para yok. Haliyle silah yok gibi. İmrenilecek bir destanlar silsilesiyle yeni bir devlet kurdular. Atatürk hakkındaki gerçek düşüncelerini çoook iyi biliyoruz bu beylerin. Adet yerini bulsun diye söylediklerini kaale almıyorum. Bir milyonluk ordumuz var. On bini aşkın zırhlı araç ve tank var. Dünyanın sayılı, çok iyi eğitilmiş hava gücümüz var. Ayrıntılarıyla uğraşmayalım var oğlu var. 3 - 5 eşkiyaya pes edip açılım furyasına giren bir iktidar var. Sadece bu hazin örnek bile Atatürk"ün büyüklüğünü anlatmaya yeter. Ayrıca kuruluş ve de kurtuluş savaşı dönemlerinde 26 tane irili ufaklı isyan veya kalkışma olmuş, işte o yokluk yıllarında bile hepsi bertaraf edilmiştir. Türk olana esaret ölümden beterdir. Bunun anlamını bu duyguyu hissetmeyenlere anlatmak imkansızdır. Birinci Dünya Savaşında padişahlar aynı zamanda halife olduğu için peygamberimizin sancağı şerifi Sultan Ahmet Meydanına dikildiğinde hangi İslam ülkesinden kaç kişi imdada geldi? Demek ki ümmetçilikle olmuyor. Zaten ortak paydalarımızdan biri de Müslümanlık değil mi? Kavram kargaşasıyla Türk kimliğini ve milli değerlerimizi yok etmeye çalışıyorlar. Ama ne yazık ki durumun vahametinin farkında bile değiller. Şehitlerimize vefa borcumuz yok mu? Ailenin tek bir evladı vardı, bir tek evladı bakmaya kıyamazsınız şehit olmuş. Anne ve babası gayet vakur; vatan sağ olsun diyor. Ocağı sönmüş olan ailenin önünde kıytırık bahanelerle çürüğe ayrılan 20 gün askerlik yapanların saygıdan takla atması bir şey ifade eder mi? Nimetlerinden faydalan, külfetine gelince arazi ol. Şehitlerimizin ruhları şad olsun. Şehidim mirasına halel gelmeyecek nur içinde yat. Saygılarımla.

TARİH YARGILAYACAK

Sayın Ramazan Bey,

Tarih bizi yargılayacak bu sessizliğimizden. Beyler Çin hükümetinin davetlisi, konuşan Çin hükümetinin seçtiği vali. Uygurlarla tek ilişkisi Çin diktasının maşası olması. Çin o maşayla köz köz ateşi Uygurlu kardeşlerimizin yüreğine ateş bırakmaktadır. Son olayların çıkış sebebinin Çin"in bazı Uygur çocuklarını almak istemesi olduğuna dair bilgiler aldık. Zorla Çinlilerle evlendirmeler... Okutmak bahanesiyle çocukların küçük yaşta ailelerinden alınarak beyinlerinin yıkanması... Genç kızların çalışma kamplarına, fabrikalara erkek Çinlilerle iç içe çalışmaya zorlanması olağan haldedir. İşte bu alıp Çin ideolojisiyle büyütülen çocuklar arasından beyni yıkanabilenleri Uygur bölgesine vali başta olmak üzere bütün kurumlara atayarak bu kardeşlerimizi açık hava hapishanesi gibi 24 saat göz hapsine tabi tutuyor. Giden resmi heyetleri karşılayanlar bunlar. Birde perdenin arkasındaki dramlar var. Nitekim internette yayınlanan katledilen Uygurluların kanlı sıra sıra dizilmiş halleri bunun ispatıdır. İstanbul"da Uygurların bazen Çin konsolosluk veya elçilikleri önünde yaptıkları eylemlere bizim resmi yetkililerin tepkisi, eyleme müdahale şekli de cabası. Dünyadan ses yok. 52 Müslüman ülke var denir hepsi prangalı, lal ve kör. Türk cumhuriyetleri zaten Çin"e yakın, olaylara daha vakıf; onlar da sessiz. Başkasına yapılan zulme seyirci kalanlar yarın kendilerine sıra gelince hangi vicdanla imdat isteyebilirler? Resmi heyetimize vali dilini sopa gibi kullanıyor. Bizim muhteremler farkında değil ki aramızda sorun yok diyor. Allah aşkına daha ne olsun? Ölümün ötesi var mı? Hani bize insan hakları dersi verenlere bunlar riyakar iki yüzlü dediğimizde kızanlar hani uygar dünyanız? Biz zaten nasıl uygar olduklarını bildiğimizden beklentimiz de yok. Sitemimiz de bu sözde insan hakları savunucularının derdi (acaba) diyoruz hani şaşırabilirler. Saygılarımla.

SADECE ÇİN"DE Mİ ?

Sayın Ramazan Bey, sadece Çin değil, Azerbaycan, Irak, Kırım, Balkan; kısaca dünyanın her yerindeki Türkler kırıma uğrarken ya hiç tepki olmamış ya da cılız bir iki söylemle geçiştirilmiştir. Çin bu zulmü sistematik olarak sürekli yapıyor. Ama dışarıya duyurulamıyor. Hatta Türklerin nüfuslarının ne kadar olduğu dahi net olarak bilinmiyor. Topraklarına hem Çinli yerleştirilirken hem de bütün nükleer denemeler yerleşim alanlarına yakın yerlerde yapılıyor. Bu denemeler sonucu onbinlerce insan sakat doğuyor. İnsanlar radyoaktif serpintilere maruz bırakılıyor. Bundan ölenlerin, ömür boyu sakat kalanların sayısı korkunçtur. Türk aydınları esrarengiz şekilde ortadan kayboluyor. Dünyanın gözü önünde olaylardan 3-5 gün sonra 196 kardeşimizin ensesine kurşun sıkılıyor. Acı duymak da ne demek? Şok geçirdim Ramazan bey.

Hani sivil toplum hani insan hakları kurumları demeyin sakın. Çünkü kırıma uğrayanlar Türkler; insanlık kör, sağır, hissiz. Yüzyıllardır oynanan bu kanlı oyuna seyirci. Hata Türkiye"deki Türkler bile teröre kurban giderken, her gün anlı şanlı kanallardan garip tipli insanlar terörün bitmesi için terörist başıyla diyalog önerme cüretini buluyorlar.

Sayın kardeşim iş onunla kalsa neyse. Ayrıca Çin"den kaçak yolla yapılan ithalatın yerli üretime verdiği zarar katliam boyutunda. Gümrüklerden nasıl bu kadar malın geçebildiği vahameti cabası... Sayın başbakan bir iki laf edecek sonra ben Çin hükümetine demedim manasında çark edecektir. İsrail"e yaptığı gibi. Sağ olun, sizin gibi duyarlı kalemler de olmasa olağan bir trafik kazası gibi geçiştirilecek, haber olarak kalacaktı. Kendi şahsım adına size teşekkürlerimi sunmayı da borç bilirim. Saygılarımla.

KİM OLUYORLAR

Sayın dertdaşım, hep bazıları adımıza konuştu biz dinledik. Niye? Çünkü devletimize, kahraman ordumuza hep güvendik. Nasıl oluyor binlerce kişinin katili içerden örgüt yönetiyor, devleti tehdit ediyor? Bu zafiyet nerden kaynaklanıyor? Efendim Kürtler şunu istiyor, bunu istiyor gibi dayatmaları yapanlara soruyorum; siz kimsiniz? Benim adıma nasıl konuşursunuz? 50 yıldır kapısında tek ayak üstünde beklediğimiz Avrupa Birliği ülkelerinde 6 tane televizyon kanalları var, gazeteleri var ve parlamentolarında toplantılar yapabiliyorlar. O ülkelerin terör örgütleri de var. Türkiye aynısını yapsa neler olur?

Ramazan Bey, işte başka söze gerek var mı? Bakın ben açıkça ifade ediyorum, 50 yıllık ömrümde Kürtçede konuşuyorum, Türkçe de. En ufak bir şey görmedim. Ve de Türk milliyetçisiyim. Malatya"nın ne kadarı Kürtçe konuşuyor kimin ne sorunu var? Geçmişte mahkemelerde sanık veya şahitler Türkçe bilmiyorsa Kürtçe tercümana başvurulurdu. Bu ülkedeki özgürlük dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Yönetimlerden kaynaklanan bir haksızlık olduysa bundan bütün insanlar zarar görmüştür. Mesela maaşın azlığı, asgari ücret, zamlar. Fırsat eşitsizliği, gelir dağılımı, rüşvet, yolsuzluk vs. Bunlar belli bir zümreye karşı yapılmamış, hepimizi etkilemiştir. Bunun haricinde kim ne söylerse yalan. Benim adıma ayrımcılık yapamaz kimse. Oynanan oyunları görelim, oyunları oynayanlara karşı dik duralım; birlik beraberlik içinde olalım. Yoksa son pişmanlık fayda etmez. Siyasi görüşü ne olursa olsun etnik söylemde bulunanlara tepkimizi, tavrımızı koyalım. Vatanını milletini seven her insan, buna cüret edenler kadar en azından çaba içinde olmalı. Vatanın bütünlüğünün siyaseti olmaz, o siyaset üstüdür. Herkesin bunu bilmesi gerekir. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE diyor saygıyla selamlıyorum.

* * *

Evet, ne mutlu Türk"üm diyene, ne mutlu İzzet Çelebi ve onun gibi gibi uyanık olan, haksızlıklar karşısında sessiz kalmayarak en uygar şekilde seslerini duyuranlara… Ne mutlu, rengini şehidimin kanından almış olan albayrağımızın altında Türk olmanın gururunu yaşayanlara...

Ne diyelim işte Battal Gazi"nin torunları...

YAZARIN DİĞER YAZILARI