Şiddet
İnanan-inanmayan, dindar-ateist, erkek-kadın, genç-yaşlı toplumdaki herkesimin kanayan yarası
Şiddet üzerine, bilhassa ailede şiddet üzerine çok şeyler söylenip yazılıyor
Çeşitli program, sunumlar, faaliyetler sergileniyor
Bazı sivil toplum örgütleri bu işle birinci derecede ilgileniyorlar
Elbette bunlar güzel
Şiddetin olduğu yerde fert ve toplum olarak gösterilmesi gereken tepkiyi, alınması gereken tavrı almazsak bu virüs hızlı bir şekilde yayılıverir, yayılıyor da
Onun içindir ki her kişi, kurum, kuruluş kendi konumda meseleyi aklıselim değerlendirip üzerine düşeni yapmakla yükümlüdür
Şiddetin olduğu yerde zulüm vardır
Zulüm, kendisine karşı ancak adil ve dik bir duruş sergilenmekle bertaraf olunur.
Adalet; ne başkasının hakkını çiğnemek, ne de hakkını başkasına çiğnetmemek, yedirtmemek değil midir zaten
Her bireyin fıtratında, yaratılışında şiddet vardır
Şiddetin olmadığı varlık insan değil, melektir
Yaratıcı bu virüsü insanın içine yerleştirmiş
Bu ve benzeri virüsler ile insan olmaya namzet yaratılan canlı, ancak insan oluverir
Bu yaratılıştaki gayenin, imtihanın püf noktasıdır
Hastaya deva için verilen birçok ilaç mikrop ve virüslerden oluşmuyor mu?
Hasta olmamak için yaptığımız birçok aşı, tamamen bünyeyi mikroba karşı dayanaklı hale getirmenin gayreti değil midir?
Bana öyle geliyor ki en az senede bir defa yerine getirmekle yükümlü olduğumuz kurban ibadeti insanda var olan bu şiddetin dışa atılması içindir
Elbette kurban ibadeti sadece bunun için değildir, ancak bir hikmeti de bu olabilir bence diyorum
İnsanın içinde dercedilen şiddeti nasıl yönlendirmesi gerektiğinin yolunu gösteriyor
Şiddet konusunu ele alan birçok kişi ve kurum meseleye daha çok işin sonucundan başlıyorlar
Hâlbuki şiddeti doğuran sebeplerden işe başlamak elzemdir
Hastayı tedavi etmek için seferber olmak güzel hoştur da, hastalığa yakalanmamak için gerekli aşı ve önlemleri almak daha çok önem arz etmez mi?
Günümüzde şiddete meyilli olan bireylerin, şiddet gösterenlerin çoğunun şiddeti ailesinden aldığını kim inkâr edebilir
Çocuklarına öldürürüm, asarım, keserim deyip, tokat indiren anne-babanın evlatlarından şiddet görmelerinden daha tabi ne olabilir ki?
İnsan ne yerse o olur zira
Yazılı ve görsel basında şiddet ihtiva etmeyen bir haber, dizi, film ne ölçüde reyting görür
Kurtlar Vadisi"ni bir kaldırılmaya çalışırsın bakalım
O gün yer yerinden oynar
Öyle ki ibadetlerimize dahi şiddeti karıştırmayı bir ciddiyet olarak görür olduk
Namazda önümüzde geçen çocuklarımıza kim bilir kaç kere sille indirmişizdir
Yılanın başını küçükken ezmeli
Ama biz ne yapıyoruz
Çoğu kez şiddet gören çocukların, kadınların, erkeklerin hangi numarayı, hangi kurumu arayacaklarını, kime sığınacaklarını nasıl bir korunma kendilerine verileceklerini bol bol aktarıyoruz seminerlerde, broşürler dağıtıyoruz
Ve araya reklâmımızı da sıkıştırıvermeyi ihmal etmiyoruz çoğu kez
Seminerler verilmesin, hakları bildirilmesin mi?
Elbette verilsin, bildirilsin ama öncelikleri karıştırmamak lazım
Genellikle hep şiddet görenlerin hak ve hukuklarından bahsedip duruyoruz
Hak ve hukuk sahibi olmak için görev ve mesuliyetlerimizi göz ardı ediyoruz
Hakkın olduğu yerde sorumluluk olmaz mı?
Hem sorumluluk haktan önce gelir çoğu kez
Demek istediğim o ki, bu yaklaşım ve metotla şiddet vakaları çözülmez
Ben böyle tedbirlerle bu işin çözülmeyeceğine inanmıyorum
Aklıselim davranmak lazım
Her fert ve kurum öncelikle Aileyi merkeze alarak meseleye yaklaşması lazım
Bireysel ve toplumsal haklarımıza sahip çıkmanın yolu bireysel ve toplumsal olarak öncelikle yapmamız gereken, yerine getirmemiz gereken vazife ve sorumluluklarımızın olduğunu bilmemiz gerekiyor
Kendimizi kandırmayalım