Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Ramazan Durmuş

Kerpiçleri asalım!

08 Mart 2010 - 15:31 Yorum: 4

Her deprem olduğunda canımız yanıyor!

Her deprem olduğunda yürekler pare pare!

Her deprem olduğunda herkes, adeta timsahın gözyaşlarını döküyor!

Zaman zaman Anadolu"nun acı kaderi olan deprem gerçeğinin tarihi dökümüne şöyle bir göz atıyorum. Acı yaşamayan köyümüz, kentimiz yok gibi... Hiç beklemediğin bir zamanda vuruyor, yıkıyor; öldürüyor!

İrili ufaklı depremlerin ardı ardına yaşandığı güzel Türkiye"mizde bir büyük afet, gözümüzü sanki açmış gibiydi. 1997"den 2010"a 13 yıl geride kaldı, hani depremle yaşamayı öğrenecektik?

Marmara depreminin acı faturasını hala yaşamaya devam ederken bir yandan tüm dünya ülkelerinde, diğer taraftan da Anadolu"muzda depremler birbirini izliyor.

Daha dün Güney Amerika"da şiddeti 10"a yaklaşan bir deprem yaşandı; ölü sayısı ortada... Oysa depremin meydana geldiği Şili"de taş taş üstünde kalmadı. Kocaman nehirler bile tersten aktı! Tıpkı kıyamet senaryolarında aktarıldığı gibi…

Depremle yaşamayı öğretecek ve tedbir alacak olanlar her kimse yine sınıfta kaldı! Elazığ 6 şiddetinde sarsıldı; yine canlar gitti.

Bir köy yerle bir oldu... Ölü sayısı 57...

Ve, suçlu ilan edildi: Kerpiç evler!

Kaybettiğimiz canların nedeni bölgenin yerel mimari anlayışı, yani kerpiç yapılanması! Başbakan böyle buyuruyor ve ekliyor:

“-Bu yapılanmanın bedeli ne yazık ki ağır olmuştur.”

Yani, suçlu bulundu!

Kerpiç evler!

Sanki dün yapıldı oralardaki kerpiç evler... O kerpiç evler Anadolu"daki köylerimizin ortak kaderi değil sanki?

Kaderine terk edilen; giderek yoksullaşan ve devletin verdiği sadaka gibi 3-5 kuruşa mecbur bırakılarak üretimden uzaklaştırılan benim köylüm ne yapsın?

Doğduğu, büyüdüğü ve öldüğü kerpiç evlerden yıllardır kurtulamıyor! Bundan sonra da zor kurtulurlar.

Oysa bu insanlarımız, kentlerde nasıl bir hayat var ise köylerde de aynı şekilde yaşamak istemezler mi?

Bunu sağlamak için ne yaptık, hangi çözüm yollarını önlerine sunduk? Evlerini, yurtlarını yaparken hangi plan ve programı önlerine koyduk? Tapu dedik, kadastro dedik; yasak savdık!

Şimdi bunca ihmali bile bile “Son olsun” diyerek gözyaşlarımız sel oluyor.

Dün Marmara, bugün Elazığ..

Yarın sıra nerede, kimse bilmiyor; deprem yıkıp geçiyor. Vatandaş ise kader deyip geçiyor.

Oysa kerpiç evlerde oturmanın da, çarpık yapılaşmanın kol gezdiği büyük kentlerdeki ölüm apartmanlarında yaşamanın da kader değil bir büyük ihmal olduğunu ne yazık ki hiç kimse haykıramıyor!

Plansız, projesiz ölüm apartmanlarına tapu veriyorum diyerek fatura kesen yerel yönetimler, yaşanabilecek muhtemel bir acıyı önlemek adına hiçbir şey yapmıyorlar. Yaptıkları sadece, vergi salmak!

Dünyanın öbür ucunda 10 şiddetinde deprem oluyor; ölü sayısı ortada. Elazığ"ımda 6 şiddetinde deprem oluyor; cesetler meydanlarda! Türk insanının canı bu kadar ucuz mu?

Sonra da kalkıp ah vah çekiyoruz. Oysa deprem öldürmüyor, dünden bugüne yüce Türk milletini yönettiğini iddiasıyla anlı şanlı koltuklarında oturan, kendilerini çoook başarılı gören yönetenlerimizin ihmali öldürüyor!

Aziz milletim, son suçlu da ortada. KERPİÇ!

Öyleyse gelin kerpiçleri asalım!

Topraklarının yüzde 98'i aktif deprem kuşakları üzerinde yer alan aziz vatanımızda 6 şiddetindeki bir depremin bu kadar can ve mal kaybına neden olması çok acı verici bir durum.

* * *

Bu arada Perşembe günü Anadolu"nun yine bahtsız bir kasabasında, Polat Kasabasında bir güzel etkinlik var. Etkinliğe imzayı atan kardeşimiz Süleyman Turan… “Polat"tan Esintiler” adlı resim sergisi 11 Mart Perşembe günü saat 09.00"da açılıyor. Bu güzel sergiyi şereflendirecek herkesi buradan alkışlıyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI