Kur’an-ı Kerim’de bir çok ayette meal olarak gerçek kurtuluşa erenlerden bahseder Allah. Peki kimdir bu gerçek kurtuluşa erenler? Benim anladığım Allah’ın bizim için öngördüğü İslam dini üzerine yaşayan, bu uğurda sabredip direnen ve imanla ölenlerdir.
Kur’an’da yine bir ahiret sahnesi tasvir edilir. Dirilmeden sonra bir kısım insanlar biz dünyada 10 gün kaldık, bir diğeri şu kadar kaldık der. İçlerinden en akıllıları ise sadece 1 gün kaldık der. Yaratılışımız bizim elimizde değil. Dünyaya merhaba demeden öncesini yaşayan var mı? Öncesini tarih bilgisi olarak biliyoruz. En doğru tarih bilgilerini ise Allah bize kitabında haber vermektedir. Geçmiş, yaşamış insanlar. Ne oldular. Neredeler.
Kıyamet kopunca vay zalimlerin haline. Bizi kim diriltti diyecekler. Sizi ilk kez yoktan var eden diriltti. Ve bu gün hesap günü. Karşılarında çılgın alevi görünce “vay bizim halimize meğer peygamberler doğru söylemişler” diyecekler. 10 bin yıl önce ölen bir insanla, kıyamete 5 kala ölen bir insan diriltildiği vakit kabir hayatı ve öncesi dünya hayatı elbetteki çok kısa gelecek. Çünkü ebedi hayat başlamıştır artık. Dünyada iken cehennem belki hepimize çok ağır gibi gelmeyebilir. Ama onun dehşeti, sıkıntısı, darlığı, azabı çok şiddetlidir.
“Allah yolunda öldürülenlere sakın ölüler demeyiniz. Onlar diridirler ve rableri katında rızıklanmaktadırlar.” Kendilerine verilen büyük ikram ve mükafatlar karşısında memnuniyetleri yüzlerinden okunur.
Kur’an-ı Kerim’de Bakara suresinde insanın yaratılması da anlatılır Yüce Rabbimiz tarafından. Allah insanı yaratacağı zaman melekler ya rabbi biz seni övüp zikredip dururken yeryüzünde kan döküp zulmedecek insanı mı yaratacaksın deyince Allah “Şüphesiz sizin bilmediklerinizi ben bilirim” buyurmuştur. İnsan, Allah yolunda olmayınca ancak ve ancak şeytanın ve kendi nefsinin yolunda olur. Şeytan da insanın ezeli düşmanıdır. Ey gaddarlar ve insana ve diğer mahluklara zulmü reva gören zalimler. Siz hesaba çekilmeyeceğinizi mi zannettiniz. Dünyada ebedi yaşayacağınızı mı zannettiniz. Öyleyse tavana bir ip asıp kendinizi idam edin. Ölmeyen bir tek insan var mı? Kimi kabirde başka bir boyutta kendisine verilen cennet bahçesinde zevklenmekte ve her gün melekler gideceği cenneti kendisine gösterip müjde vermekte iken kimi ise cehennem çukuruna atılmış inim inim inlemekte, bağırmakta, kıvrım kıvrım azap içinde.
Dünyada her kim zulmeder ve zalimlikte aşırıya gider ve tövbe etmezse elbetteki sonunda cehennemi boylayacaktır. Dünya hayatında da onlar içten içe azabı duymaya, hissetmeye başlamışlardır aslında. Allah Musa Peygamberle Tuva Vadisinde konuştuğu vakit ona “Firavun’a git, o şüphesiz iyice azdı” diyor. O da ben onlardan birini öldürdüm deyince Allah korkma sana zarar veremeyecekler diyor. Allah mucizelerle Musa’yı Firavun’a gönderdi. Belki pişman olur tövbe eder diye. Ve sonra, bana bir uyarıcı gelmedi demesin diye. Firavun Musa’yı yalanladı. Ona tabi olanlarla beraber Musa peygamber Mısır’ı terk ettiği vakit Firavun askerleriyle peşine düşmüştü. Musa’nın karşısına Kızıldeniz çıkınca asası ile denize dokundu ve deniz ikiye ayrılınca açılan yolda ilerlediler. Allah ise Firavun ve ona tabi olanları suda boğacağını haber vermişti. Deniz kapandı ve hepsi boğulup gitti. Şimdi azaptalar. Hiç birinin sesini duyan varmı. O güçlü kudretli görünen Firavun haşa İlahlık iddiasında bulunmuştu. İnsanları da kendine köle yapmıştı. Hani neredeler şimdi.
MISIR’DA ve dünyanın bir çok yerindeki zalimlerin sonu da cehennemdir. Kendilerine yazık ediyorlar fakat farkında değiller. Destekçileri de aynı. Dünyayı ahirete tercih ediyorlar. Oysa dünya fani ahiret baki. Ne büyük bir iflastalar farkında değiller.
Diğer taraftan bu böyle mi isürüp gidecek? Yani fani de olsa dünyada hep zalimler mi güçlü olacak. Hayır bir gün mutlaka ama mutlaka Müslümanlar galip gelecekler. Ama bunun için derlenip toparlanmamız lazım. Bilinçlenmemiz gerek. Birlik olmamız gerek. Nefsimize ve şeytana tabi olursak Müslümanlar olarak daha çok acılar çekeriz. Ey Müslüman kardeşlerim. Ne olur birbirimizi sevelim. Gerçekten kardeş olalım. Ayrılıkları gayrılıkları bir tarafa bırakalım. Falan cemaat, filan tarikat, falan grup demeden asli kimliğimiz olan Müslümanlık çatısı altında birleşelim. Kur’an-I Kerim’de yine buyrulmuyor mu meal olarak: “Küfür ehli birbiriyle dayanışma içerisindedirler. Siz de birbirinizle dayanışma içerisinde olmazsanız hiç şüphesiz ki yeryüzünü büyük bir fesat kaplar” Allah bize kitabında herşeyi haber vermiş. Allah bizim için dinini tamamlamıştır. Din olarak bize İslam’ı seçmiştir. Bize düşen ise İslam’ı öğrenmek, yaşamak ve yaşatmaktır. Hepimize ayrı ayrı görevler düşüyor. Uyanalım artık. Allah hepimizi uyandırsın artık bu gaflet uykusundan.