Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
23 Nisan
Hakkı Yiğit

Malatya Sevdası mı

06 Nisan 2010 - 15:37 Yorum: 1

İki haftadır gözden ırak oldum…

Umarım okuyucularımın gönlünden de ırak olmamışımdır…

Gözden ırak olunca da havadisleri geride okuyorsunuz haliyle…

İnönü Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Eski Dekanı Prof. Dr. Cem ZORLU Bey"in açıklamasını yeni gördüm.

Yine üzüldüm…

İnsan ne de çabuk (eski) yor değil mi?

Sayın Zorlu"nun istifasına rahatsız olan ve rahatsızlığımı ifade edenlerden biriyim…

Bu rahatsızlığım kuru bir tarafgirlik değil…

Ancak “Yöneticilik Zor ve Fedakârlık İstermiş Meğer” yazım Sayın Rektör Prof. Dr. Cemil ÇELİK Bey"e cephe alan ve koyu bir Sayın Zorlu tarafgirliği içinde olduğum gibi algılandı.

Daha doğrusu öyle yönlendirilmeye, algılandırılmaya çalışıldı.

Kendilerince hedef saptırma…

Hâlbuki benim Atatürk"ün Malatya"ya gelişinin 77. yıl dönümü münasebetiyle Malatya Belediyesi tarafından düzenlenen “Eğitim ve Bilimin Kalkınmadaki Yeri: Fransa ve Avrupa Örneği. Türkiye hangi konumda?” konulu panelde konuşan Sayın ÇELİK"le ilgili Sonsöz Gazetesindeki köşemde “TERKEDİP GİTMESEYDİ DE” (okumak isteyenler bu linkte ulaşabilirler o yazıya:   http://www.hakkiyigit.com/haber_devami.asp?id=224)değerlendirmelerimi okuyanlar kişilerle alıp veremediğimiz bir şeyin olmadığına hak verecekler…

Ne Sayın Rektörümüz Çelik, ne Sayın Zorlu, ne de şimdi dekan vekilimiz olan Sayın Prof. Dr. Saffet Sancaklı ile kişisel bir alıp vereceğim bir şey yok… Hepsi de kendi alanlarında değerli hocalarımız…

Mesele kişiler değil, zihniyet meselesidir...

O ölümcül zihniyete dair de tarihe bir not düştüm.

Yoksa yapılan hataların da, oynanan oyunlarında, aktörlerin de cemaziyülevvellerini yazıp çizmek derdinde de değildim, değilim…

Ama olup bitenleri biliyorum ve iyi de okuduğumun kanaatindeyim…

Ancak öyle malayani şeylere ayıracak zamanım olmadığından işaret ettim geçtim…

Bunu da bir ilahiyatçı olmamın verdiği gurur, haysiyet, görevlilik, sorumluluk içinde yaptım.

Bundan rahatsız olanlar çıktı…

Vay efendim “sen nasıl böyle dersin, böyle yazarsın filan feşmekân…” tepkileri…

Bize böyle tepkiler gösterenler bari gerçekten Sayın Rektörün yanında olsa, hadi yine anlayacağım da…

Ben de rahatsız mesela şu tür ithamlardan…

“Yok, efendim Cuma da vaz veriyormuş da, sivil toplum örgütleriyle içli dışlıymış da, cemaatcimiş de, cemaatimize, partimize karşıymış da… felan feşmekân sözler…

Hani dinime küfreden bari Müslüman olsa…

Bunları diyen suyu üfleyerek içen zevattan olmaları ayrı bir garabet…

Yok, bir ilahiyat dekanı olarak gidip kahvede okey mi oynasaydı yani…

İnsaf… Ki yıllardır “yok efendim ilahiyatçılar okey başında kalkmıyor, halka karışmıyorlar, vaaz, konferans vermiyorlar, öğrenciler yetiştirmiyorlar…” diye eleştirenler sizler değil miydiniz?

Ben hayatım boyunca “bir lojman kapmak için davasını satanlardan dava adamı mı olur, ilahiyatçı mı olur” diyen Sayın Eski Rektör Hilmioğlu"nun sözü karşısında bir ilahiyatçı olarak şeref ve gururumun beş para edilmesini unutamam…

Keşke yer yarılmış olsaydı da yerin dibine batsaydık…

Sayın ZORLU"nun onurlu duruşu o yarama bir merhem oldu…

Ezilmeyen, bükülmeyen, haysiyet ve gururuna düşkün, aydın bir ilahiyatçı…

Benim sitemim  “dinini, inancını, ilmini, kariyerini bir nara, lojmana, paraya, akçeye satanların ağzıyla” hareket edilemeyeceğine işaret etmekti…

Ama olmadı…

Bu memlekette iş yapmak isteyen herkese fırsat tanımak gerektiğini ve iş yapanlara engel olmak isteyenlere de kulak vermemek gerektiğine dair düşüncelerimi ifade ettim.

Ve yine bir bina için, bir üslup farklılığı için, kıymetli hocaların meslektaşları tarafından harcanmasını hoş görmedim.

Yöneticilik bir ekip işidir. Daha hızlı ve güzel işlerin oluşması için bir ekip kurmaktan daha tabi ne olabilir. Doku uyuşmazlığı olanları elbette medenice görevden almaktan daha doğal ne olabilir ki? Bunun da bir reconu var yani…

Ehl-i vicdan biri çıkar bir bina yapar çok da önemli değil ( Sahi bu arada nerde kaldı bina… Önümüzdeki yılın Eğitim öğretim döneminde faaliyete açılacak mı? Yapılmayacaksa bari feragat edilen cami yapılsa) Ama bin ehl-i vicdan bir araya gelse bir yılda bir ZORLU yetiştirebilir mi?

Bir ÇELİK yetiştirebilir mi?

Sayın ZORLU burukluğunu, kırgınlığını, sitemini açıklamalarında ifade etmiş…

Fazla söze ne hâcet…

İnsan üzülüyor…

Sayın Çelik"in de üzülmüştür eminim…

Sayın Çelik"in bu süreçte aldığı yara ve çektiği sıkıntılara değdi mi?

Değmedi elbet…

Geriye ne kaldı…

Kırık kalpler,

Yıkılan hayaller,

Sarsılan ümit ve güven,

Dostların üzüntüsü

İstemeyenlerin kahkahası,

Üzerinde fırtınalar kopan ve henüz esamesi okunmayan bir bina sözü…

Ahh keşke, şahsi ego ve çıkarlarımızı, menfaatlerimizi bir kenara itebilsek…

Kurumları, binaları değil de insanı merkeze alabilsek…

Kesemizle imanımızı bir ayırabilsek…

Menfaatlerimiz uğruna inançlarımızdan, doğru bildiğimizi söylemeden, yapmadan geri kalmasak…

Olup bitenler karşısında “MALATYA SEVDASI” bu ise bırakalım da “MALATYA SEVDASIZ” kalsın insanın diyesi geliyor…

Ve yine “Vatana, memlekete hizmet bu ise bırak da halkımız hizmetten mahrum kalsın” diyesi geliyor insanın…

Mevlana"nın diyarında bulunan Sayın ZORLU umarım “Dün dünde kaldı cancağızım / yeni şeyler söylemek gerek” diyerek hizmetlerine devam ediyordur…

Ve Sayın ÇELİK ise “Bir kez gönül kırdın ise bu kıldığın namaz değil, yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil”  diyen Yunus"a kulak verir de hiç olmazsa giderken gerçekleş(e)meyen bir helallığı böylece sağlama erdemliğini gösterir...

 İş işten geçmiş değil bence...

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI