Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Hakkı Yiğit

Mesele sadece zam mı?

24 Mayıs 2012 - 10:24 Yorum: 1

MESELE SADECE ZAM MI?

Tilki; Orman kralı Aslana heyecanla gelmiş.

“Reis, nine ile kedinin arası açıldı, ormanı terk edelim” demiş.

Aslan gülüvermiş.

“Bize ne nine ile kedinin geçimsizliğinden. Bu kadar ürkek, korkak olma” demiş.

Ormanın kıyısında evde, kedi yaşlı kadının evde olmadığı bir sırada evi dağıtmış. Ninenin en sevdiği şamdanları, eşyaları kırmış. Çılgına dönen yaşlı kadın kediyi yakalayıp, kedinin üzerine gaz dökerek onu ateşe vermiş.

Can havliyle ormana doğru koşan kedi önce kuru çalılıkları, sonra da bütün ormanı tutuşturuvermiş. Yangının ortasında kalan aslana tilki kenardan seslenivermiş.

“Nine ile kedinin arasının açıldığını sana söylemiştim” der…



* * *

Kamu çalışanların meydana inmesi hayra alamet değil…

Yetkililerin “Yunanistan oluruz” sözlerine karşılık kamu çalışanlarının “kendinize bir gecede kıyak zam yaparken Yunanistan olmuyoruz da, bize gelince mi Yunanistan oluyor” cevabının altında ciddi bir güven problemi yatmaktadır.

Yetkililerce yapılan her bir kuruş zammın vergi olarak vatandaştan alınacağının ima edilmesi ve buna karşılık kamu çalışanlarının “yetkililerin kendilerine, üst düzey bürokratlara, bazı kurumlara yapılan zammın, harcamaların vatandaşa nasıl yansıdığını sorgulamalarının” arkasında karşılıklı birbirini samimiyetsizlik ve güven problemi yatmaktadır.

İşte tehlike tam da burada başlıyor.

Dürüstçe ve empati yapılmadan söylenen sözler ile güven problemi krize dönüştü, dönüşmektedir.

Beni ilgilendiren mesele zammın yüzdelik rakamları değil.

Bencillik, aba altında soba gösterme, çalışanına karşı vatandaşı tahrik edercesine “vergi” olarak yansıma sözleri…

Üvey evlat muamelesi görme problemi…

Daha kötüsü ise kurumlar arasında çatışma problemi…

Bir ailedeki çocukların her biri anne babası tarafından kendisine negatif bir ayrımcılık yapıldığı hissi doğarsa o ailede birlik, beraberlik, huzur, kardeşlik, sevgi kalmaz.

Anne babaların kardeşler arasındaki adaletsizliği, kardeşler arasında çekemezlik, kıskançlık, düşmanlık doğurur.

Geçtiğimiz günlerde bir mecliste konuşuyorduk.

Farklı kamu kurumlarında çalışanlar “biz” “siz” diye birbirini suçluyorlardı.

“Yok efendim iktidar size şöyle sahip çıkıyor, böyle sahip çıkıyor, bize şöyle yaptı böyle yaptı felan feşmekan…”

Diğeri de geçmişte uğradığı haksızları dile getiriyor ve kendilerine verilenlerin kendilerin geçikmiş hakları olduğunu söylüyordı.

Her ne kadar “Yok kardeşim böyle bir şey… Hiç kimse kendini üvey evlat olarak görmesin. Zaman zaman bazı değişiklerin olması abartılacak bir durum değil. Polislere verilen birkaç kuruştan yola koyularak yok polis devleti, diyanette yapılan iyileşmeden yola koyularak, yok molla devleti demenin doğru olmadığını ifade etmeye kalkışsam da nafile…

Kurumlar arasında bir kin, nefret, çatışma ve kutuplaşma oluşmuş durumda ve gittikçe de derinleşmekte, büyümekte…

Sahi buna sebebiyet veren kim?

Bir zamanlar dillendirilen “eşit işe eşit ücret” “kurumlar arasındaki adaletsizliği gidereceğiz” vaatlerine ne oldu sahi…

Mesele az veya çok zam değil, adil bir dağıtım, güven, hakkaniyet, dürüstlük...

Profesyonel yalanlar en güzel şekilde istatistik rakamlar ile söylenir bir ülkede.

Bir anda en hızlı, güvenli, gelişen bir ülke de oluverebiliyorsunuz. Bir andan da Yunanistan, Arjantin, üçüncü dünya ülkesi olabiliyorsunuz.

Bir anda bir öğretmene dünyada en iyi maaş veren ikinci ülke de olabiliyorsunuz, en ezilen de olabiliyorsunuz.

Velhasıl-ı kelam güven zedelenmiştir.

Eylemin olduğu gün arkadaşım beni buldu…

“Jop yiyen, polisin tazyikli suyuyla yere seriliveren, biber gazıyla çil yavrusu gibi dağılan memurların halini gördün mü?

Tv’ lerde gördüm ne var bundan? Her eylem de gördüğümüz manzaralardan bir kareydi işte?

Ne olacak ben sana demedim mi bu kadar polisin alınması ve polise yapılan kıyaklar boşuna değil. Böyle bir gün için işte…

Eee, ne diyelim… Allah idarecilerimize, bize akıl fikir, basiret versin…

Kendilerine beslenilen güven zedelenmemeliydi…

Ama zedeleniyor işte…

Nasıl zedelenmesin ki…

Çocuklarına bir kırmızı şekeri, balonu fazla gören bir anne- babanın kendileri söz konusu oldu mu en güzel kıyafetleri alması, tatlı börekleri götürmesi hangi evladı isyankâr etmez ki?

YAZARIN DİĞER YAZILARI