Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Hakkı Yiğit

Mısır ve Biz

22 Ağustos 2013 - 15:49 Yorum: 1

Mısır darbesi İsrail’in işi imiş…

Kimin işi olduğunun ne önemi var…

ABD’nin, Rusya’nın, İran’ın… işi olsa yani bir şey mi değişecek…

Geçmişteki firavunlara rahmet okutturan akıtılan kan, yapılan zülümler meşru mu sayılacak…

Hem böyle çok önemli(!), gizli(!) ve yapılan zulmü bitirecek sihirli bir belgeyi(!) ele geçirmekle zulümler son mu bulacak?

Olaylar Mısır lehine mi dönecek?

Mursi zindandan çıkıp tekrar cumhurbaşkanı mı olacak?

Mısır yeni bir bahar mı yaşayacak?

Darbeciler, “pardon!” deyip özür beyan edip MK’den helallik mi dileyecekler?

Kimin yaptığı ne değiştirecek?

Hem İsrail’in yaptığını söylemek malumu ilandan öte ne anlamı var?

Belge 2011 tarihinden bir Yahudi entelektüel ile …. Arasında geçen bir konuşma imiş…

Eeee, Günaydınlar Efendim…

Belge, Sayın Bakan Yazıcı’nın ve hükümetin 2005’lerde kulaklarına gelen ama kayda değer bulmadıkları darbe konuşmaları gibi bir diyalog işte…

Görünen o ki bu diyaloga şahit olanlar, (tıpkı Sayın Yazıcı’nın kendisine ulaşan belgeleri o zamanlar kayda değer bulmadıkları gibi) onları çok da kayda değer bulmamışlar…

Ve içlerinde kendilerine ulaşan belgeleri bizdeki gibi faso fiso görmeyen, diyalogu masumane yapılmış bir kulis saymayan yüreğini, hayatını, makamını ortaya koyan basiret sahibi vatanperverlerin olmayışı Mısır’ı bu hale getirmiş…

Mısır’da, suriye’de ve diğer ülkelerdeki olup bitenler karşısında üzülmemek için insanın insanlıktan çıkmış olması gerekiyor.

Ama sadece üzülmek yetmiyor ki, çözüm değil ki?

Kocaman İslam Dünyası için yüz kızartıcısı bir ayıp…

Karton kağıtlardan yapılmış devleri, heykelleri anımsatan bir ümmetin resmi…

Halimizin perişanlığı…

Basiretsizliğimizin, iş bilmezliğimizin delili…

Ayakta uyuduğumuzun göstergesi…

Alaya alınmışlığın belgesi…

Darbe olacak…

Darbenin tüm plan ve programları hazır.

Mursi darbeden bir hafta önce Ankara’da.

Ama darbeden haberi(miz) olmayacak,

Darbe olan ülkede büyükelçiliklerimiz olacak ama bir gün öncesine kadar darbe kokusunu al(a)mayacak, darbenin ayak sesini duy(a)mayacak kadar kör ve sağır olunacak…

Yakalanan, esaret altına alınan gazetecilerimizin, vatandaşlarımızın serbest bırakılmaları için girişimden bulunan Büyükelçiliğimiz kahraman ilan edilircesine ne büyük işler başardığına dair Tv ve gazetelerde methiyeler dizilecek…

Yüksek ve başarılı hizmetlerinden dolayı ödüllendirilseler şaşmam…

“Türk işi” buna derler işte…

Bizde durum böyle iken Filistin’e gitmek isteyen Başbakanımıza ABD “hele biraz da bekle, acele etme” diyerek Mısır’da olacak olan darbenin değil ihtimalinden saatinden bile haberdar olduğunu göstermesi kayda değer…

Uluslararası ilişkilerde moral ve insani, İslami değerlerden hareket ettiğimizle övünmek işi halletmiyor maalesef…

Böyle hareket ettiğimizi ilan etmek de erdemlik ve büyüklük de değildir maalesef….

Belki de bu tutumumuz moral değerlerin, insani ve İslami değerlerin geçerliliğini yitirdiğine dair “yok mu bu uğursuz gecenin sabahı” nevinde ümitsizlik tohumlarının ekilmesine sebebiyet veriyor…

Uluslararası ilişkiler kurtlar sofrasıdır.

Kurtlar sofrasında kurtlara tebessüm, şefkat, merhamet edilmesi bir meziyet değil; bir zillettir, yenilmeye ve ezilmeye davetiyedir…

Orada aslan olmak gerekir, işin kurdu olmak gerekir, yumruğunu masaya vuracak dev olmak gerekir…

Yerinde aslan, kurt, dev olacaksın ama öyle olurken dahi karakter, moral ve insani değerlerinden vazgeçmeyip işin“bizcesini”, göstereceksin…

Yoksa nasıl çakallarla baş edilecek ki…

Ama o da bizde yok maalesef…

Bu gün Mısır’ı, bizi, kurtaracak meydanlarda düzenlenen mitingler değildir.

Çünkü çoğu zaman yapılan mitingler; öfkemizi, şişkinliğimizi dindirme ve züğürt tesellisi; bazen de reklam ve tanıtım kuşağından öteye gitmiyor…

Ve bu gün Mısır, sanal dev aynaların büyüsü karşısında kendini dev görme psikolojine kaptırmış bizlerin acı ama reel durumunun röntgenidir.

Zaman Mısır’a ağlama zamanı değil; Alemi islam’ın perişan ve darmadağınıklığından dem vurma zamanı değil; her fert olarak kendi halimize ağlama zamanıdır…

Tövbe ve istiğfar eşliğinden dökülen gözyaşları ile gözyaşı denizi oluşturup ve rahmanın lütfünden insanlığı kurtaracak bir Sefine-i Nuh’u dilemenin vaktidir.

Öyleyse gelin N. Fazıl’ın dediği gibi

“Beni kimsecikler okşamaz madem ;

Öp beni alnımdan , sen öp seccadem ! "”deyip gece tövbe ve istiğfar eşliğinde gözyaşı denizi oluşturalım…

Bütün sebeplerin aleyhinde sukut ettiği hengâmda Hz. Yunus’un dediği gibi bizler de “Lê ilêhe illê ente sübhâneke innî küntü minezzâlimîn” diyelim.

Başımıza gelen şeylerin kendi elimizle kazandıklarımızdan öte bir şey olmadığını ifade edelim.

Belki o zaman “ve hüve ale kûlli şeyin kadir” ayeti semamızda tecelli eder de zulüm sona erer…

YAZARIN DİĞER YAZILARI