Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Cengiz Demirci

Neden Başkanlık Sistemi?

13 Nisan 2015 - 16:34 Yorum: 9

              Konuya geçmeden önce tarihin süzgeçten geçirdiği bazı konulardan bahsetmek gerekli diye düşünüyorum.

              İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, 1947’de CHP iktidarı tarafından bir ekonomik plan uygulamaya kondu ve 1950’den sonra DP de aynı planı –ileri taşıyarak– devam ettirdi.

               Ağır sanayi yerine tarıma dayalı sanayinin gelişmesi, demiryolları yerine karayollarının gelişmesi ve bir dizi başka hedef gözetildi.

               1960’la beraber ekonomide planlama dönemi başladı, ithal ikameci politikalar uygulandı.

               İşte tüm bu gelişmelerin sonucunda git gide tekel niteliği taşıyan, İstanbul ağırlıklı bir modern kapitalist sınıf  belirdi.

               Kuruluşundan sonra uzun süre faklı çıkarların temsilini bünyesinde taşıyan AP, 60’ların sonlarına doğru git gide salt büyük sermayenin çıkarlarının savunucusu oldu(1)

 

                1970 ler de 15-16 Haziran, Türkiye tarihinin en büyük işçi eylemine sahne oldu.

21 Temmuz'da Nixon yönetimi,Demirel hükümetinden haşhaş ekiminin yasaklanmasını istedi, 
Demirel'in bu talebi reddetmesiyle  ABD-Türkiye ilişkileri iyice gerildi. 10 Ağustos'ta yüzde 66'lık bir devalüasyon yapıldı; dokuz lira olan dolar 16 liraya fırladı.

Türkiye’de siyasi kaos bir türlü  durdurulamıyor, kurulan koalisyon hükümetlerinin   sen , ben kavgalarıyla  ülke gerek siyasal ve  toplumsal  ,gerekse  sanayi açısından ilerleyemiyordu ülkede sanayi üretimi yerini  montaj üretimine devretmişti

Bir hükümetin başlattığı  projeler diğer hükümetlerce rafa  kaldırılıyor yada  iş yavaşlatılıyordu.

Örneğin 1947 ler deki  politikalarını ilerleyen tarihlerde aynı hükümetler rafa kaldırıyorlar, üst aklın  gücünün  yönetime egemen olduğunu daha da belirgin bir şekilde ortaya  koyuyorlardı .

        Hükümetler ileride alışkanlık haline gelecek olan kaynak arayışları yüzünden örneğin Ecevit hükümeti  ve bakanlar siyasi konulara  eğilemiyor siyasi iktidarsızlık parti içinde de kıpırdanmalara sebep oluyor, ve ne ilginçtir ki günümüzde de aynı politikalarına devam ederek  hükümet  kurma adına dışarıdan transfer edilen milletvekillerine bakanlıklar veriliyor ve bu da  bir çok açıdan iktidarlarının iktidarsızlıklarını  bariz biçimde besliyordu.(2)

       Sıkıyönetimin ilanından sonra ekonomi dibe vurmuştu peş peşe gelen ambargolar ülkeyi sefalete süreklemişti.  İleride  karaborsa ekonomisiyle  yönetilen ülkemiz , Amerikan bankasından kredi almış bu krediye  karşılık o yılın bütün mahsulleri Amerikan bankasına  ipotek edilmişti.(2)

Sağlam ,ayakları yere basan  bir iktidarın olmayışı siyasi yönetimi de güçsüz kılmaktaydı.

        Ülke  yönetimleri gerek  sağ, gerek sol gerekse muhafazakar parti ve koalisyonlarla büyük  atılımlara   ve  projelere kalkışamıyor ülke dış ve   iç işbirlikçilerin düzenledikleri kaoslarla  en ufak sallantıda darbelerle onlarca yıl  geri gidip sefalete sürükleniyordu.

         Dış borç almış başını gidiyor ,halkın  iktidarlara oy vererek başa getirdiği iktidar sahipleri  mesela  %47 le iktidara  gelen hükümet ( Demirel hükümeti  ) bile sıkıyönetim kanunlarına dokunamıyor bu ise iktidarların başında bir çekiç misali  gittikçe sıkıyönetim kanunlarının gücünün arttırılmasına engel olamıyordu , sıcak para piyasaya çıkmadığından .kaynak bulunamıyor, bu da avucunu  ovuşturan  üst akıl ülkelerin ekmeğine yağ sürüyordu.

Ülkede kahveden tutunda, ekmeğe kadar karaborsa cirit atıyordu. Halbuki bu iktidarlar tarıma yönelmek gerekli derken tarım ürünlerini yabancı bankalara ipotek edecek kadarda bilinçsiz yönetiliyordu.

              Halk  günlük yaşantısının yarı zamanını  kuyruklarda geçiriyordu .

Birazda dış politikadan örnekler verecek olursak İngiltere gibi sömürgeci devletler sömüreceği  ülkelere daha kolay yönetebilecekleri  siyasi  sistemi götürerek o ülkeleri  daha güçlü sömürmüş, hoşuna gelmeyen yönetimleri de  darbeyle al aşağı etmişti.

Ortadoğu’ya yeni hükümet kurma sistemlerini bir hastalık olarak bulaştıran bu sömürgeci devletler değil miydi?

 Ortadoğu’da güçlü iktidarların olmaması iktidarın bir zümrenin – dışa bağımlı –elinde olması darbeleri ardı arkasına getiriyordu .

Güçlü bir ülke güçlü bir yönetimle cesur ve  ilerici  kararlarla meydana getirilebilir..

Bazı yorumcuların başkanlık sisteminin olmaması gerektiğini savunurken  başkanlık sistemiyle yönetilen geri kalmış hala sömürülen devletleri  örnek göstermeleri komik bir yaklaşımdır. öyle ki o ülkeler Türkiye gibi  köklü , Türkiye gibi gelir kaynakları olan ayakları  yere basan stratejik konumunu  iyi bilen birer ülke olmadıkları için ayakta duramamaktadırlar

. Bu yorumlar   Sudan, Sirinam, Şili, Tanzanya  vb . ile Türkiye’yi bir tutacak kadar lakayt yorumlardır.

Başkanın halk tarafından seçilmesi  ve güçlü yetkilerle donatılmış bir başkanlık makamı , alınan kararları ivedilikle işleme koyacak  bununla birlikte ve en önemlisi de sabit bir görev süresi olan bir başkanlık sistemi her an görevi değişebilecek bir başbakana göre  daha  istikrarlı bir ortam temin edeceğinden,

 Başkanlık sisteminde  halk daha öz veriyle iktidara ortak olacak  , halkın temsil gücü ve verdiği yetki daha güçlü kararlar olarak halka dönecektir, bu da güçlü  bir ülke yönetimini oluşturacaktır.

Bunun için Türkiye’nin gücünü  gerçek anlamda kullanabilmesi için  Başkanlık sistemi kaçınılmazdır.

 Karar milletindir.

Dip not

  1. http://www.ntv.com.tr/arsiv/id/25206130/
  2. Vedat DEMİRÖZ-Ben Mesih Mehmet Ali AĞCA sayfa 78
YAZARIN DİĞER YAZILARI