Toplum olarak daha çok sözlü kaynaklardan beslenen bir toplumuz, milletiz
Bunun için de dedikodu kültürümüz iyidir(!)
Çoğu zaman;
Bir keresinde duymuştum Birisinde duymuştum Yanılmıyorsam mahallemizin imamı, lisedeki öğretmenim demişti ki diye söze başlarız
Sazı bir kere elimize aldık mı, evelallah kimseye söz hakkı vermeyiz
İşin garip tarafı duyduğumuz, dinlediğimiz o sözler ve düşünceleri ölesiye savunuruz
Tek doğru ve hakikat bizim için artık; ifade ettiğimiz, duyduğumuz, söylediğimiz o sözlerdir
Bu aşamadan sonra o duyduğumuz bilgiler bizim için fikir olmuştur da artık Fikir sahibi oluruz da ama yine de kendimizden haberimiz olmaz
Mihenk taşı kendisi ve kendimiz olan, başka hiçbir pencereden değerlendirilmeyen duyduklarımız bizim için artık inanç olmuştur
Sonra da dinlerin düşünceyi kısırlaştırdığından, düşüncenin gelişimi önünde en büyük engel doğmalar dayanan dinlerin olduğundan dem tutarız çok kez
Kendi dillendirdiğimiz, duyup da gönüllü savunucusu olduğumuz dedikodulardan öteye gitmeyen, bilgi kirliliği oluşturan duyumlar bizim için bir din, bir ideoloji olduğunu görmeyiz
Bizim hayat felsefemizi ne güzel ifade eder Uğur Mumcu:
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamız der.
Ne güzel bir tarif
Asırlar, zaman geçse de değişmeyecek gibi bu anlayışımız
Bir yabancı bilmediğimiz bir mekânın adresini sorsa,
Kusura bakma kardeş, bilmiyorum. Bir bilene sor demek ar gelir bize olmalı ki Zannedersem Galiba Emin değilim ama diye söze başlar adamcağızı yanlış yöne yönlendirmede bir sakınca görmeyiz
Ee Bizde yardımseverlik var ya
Hem ameller niyetlerine göredir ya
Lügatimizde Hayır demek yok ya
Sözlü kaynaklardan beslenişimiz bize bu felsefeyi kazandırmış olsa gerek
İnsan ne yerse o"dur
Sözlü kaynaklardan beslenenler zamanla kucağında nur topu gibi dedikodu görüverirler zamanla
Bazen zinadan daha tehlikeli fitneye kapı açan bir virüstür dedikodu
Öyleyse ne yapmalı
Yazılı kaynaklardan beslenmeli
Söyleyecek bir sözü olan mutlaka konuşmalı
Ama karnında konuşmamalı
Kişinin arkasından da konuşmamalı
Rivayetlerden, fısıltılardan derlediği bir fasıl sunmamalı kimseye
Efendiler Efendisi Hz. Muhammed (sav)"e ilk gelen oku emrine binaen, kitabi konuşmak gerek
Rabbimizin üzerine yemin ettiği kalem ile
Yazı ile konuşmak gerek
Efendimizin sağ elinizi kullanınız emrine binaen dile bedel kalem konuşmalı
Herkesin mutlaka ifade etmek istediği bir şeyler vardır elbet
İfade etmek istediği şeyleri bir deneme, bir makale, bir şiir, bir öykü herkes kendine uygun bir dil ile ifade etmeli
Değil mi insanız
Değil mi toplum içindeyiz
Değil mi kendimize, ailemize, çevremize, toplumumuza karşı görevlerimiz var
Söyleyeceklerimiz var
Neden söylemeyelim ki
Söylemeli
Ama mutlaka kalem kullanmalı
Yazmak, kimiler için bir sırdaş, kimileri için hayalen sohbet edilen bir arkadaş, kimileri için empati, kimileri için bir vaiz, kimileri için bir mesuliyet, bir görevdir
Bana gelince
Karanlık bir gecede yol alan bir seyyahın gayri ihtiyari mırıldadığı bir türkü, çaldığı bir ıslık olarak görebilirsiniz
Sayın Değerli Ağabeyim Murat ÇELİK Bey müsaade ettiği müddetçe ve siz değerli okurlarım da tahammül ettiği müddetçe yol türkülerini söylemeye devam edeceğiz inşallah
Siz değerli okurlarım tenkit ve eleştirilerinizle türkülerimize iştirak eder, sese ses katarsanız muhabbet, dostluk, arkadaşlık da işte o zaman hâsıl olur