Seyran Park
Refah Partisi
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Sami Er
Hakkı Yiğit

Öğretmenler Günü ve Temel

24 Kasım 2012 - 11:58 Yorum: 0

24 Kasım “Öğretmenler Günü” imiş…

Hangi öğretmenlerin, hangi eğitimin günü imiş doğrusu merak ediyorum.

Saygınlığı her geçen gün ayaklar altına alınan, bütçeye bir yük olarak görünen, modern dünyanın ‘dadı’, ‘özel güvenlikçilerine’ dönüştürüverilen öğretmenlerin mi günü?

Okuma-yazma seferberliği adına hayatının en güzel yıllarını hapishanelerde, kışlada geçilen biri edasıyla iki de bir saate bakarak, kaçmak için planlar yaparak zorunlu eğitim adı altında okullara hapsedilen öğrencilerin mi?

12 yıl boyunca dirsek çürüttüğü okulun verdiği diploma ile üniversite sınavlarında sıfır çeken öğrencilerin mi?

Bir melek olarak dünyaya gelen ve kendilerine emanet edilen çocuklarını “hocam biz laf geçiremiyoruz, çalışmıyor da, bari okula gelsin de adresi belli olsun ve böylece biz de birkaç saat onun yokluğunu fırsat bilip rahat bir nefes alalım” diye çocuklarını okula gönderen velilerin mi günü?

Doğrusu merak ediyorum, kimin günü ve niçin hala kutlanmaya değer bulunur…

Oldum olası böyle Özel(!) günler samimi ve sıcak gelmez bana.

“Safdillerin avuntusu mu, züğürt teselli mi, modern dünyanın göz boyama sanatı mı, aldatma ve uyutma politikası m dersiniz” sizi bilmem ama ben,

“Acaba bu güzel ve özel günler(!)le hangi kirler, problemler, yanlışlıklar örtünmeye çalışılıyor” diye hep merak ederim.

Benim ki de boş bir merak işte…

Ve bu günleri fırsat bilen devletlülerimizin, sözde sivil toplumu olan sendikalarımızın(!), derneklerimizin(!) kendi reklâmlarını yapmada yarışmalarını; uyanık ticaret erbablarının % 60,70, 80,… felân feşmekâna varan indirimleri, değerli muallimlerimizin gününü kutlama adına yapılan sazlı-sözlü veyahut soğuk bir o kadar da donuk yapılan resmi törenleri hiç sevmem ve “acaba bu çağda halen böyle etkinlikleri canı gönülden isteyen eğitimciler var mıdır” diye düşünmeden de edemiyorum doğrusu…

Bence bu günlerde yapılması gereken “bir yılın muhasebesini yapmak; problemlerimizi, eksiklerimizi görüşmek ve onların hal çareleri üzerinde düşünmek; daha iyisini başarabilme yolunda kafa yorma, öneriler sunma, hakk arama, maddi ve manevi yönde daha iyi ve güzele ulaşmak için motivasyonu sağlayacak etkinlikler” şeklinde olmalıdır.

Ama böyle özel ve güzel (!) günlerde bu tür programlar günün anlam ve önemine aykırı bir format olduğu, bu tür ağır konuların böyle günlerde gitmeyeceği mülahazasıyla bu tür değerlendirmeler başka bahara bırakılır hep…

Hiçbir zaman gelmeyen baharlara…

Öyleyse ey okur! mahallenin delisi sadece biz miyiz? Biz de uyalım kalabalığa…

Temel fi tarihinde ücretli öğretmenlik yapar.

Sene sonuna doğru Dursun’a gelir,

“Oğlum aldığım maaştan elde avuçta bir şey kalmadı. Nasıl geçireceğiz bu yaz…” der.

Dursun: “Oğlum bir öğrenciye edersin hakaret, oda açar telefon, eder seni şikâyet. Yatarsın bir iki ay hakaretten mahpus. Yeni eğitim-öğretim sezonuna yetişirsin, etme merak.”

Dursun’un aklına uyan Temel bir gün haylaz bir sınıfta “Ben bir çoban mıyım eş…ler, ine… ler” deyip sınıfa hakaret eder ve kişilik haklarına hakaretten ve dahi öğrencilerin psikolojini bozmaktan soluğu mahkemede alır. Kendisine bir yıl iki ay hapis cezası veren Hâkime Temel,

“Hakim Bey! Tamam bu iki ay cezayı kişiye hakaretten dolayı aldım. Bu bir yılı niçin verdiniz onu anlayamadım” deyince Hâkim:

“O da devlet sırlarını ifşa etmekten” der…

Yine de söylemeden geçemeyeceğim, Can çıkar huy çıkmaz işte, söylemesen dilim şişer.

“Öğretmenler Gününüz Kutlu Olsun”

YAZARIN DİĞER YAZILARI