Seyran Park
Refah Partisi
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Sami Er
Hakkı Yiğit

Okurlarımın Eleştirilerine Dair

09 Haziran 2009 - 08:16 Yorum: 2

Bir yazar için okuyucu velinimettir.

Hatipleri konuşturan cemaat ise, yazarları geliştiren okuyucusudur.

Bu satırların yazarı kendisini “doğruları vazeden, başkalarına akıl satan biri olmadığını” ilk yazısında belirtmişti…

Bendeniz gecenin ıssız ve zifiri karanlığında yol alırken, benden başka yürümekte olanlar da sesime ses vererek varlıklarını bana hissettirirlerse “Yol Türkülerini” beraber söylemek istediğimi ifade etmiştim.

Türküler çoğu kez bir münzevinin samimi mırıltısından ibarettir.

Biraz da “Karnında konuşan, arkadan konuşan, ben “filan feşmekân makam-mevki de olsaydım…” deyip de akıl hocalığı yapanlara bir mırıltıyla da olsa verilmek istenilen bir cevaptır… Yazdıklarımın hepsinin konuyu şümullü ele aldığını ve hepsinde isabetli değerlendirmelerde bulunduğumu iddia etmek için akıl fukarası olmam lazım…

Ancak ben kendimce ele aldığım meseleye bir pencereden bakıyorum…

Diğer pençeleri kapatmaya kalkışmak veya yok saymak ne mümkün…

Açtığım pencereden türküler mırıldanıyorum…

İstiyorum ki okurlarım da kendi dünyalarında açtığı pencereden ses versinler.

Varlığımızdan haberdar olalım, yürüdüğümüz bu hayat yolunda başka telden, diyardan türküler söyleyelim…

İşte bu noktada yazılarıma, lütfedip değerlendirme bulunan bütün okurlarıma teşekkür ediyorum…

Çünkü her bir değerlendirme, hele hele seviyeli eleştiriler beni alternatif düşünmeye zorluyor.

Zira hakikatler fikirlerin çatışmasından doğar…

Ben mal satar gibi akıl satmaya yeltenmiyorum ki eleştirilerden gocunayım…

Bir şeyler öğrenmek, bir şeyler üzerinde düşünmek ve bu yolda gayret edenlerin varlığı mutlu ediyor beni…

Söylenen her türkü elbette bize neşe verecek değil ya…

 Bazen hüzün, bazen gurbet, bazen neşe, bazen sitem, bazen aşk, bazen ayrılık... duygular taşımalı…

Önemli olan samimiyetle, söyleyen duygularını katarak söylemiş olsun…

Tezatlılar Yumağı” başlıklı yazımla ilgili eleştirilere gelince…

Sezai Kara kardeşim diyor ki, “Ne yani, sabah yürüyüşü yapmak haram mı?”

Ne mümkün…

Keşke sadece sabah ile yetinmeyip de hayatımızın her anı eylem, aksiyon olsa…

Rahmetli Nurettin Topçu “müminin ibadeti; eylemidir, hareketidir” der.

Ve dikkat edersek ibadetlerimizde hep bir eylem vardır…

24 saat camilerde, mabetlerde, kahvehanelerde pineklemek, hele hele günümüzde ve ülkemizde dinin, değerlerimizin, vatanımızın temellerini bomba koymak demektir…

Bize üreten, düşünen, ticaretini, işini, sanatını ibadet aşkıyla yapan her kesimden insan lazım…

Ahreti kazanmanın yolu dünyayı kazanmaktan geçiyor biraz da…

Takvanın bir boyutu da, “her ne iş olursa olsun yaptığı işi iyi yapmak, yaptığı işin hakkını vermeye çalışmak” olduğunu düşünenlerdenim…

“Tezatsız bir hayat mümkün müdür ey imam” hitabına gelince, elbette niyet okuyucusu olmadığımdan dolayı niçin böyle bir hitap şekli kullanıldığını bilmem mümkün değil…

Ama Sevgili Kara"nın soruna gelince, “ne mümkün… Hayatın güzelliği de zikzaklar ve tezatlıklarla örgüleşmiş olmasından değil midir? Monoton bir hayat cennet de olsa gerçekten insanı sıkar… Farklılığa ihtiyaç duyar insan…

Ama farklılıklarımız, tezatlıklarımız ve zikzaklarımız bulunduğumuz konumun görev ve mesuliyetini unutturmamalı, bir başkasının veya toplumun haklarına tecavüz eder olmamalıdır ve en önemlisi de KUM TANESİ rumuzuyla değerlendirme de bulunan kardeşimin dikkat çektiği gibi “taklitten ve modadan” uzak olmasıdır. Uydum kalabalığa olmamalıdır.

MÜTELAA rumuzuyla değerlendirme de bulunan kardeşim yazımın eksikliğine dikkat çekmiş.

Doğru, eksikleri çok… Kendisi tezatlıklar yumağı olan şu dünya hayatın da hangi birini zikredeyim ki… Kendimce bir ikisini zikrettim… Okurlarımın zenginleştireceğini düşünüyorum…

Cemaatlerdeki tezatlığa gelince Sevgili kardeşim!

Bu ülkenin dindarları da, cemaatlere müntesip insanları da bu ülkenin ve bu asrın insanları…

İnsan için “ibn-i zaman” yani “zamanın çocuğudur” derler…

Hangi cemaat ve gurup olursa olsun, hedef kitle ve potansiyelleri insandır. Ve o insanların hamuru da günümüzün ailesinde, sokağında, camisinde, okulunda, dükkânında yoğruluyor… Uzaydan gelmiyor…

Çevrenin insan gelişimi üzerinde olumlu-olumsuz etkileri vardır…

Sadi Bostanında ne güzel söyler…

Gül bahçesinin yanında geçen gül taşımasa yine de gül kokar…

Cemaatler insanı elbette cennete götürmez… Aklı olan araçları amaç edinmez… Sivil toplum örgütleri ve cemaatler, tarikatlar araçtan ibarettir.

Yarın huzuru ilahide “hangi cemaat ve partidesin” diye sormazlar kişiye…

Ama “nasıl bir insan olduğumuzu hepimize sorarlar…”

Düzelmeye devlette, cemaatlerden, sivil toplum örgütlerinden, partilerden, kurum ve kuruluşlardan değil bireyden, özellikle de kendimizden başlamalıyız…

“Ey Devlet, sitem, cemaat diye hitap etmeyip de Ey insanlar, inananlar, müminler, ehl-i kitap” diye hitap eden Kurana nazarlarımı verelim...

Cemaatleri ve sivil toplum örgütler bizde hep sıkıntılıdır…

Çünkü Batı da katıldığı sivil toplum örgütüne pozitif katkısı olmayan birey “benim burada ne işim var… Ben burada fazlalığım der” ayrılır çoğu kez. Biz de ise bir iki ay bir guruba takılıp da bir yerlere gelmeyen, bir menfaat elde etmeyen birey “enim burada ne işim var yahu” iye mırıldanmaya başlar…

İstisnalar yok mu?

Elbette var… Ve onlara da müteşekkiriz…

444 rumuzlu okurum da Mütelaa rumuzlu okurum gibi aynı dertten muzdarip…

Tezatlıklar hepimiz için söz konusu… Sadece bir cemaat, parti, sendika meselesi değil…

Biz bize benziyoruz…

Ancak önceliğimiz iyi insan olmak olmalı…

 “iyi bir insan olmayan iyi bir Müslüman da olamayacağı bilinmeli…”

Dini, ibadeti, hacılığı, hocalığı beni alakadar etmez, etmemeli de…

Dini ticaretine, menfaatlerine alet edenlere karşı duruşumuzun cevabı ise bence Hz. Ali (ra)"ye atfedilen bir anekdottan saklı…

“Güzel bir at bulup hemen oradan uzaklaşmak lazım.”

M. Emin Yağmur okuyucum içe benim düşünce ve duygularım paralelinde katkı da bulunmuş.

Bütün okurlarıma teşekkür ederim… Bilhassa eleştirileriyle bana alternatif düşünce adına yeni pencereler açan okurlarıma daha çok teşekkür ediyorum…

Gönülden, samimi, nezaket kuralları içinde söylenen her türkü güzeldir ey okur…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI