Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Hakkı Yiğit

Oruç Boyası

11 Ağustos 2012 - 11:48 Yorum: 1

ORUÇ BOYASI

Orucun bizim gibi avam tabakası için sadece Ramazan ayına münhasır bir ibadet olarak algılanması, Orucun ramazan ile bütünleşmesinden kaynaklanmaktadır.

Oruçsuz geçen ramazan ayları -Allah’u a’lem- kutlu bir ay olarak görülmez.

Oruçsuz geçen Razaman aylarının kutlu zaman dilimlerinden soyutlanmışlığını fark etmek için, bir ömür boyu oruç ibadetini terk etmeyen ancak müzmin bir hastalıktan, illetten dolayı oruç tutamayanlara sormak lazım.

Gönüllerde burukluk, ruhlarda ızdırap ve sinelere düşen kor görünür de, oruçsuz geçen Ramazan aylarının “kutlu”luktan nasıl soyutlandığı o zaman daha iyi anlaşılır.

Oruç, Ramazan’bir ay olması yolunda havası, suyu, oksijenidir.

Bu ayın en güzel meyvesi de Kuran, namaz, infak… olsa gerek…

 Sair zamanlarda tutulan oruçlar da elbette makbuldür.

Ama Ramazan ayına boyasını çalan, ruhlarda ve gönüllerde ayrı bir tat oluşturan oruç, bir başkadır.

Bu ayda tutulan oruç bireysel bir ibadet olmaktan çıkıp, külliyet kesb eder.

Cihanşümul bir hal alır.

Sosyal hayatı sarıp sarmalar.

 Varlık ağacının en olgun ve en güzel meyvesi olan insanoğlunun bu ayda tuttuğu oruçla, verdiği zekatla, infak ettiği fıtır sadakası ile verdiği iftarla, kıldığı namazla getirdiği salavatlarla, okuduğu Kuran ile; ruhundaki, gönlündeki merhamet, şefkat, tevazu, acizlik, hilm, vakur… gibi meziyetleri geliştirir ve varlık ağacının en olgun meyvesi olmasını sağlar.

Bu ay bir cihetle insanı kâmil olmanın fihristesi, sandukası; mümin olmanın genlerini içinde cem eden bir tohumdur.

Ramazan insanı ruhanileştirir, uhrevileştirir, melekûtiyet kesbettirir, Cenâb-ı Hakk’a layık bir kul eyler.

Gök ehlini dahi gıptaya sevk edecek ahsa-i takvim sırrına mazhar kılar.

Bu kutlu zaman dilimi sadece insanda mı değişimi gerçekleştirir?

Elbette değil.

Bu zaman dilimindeki değişimi, köyde, şehirde, sokakta, mahallede, mabette… görmek mümkün…

Zira ramazan ayında küre-i arz bir zikirhâneyi umumiye dönüşüverir.

Dünya bir Mevlevi edasıyla kendi etrafındaki galaksiler, gezegenler ile dönerken; bu kutlu zaman diliminde küre-i arz ve onunla birlikte raks eden diğer gezegenler ve bağrındaki varlıklar kendi dillerince yaptıkları virdini daha bir neşe, huşu ile her zamankinden daha fazla bir şekilde gerçekleştirir…

Gök semada Ezan-ı Muhammediye’ler, selalar, salâvatlar, kelamullah, ilahiler bir başka çınlayıp durur…

Gönüller, Leyla ile Mecnunun aşkını arattırmayacak bir şekilde aşk ile çarpar…

Mâbedler süslü, narin ve nâzin bir gelin gibi kendine talip olanlara gönlünü, bağrını açar…

Evler, mâbedlar, odalar… Kuran ile süslenmekte,

Çarşı-pazar, sokak-cadde, köy-mahalle, şehirlere Müslümanlığın hilmi, vakuru, sulhu, kardeşliği, merhameti, şefkatliği, mütevaziliği siner…

Ağaçlar, rahmanın kullarına en kıymettâr meyvelerini sunmak için sabırla iftar saatini bekleşir dururlar….

Her şey ramazanlaşır, yani müminleşir.

Bu durumda zaman ve mekânın farklı farklı olmasının ne önemi var…

İsterse doğu, isterse batı, ister kuzey isterse güney; isterse Türkiye, isterse Irak, isterse Almanya, isterse Çin, istese Amerika…

Ne fark eder bütün bu farklılıklar…

 Kur’an—Kerim müminleşen insanları “o müminler ki, Allah’ı gâh ayakta divan durarak, gâh oturarak, gâh yanları üzere yatarak zikrederler, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünürler ve derler ki:

Ey Rabbimiz! Sen bunları gayesiz, boşuna yaratmadın. Seni bu gibi noksanlıklardan tenzih ederiz. Sen bizi o ateş azabından koru.” diye resmeder.

Ayet-i kerime’de geçen mümin portresinin çizimi hız kazanır, kişinin müminleşmesi zirve yapar...

Çünkü, Cenab-ı Hak, “benim içindir” dediği bir oruç boyası ile boyasını çalmaktadır insanın ruh, gönül dünyasına…

YAZARIN DİĞER YAZILARI