Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Hakkı Yiğit

Oruç, seyyahtır

05 Ağustos 2012 - 16:16 Yorum: 0

Oruç, bir seyyahtır.

Yılın her anına, her tarafa gerçekleştirir yolculuğunu.

Biz orucun mevsimlere, aylara, anlara doğru yolculuğunu ve bu yolculuklarda uğradığı şehirleri, kentleri, köyleri, mahalleleri; benleri, tenleri, fertleri; yani zahire olan yolculuğunu biliriz, görürüz çoğu zaman…

Peki ya orucun bâtına doğru yaptığı yolculuktan haberdar mıyız acaba?

Asıl bizi ilgilendiren yolculuğun bu ciheti olması gerekir.

Bir bakıma oruç; kişinin kendi iç dünyasına doğru yaptığı yolculuğun adıdır.

Kişinin kendisini tanıması, kendisini bilmesi, kendini gözden geçirmesi, tamiratını yapma, eksiklerini giderme ve kendini yenilendirmesinin adıdır.

Her şeyi maddeden ibaret gören aklı gözüne inmiş, biz maddeperestlerin en çok ihmal ettiği varlık kendisidir.

Çoğu zaman devasa binalar, sitelere, yığın yığın kitleler içerisinde, beton yığını sokak ve caddeler içinde koşup koşuşturan insanının bu koşuşturması bir yere kavuşmak, yetişmek için değildir; bu koşuşturma kendinden kaçıştır aslında…

Modern dünyanın dayattığı hayat tarzı, kişinin kendinden kaçışın üzerine bina edilmiştir.

Kişi kendinden kaçtıkça; anne babasından, evladından, akrabasından, komşularından, kendisini yaratan rabbinden uzaklaşmış olacak…

Kendince böylece birey kalacak(!)

Özgürlüğüne kazanacak(!)…

Ama öyle mi?

Asla…

Rabbine kul olmaktan kaçan, başkalarının, maddenin, hazzın, lezzetin, egonun, modern dünyanın modern efendilerinin, teknolojisinin… kulu ve kölesi olmaya mahkum kalacak.

Sahibi tarafından terk edilmiş, sokakta yaşamaya başlayan bir sokak varlığı gibi kalmış olacak.

Zahiren, özgür, serbest; ama zilletli, zelil bir hayat…

Oruç, insanın bir sahibin olduğunu ve onun emri ile hareket ettiğini insana hissettiriyor.

Af buyurunuz sahipsiz sokak köpeğine açınır da, kendisinin bir yaratıcısı olmadığını iddia eden insana acınmaz mı?

Asıl acınacak insan, kendisiyle barılık olmayan,

Rabbiyle irtibatı olmayan insandır.

Oruç, insana bir sahibin olduğunu haberdar etmekle de yetinmez.

Sahibinin kendisi için verdiği aklın, gözün, kalbin, kulağın, midenin, elin… zahiri ve batini bir çok nimetin farkındalığını hissettirir.

Yine oruç, kişinin hayatını idame etmesi için sahibin onun emrine musahhar kıldığı, su, nebatat, hayvanat, hava, rüzgâr, gece, gündüz… gibi nice nimetlerin farkına varmasını sağlar.

“Çok gezen mi bilir çok okuyan mı?” sorusuna “çok gezen” diye cevap verilecekse, oruç her yıl en az Ramazan da elimizden tutup, aklın ve kalbin feneriyle kâinatın küçültülmüş numunesi olan insan sarayını gezmeyi, incelemeyi, temaşa etmeyi sağlıyor ve insanda cem olunmuş halikulede güzellik, nezafet, düzen, aheng karşısında kişinin secdeye kapanmasını sağlıyor.

Şayet cevabımız  “çok okuyan bilir” ise, bu kez oruç; Cibri-i Emin ile Efendiler Efendisine gelen kâinat kitabının tefsiri hükmünde olan Kur’an-ı Kerim’i çok okutturarak kişinin kendisi ile rabbi arasındaki iletişimi sağlıyor.

Bana kalırsa oruç, kişinin kendi dünyasına doğru seyahate çıkmasının ve kendisini tanımasının, okumasının adıdır.

Bu cihetle oruç bir seyyahtır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI