Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Hakkı Yiğit

Oruçun Çağrıştırdıkları

30 Temmuz 2012 - 12:34 Yorum: 0

ORUÇUN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI

Oruç, Cenab-ı Hakk’ın yüce kitabında işaret ettiği en güzel boyalardan bir boyadır.

Çalındığı yere, kişiye rengini veren boya…

Çalındığı yeri, (taşıyla-toprağıyla, canlısıyla-cansızıyla, kişiyle-cemiyetiyle, çarşısıyla-mabedi ile)  müslümanlaştıran bir boya…

Bu boyanın bin bir tonu var...

Kimi zaman hüzün, kimi zaman sevinç, kimi zaman coşku, kimi zaman tefekkür kokar…

Ama her hal ve şartta çalındığı yeri ve kişiyi “kutlu”laştıran ve onu, orayı Sâni-i Zûlcelal’in boyasına çalan boya…

Oruç ayı, yaklaşık otuz üç yılda senenin bütün günleri uğrar, boyasını çalar.

Evlatları arasında ayırım yapmayan bir anne gibi…

Bütün “an”ı kucaklamakta, sarmakta…

Şayet böyle olmamış olsaydı, kendisine uğramayan “an”, “zaman dilimi” ebediyen, Efendiler Efendisinin kendisine dayanıp hutbe irad ettiği kütükten ayrılınca ağlayıp duran kütük gibi kıyamete kadar inleyip dururdu belki de…

Bir üvey evlad gibi boynu bükük kalacak, yetim kalmış gibi kendini görecekti belki de…

O Allah kendi indinden bütün zaman diliminin “kutlu”luğunu göstermek ve cennet bahçelerinden bir bahçenin veya hafizanallah cehennem çukurlarından bir çukurun kendisi ile kazanıldığı bu sermayenin her “an”ının kıymetini biz kullarına göstermek ve zaman dilimleri arasında da boynu bükük bir an bırakmamak için olsa gerek ölülere dahi hayt veren bu boyasını tüm “an”a çalmıştır, kim bilir?

İslam’da zahiren “Mübarek gün ve geceler”, “kandiller”, “mübarek ay” diye zikredilen zaman dilimleri olsa da, aslında bu “kutlu”luk zaman tünelinde geçen bizlerin o yaşadığımız “an”ın rahmine serptiğimiz tohumlara göre oluyor.

Kur’an; asra, geceye, kuşluk vaktine, on güne… yemin ediyor, işaret ediyor…

Hangi gece, hangi vakit, hangi kuşluk… nerde bilinsin?

Bu hangi yerler ancak oruç gibi bir boyanın çalınmasıyla kutlu”luk kesbeder.

Onun içindir ki her “kutlu” zaman diliminde, günde yapılan ibadetlerin olmazsa olmazlarındandır oruç…

İlk orucum yine böyle bir yaz mevsimine denk gelmişti.

Daha çocuktum ve elbette bir çocuğun gönül ve his dünyasındaki oruç ile büyüklerin gözündeki oruç olgusu, algılaması bir değildir.

Çöl kavurucu sıcakların yaşandığı yine o günlerde ekinden, kaysı işlerinden bunalan, susuzluktan dili damağına yapışan büyüklerin öğlen sonrasında her birinin mahzun mahzun,  rengi benzi atmış bir şekilde bir gölgelikte kıvranıp durmuş büyükleri görünce; -Allah’u âlem- öğretmenimizin veya annemin anlattığı fahişe, kötü bir kadının susuz bir köpeğe su vermek için ayağındaki çalığı çıkarıp, kuyuya inip çalığına doldurduğu suyu köpeğe içirmesinden dolayı cennete girdiği hikâyesi gözümde canlanıvermişti.

Ve şimdi bu günlerde tutulan oruç bende yine o kadının hikâyesini çağrıştırıp durmaktadır.

Ey Rabbi Kerim’im! O kötü kadın, susuzluktan dili damağına yapışmış, neredeyse ölmek üzere olan bir köpeğe bir yudum su verip ona hayatını idame ettirdiği için sen affettin, cennetine koydun.

Bu çöl sıcaklığın yaşandığı bu günlerde, bağda bahçede, ekinde, kaysıda, inşaat içinde, kendisine ve evlatlarına bir lokma helal rızık sağlamak için dili damağına yapışma pahasına da olsa orucunu tutarak çalışan, kutlu boyanla boyalanan kulların hürmetine bizleri affet…

Bize acı, merhamet et…

Ruh ve gönül dünyamızı zinnetlendirip, her türlü kiri giderme, çirkin ve ayıpları örtmek ve şanına layık tecelligâhın haline getirmek için bizlere lütfûnla ihsan ettiğin en güzel boya ile, hakkıyla boyalanabilmeyi nasip et!

Batınımızı, zahirimizden; siretimizi, suretimizden; içimizi dışımızdan; ahretimizi dünyamızdan güzel eyle!

Amin…

YAZARIN DİĞER YAZILARI