Seyran Park
Refah Partisi
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Sami Er
Ramazan Durmuş

Oyunun farkına varabilmek!

27 Kasım 2012 - 17:30 Yorum: 1

Bebek katili terör örgütü, “Kürt sorunu” diye bir kavramın üzerinde 30 yıldır oturuyor. Yandaşlar ve ahkam kesenler de bunu kaşıdıkça kaşıyor. Ama sorunun ne olduğunu bu memleketteki insanlara bir türlü anlatamadı.

Sahi bu “Kürt sorunu” nedir?

Dünyanın en büyük demokrasi söylevlerini yapabilen, hak hukuk, insan hakları gibi kavramları literatürün en ağır tarafından dile getirebilen ama yaşadığı toplum içerisinde üretime katkısı çok az olup daha çok tüketim ve kural karşıtlığı ile uğraşan yaramaz çocuk edası mıdır “Kürt sorunu?”.

Taleplere bakınız.

Anadili özgürce konuşma. Peki kısıtlama var mı? Her Kürt kökenli vatandaşım özgürce dolaşıp her türlü haklarından faydalanmıyor mu? Kültürünü diğer insanların rahatsız olabileceği tarzda dahi özgürce yaşamıyor mu? Bu ülkenin her köşesinde her türlü kanuni veya gayri kanuni ranttan faydalanmıyor mu? Devletin her türlü gelirinden pay almıyor mu?

Efendim ne imiş dertleri; mahkemelerde ana dilde savunma yapacakmış! Onu da verdiler. Anadilde eğitim; kusura bakmasınlar resmi eğitimin dili bir tanedir. O da genel dil Türkçe’dir. Peki bu hakkı da versen sanki PKK bitecek mi?

Şu bir gerçektir ki, demokratik ve kültürel talep makyajı PKK için bitmek üzeredir. Şapka düşecek kel görünecektir. Kel zaten belli ama görünmek istenmiyordu.

İhanet çeteleri ile mücadelede maalesef yanlış politikalar devam ediyor.

Bir kere sana kafa tutan ve zarar veren bir zihniyeti müzakere tarafı olarak görmekle mağlubiyeti kabul etmiş oluyorsunuz.

Hala anlamadınız mı?

Ne verirseniz verin; istekler ve kan dökülmesi devam edecektir.

PKK terör örgütü uluslararası şebekelerin oyuncağı taşeron bir örgüttür ve varlığının tek nedeni karmaşık rant sistemleridir.

Bebek katili eli kanlı örgüt, uluslararası güçlerin ve ülkelerin hiçbir zaman vazgeçmeyecekleri bir piyondur.

Bir büyük oyun uzun süreli olarak oynanmaktadır. Bu oyunu hazırlayanlar dahi bu kadar uzun sürebileceğini hesaplamamışlardır. Hatta bu oyun biterse diye yeni oyunlar da hazır paket ellerinde bulunmaktadır. Ama buna henüz ihtiyaç duymamışlardır.

Türkiye’de son 10 yıldır imkânsız gelişmeler meydana geldi. Aslında büyük bir pazılın son parçaları yerleştirilmektedir. Biraz inceleyelim isterseniz bu pazılı.

Bu pazılın ilk hamlesi Sovyetler Birliği’nin dağılması idi. Vaktinden önce oldu.

İkinci hamlesi Büyük Ortadoğu Projesi dediğimiz bölgede kontrolü ele geçirmekti. Bu da gerçekleşti.

Üçüncü hamlesi gerek Türk gerekse İslam özellikli bu bölgede (Bu bölgeye dünya zenginlikleri bölgesi de diyebiliriz) tam hâkimiyeti sağlamaktı. Bunun için de kilit ülke Türkiye’dir. Gerek İslam ülkelerinin gerekse Türk devletlerinin gönlünü kazanabilen ama çokta güçlü olmayan bir Türkiye’nin varlığı bu amaca hizmet edecektir! Güçlü bir Türkiye bu amaca hizmet edemez.

Son bölümde ise yapılacak iş bu zengin bölgeyi Anadolu’dan idare etmektir. O yüzdendir ki; Anadolu’nun kontrolü ellerinde olmalıdır. Anadolu’dan kontrol ederken Anadolu’daki devlet Türkiye Cumhuriyeti mi olacak yoksa bu bölgeyi kontrol edebilecek yerde kurulacak başka bir devlet mi olacak bu pazılın en karanlık tarafıdır. Ancak gelişmeler ikinci şıkkı daha olabilir yapıyor. Yani Türkiye’nin AB üyeliği olacak ama Türkiye doğusu Irak Suriye ve İran da yeni bir devlet oluşumu yaratılacak gibi duruyor.

Yapacak bir şey var mı? Şu durumda o da yok gibi gösteriliyor. Zaten maksatta bu... Çıkar yolu bulamamak ve teslimiyet. Yeni bir Atatürk veya yeni bir kurtuluş savaşı olabilir mi; zannetmem.

Bölünme çabaları ne yazık ki belirginleşiyor. Bölünme olmasa bile zengin bir Türkiye Cumhuriyeti olacak ama Türkiye, Türklerin olmayacak. 1000 yıllık Türk egemenliği Anadolu’da son bulacak. İşte görünen pazıl buna benziyor.

Son sözümüz isterseniz Atatürk’ün olsun:

“- Esas Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla temin olunabilir. Ne kadar zengin ve refaha kavuşturulmuş olursa olsun bağımsızlıktan mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık olamaz.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI