Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Siyaset 22 Ekim 2014 - 23:03 Yorum: 0

Özgürlüklerin korunması için "iç güvenlik reformu" yapıyoruz

Başbakan Davutoğlu "Özgürlüklerin korunması için, huzur olsun diye iç güvenlik reformu yapıyoruz. Bu konudaki kararlılığımız devam edecek" dedi.

Özgürlüklerin korunması için 'iç güvenlik reformu' yapıyoruz

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Hak-İş Konfederasyonunun 39. kurum sene dönümü etkinliği kapsamında düzenlenen 3. Emek Kısa Film Yarışması mükafat Töreni'ndeki konuşmasında, emeği insanoğlunun şeref sembollerinden bir tanesi şekilde nitelendirdi.

Emeğinin bilincinde olan, emeğinin hakkını iradesiyle savunan Hak-İş Konfederasyonunun ve üyelerini hürmetle selamlayan Davutoğlu, estetik beğenisine sahip olmasının, insanoğlunu diğerlerinden ayıran bir öteki öğe olduğunu belirtti.

'Biz cemil, cemal vasfına inanmışlar şekilde dünyada estetiğin egemen olmasını tıpkı sürede mevcut oluşun en esas vasıflarından birinin tarih sahnesine çıkması şekilde görürüz' diyen Davutoğlu, 'sanatın, estetiğin yansıması' olduğunu söyledi.

Sanatı da insanı öteki varlıklardan ayıran esas hususlardan bir tanesi şekilde değerlendiren Başbakan Davutoğlu, 'Emek ve sanat yanyana gelince gerçekte insanın, varlıkların en şereflisi olma vasfını ne için kazanmış olduğunu da anlayabiliriz' diye konuştu.

Emeği insan bedeninin, sanatı ise insan ruhunun onuru şekilde anlatım eden Davutoğlu, 'Birisi mevcut oluşun bedensel onurunu temsil eder, Öteki ruhun estetik yansımasını oluşturur. İkisinin bir araya gelmesi de bir manada Hak-İş benzeri bu yolda çaba sarf eden ince ve derin bir felsefi manası emek dünyasına katmaya çalışanların bir araya getirdiği bilinci de yansıtmaktadır' ifadesini kullandı.

Emeği onurun bir parçası şekilde gördüklerini bu kapsamda emek için örgütlenen tüm yapıları da tıpkı hürmet, kıymet ve saygıyla karşıladıklarını vurgulayan Davutoğlu, şöyle konuştu:

'İnsanoğluna 'alın terinden daha hayırlı bir şey yoktur' diyen bir inancın temsilcileriyiz. Bu manada da alın terimizle elde ettiğimiz bir lokma ekmeği, alın terin olmadan, başka yollarla elde edilmiş bir alem mala tercih ederiz. Helal yolla kazanılmış ve neslimize helal yolla ikram edilmiş bir lokma gıdayı, ekmeği bu anlamda karşılığında ne servet konursa konulsun tüm servetlerin terk edileceği, terk edilmesi gerektiği bir çaba ve cehd yolu şekilde da görürüz. Buradan helal rızık için yola çıkmış olan, şu anda biz burada dururken, bu güzel törende bir arada iken toprak altında maden ocaklarında ve ya inşaatlarda zor ve riskli koşullarda çalışmakta bulunan emekçilerimizi bir kez daha buradan hürmetle selamlıyorum. Allah onların emeğini her vakit kıymetli kılsın, onları tüm kazalardan da azade eylesin. Onların nesillerine de helal rızık ile yaşam sürmeyi nasip eylesin. İnsanoğlunun bu özelliği, inancımızın bu esas felsefesi bu topraklara Ahi Evran kültürü şekilde yansımıştır.'

Ahiliğin o kocaman çınarının bugünkü dallarıdır

Ahi Evran törenlerine oldukça çok kere katıldığını hatırlatan Davutoğlu, 'Hak-İş ve benzeri, emek onuru için çalışan şirketler Ahiliğin o kocaman çınarının bugünkü dallarıdır. O ahlak felsefesini emek dünyasına egemen kılmak için çalışmaktadırlar ve bu manada sırf sendikal şirketler şekilde haklı bir hak mücadelesini yürütmezler, tıpkı sürede bu topraklardaki kültürel değerlerimizin mücessem vaziyetini yansıtırlar, temsil ederler' ifadelerini kullandı.

Hak-İş'i modern toplumun en ciddi sendikal kuruluşlarından bir tanesi şekilde nitelendiren Davutoğlu, 'Herhangi bir uygar toplumda ki bizim toplumumuzda bulunduğu gibi, herhangi bir sendikal kuruluş, kendi üyelerinin emeklerinin karşılığını alabilmeleri için ne yapmaları gerekiyorsa onları en fazla biçimde yapmıştır, yapmaya devam etmektedir, her yerde emekçilerimizin, işçilerimizin haklarının takipçisi olmuştur' diye konuştu.

Bu nedenle kuruluşlara teşekkür eden Davutoğlu, şunları söyledi: 

'Bütün bunlar 21. yüzyılda hem insanlık onurunu temsil etme hem bu toprakların kültürel değerlerini temsil etme, emeği bu değerler arasında yorumlama hem de uygar koşullarda sendikal hakların öncüsü, takipçisi olma yolunda 39 yıldır yürütülen çaba, bugün bundan sonra olgunlaşmış, kurumsallaşmış, gelenekselleşmiş bir kalite kazanmıştır. Nice yıllara inşallah ulaşması dileğiyle bu sene dönümünü yine kutlama ediyorum.'

Her bir emekçimizin alın teri kutsaldır

Hükümet şekilde 1,5 ayı doldurduklarını, bu sürede Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan ile 5 kere bir araya geldiklerine dikkati çeken Davutoğlu, şunları kaydetti:

 'Bu vakit arasında bir başbakan bir sendika başkanıyla 5 kez buluşup neler konuşmuş olabilir? Sadece Hak-İş sendikası başkanı değil, öteki sendika temsilcileriyle de kimiyle 3, kimiyle 2, kimiyle 4-5 görüşmemiz oldu. Aslında bu sayım bilimi bile -ki bazan bakanlarımızla Bakanlar Kurulu dışında 5'er kez bir araya gelemediğimiz olabiliyor, Bakanlar Kurulu'nda devamlı görüşmelerimiz dışında- bizim sendikal faaliyetlere ve emek dünyasına, emekçilere verdiğimiz ederi gösterir.'

Yaptıkları her görüşmenin ayrı bir manası olduğunu anlatım eden Davutoğlu, ilk görüşmenin kamuoyunun 'asansör kazası' şekilde adlandırdığı kazanın peşinden olduğunu hatırlattı. Kazada hayatını kaybeden işçilere bir kez daha rahmet isteyen Davutoğlu, söz konusu görüşmeye ait bilgi verdi.

62. Hükümetin güvenoyu olmasının peşinden ilk Bakanlar Kurulu toplantısın gündeminin emekçilerin can, iş güvenliği olduğunu hatırlatan Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:

'Başka oldukça çok konu vardı bekleyen. Sadece konjonktürel şekilde o gün bu hadise bulunduğu için bunu gündemimizin önüne almadık çünkü nihayetinde 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' felsefesini sırf iyi bir şiar, söylediğinde insanları, kitleleri mitinglerde heyecanlandıran bir esas prensip şekilde benimsemiyoruz, tıpkı sürede uygulanması gereken bir prensip şekilde benimsiyoruz. Eğer emekçilerimizin iş güvenliği konusu için sıkıntıları varsa evvela onun ele alınması lazım. Her bir emekçimizin alın teri kutsaldır, o onurunun parçası bulunan bedeninin güvenliği kutsaldır, bu nedenle bu konuyu gündeme aldık.'

Güvenliği, insan hakları meselesi şekilde görüyoruz

İlk şekilde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını da ziyaret ettiğini anımsatan Davutoğlu, iş güvenliğini bütünüyle masaya yatırdıklarını hatırlattı. Bu toplantının peşinden tüm sendika temsilcileri ve iş sağlayan kuruluşlarıyla bir araya geldiğini belirten Davutoğlu, başkanlık ettiği toplantıdaki sendikacılar ve iş sağlayan kuruluşlarını aralarındaki iletişimden ötürü kutlama etti.

Görüş alışverişinin uygar bir ortamda gerçekleşmesinden memnun olduğunu belirten Başbakan Davutoğlu 'Bu uyumu görmekten de toplumumuz hesabına kocaman haz aldığım bir toplantı gerçekleştirdik ve iş güvenliği konusu için tüm katılımcıların kabul ettiği, mutabık kaldığı esas ilkeler çerçevesinde bir fiil planı hazırladık' dedi.

Söz konusu fiil planının ilk taslağının Bakanlar Kurulu'na sunulduğunu dile getiren Davutoğlu, 'Daha sonra yine derinlemesine bir emek yürütülüyor. İnşallah ilk fırsatta bu çerçevedeki hukuki düzenlemeyi tamamlayacağız' ifadesini kullandı.

'Güvenlik' denildiğinde sırf sokak güvenliğini kastetmediklerini vurgulayan Başbakan Davutoğlu, 'İş güvenliğini de kastediyoruz ve iş güvenliğini herhangi bir güvenlik tedbiri benzeri görmüyoruz. Aksine bireyin en esas hakkı bulunan yaşam hakkını teminat altına dal bir insan hakları meselesi şekilde görüyoruz' dedi.

Önümüzdeki günlerde, bütün sendikaların ve işverenlerin katıldığı bir toplantıda, en tehlikeli piyasa gruplarından başlamak üzere konuyu görüşeceklerini bildiren Davutoğlu, yasal ve ekonomik tedbirlerle konuya akılcı bir çözüm bulmaya çalışacaklarını kaydetti.

Başbakan Davutoğlu, 'Emekçilerimizin canları, hayatları ve onların o koşullarda çalışırken evlerinde onların dönmesini bekleyen evlatlarının, eşlerinin huzuru, bizim siyasetimizin esas amaçlarından. Onların korunması, siyasetin ahlaki ilkelerinden şekilde gördüğümüz esas ilkelerinden biridir. Bu çalışmaları sürdüreceğiz' dedi.

Eserleri yakmak insanlık onuruna saldırmaktır

Karma İstişare Komitesi Toplantısı'nda Türkiye'nin AB perspektifini ve evrensel standartlarında emek şartlarını nasıl temin edileceği hususunu konuştuklarını anımsatan Davutoğlu, '6-7 Eylül olaylarını çağrıştıran' 6-7 Ekim olaylarının ardından, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan sektör temsilcileriyle TOBB'da buluştuklarını söyledi. 

Bu gelişmelerin siyasi alanların olup bitenleri şekilde görülebileceğine işaret eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Hayır, orada yakılan her bir iş yerinde, yakılan her bir araçta, her bir binada, ambulansta, kütüphanede, o kütüphanede yanan her bir kitapta insan onurunun esas dayanağı bulunan insan emeği vardır. Bu talanı yapanlar, sırf o binalara hakaret etmiş olmadılar, o binaları yıkmış yakmış olmadılar, o eserleri bulunmaz etmiş olmadılar; insanlık onuruna da saldırmış oldular nedeniyse onların her bir tanesi insan emeğinin ürünüydü. İnsan emeğine saygı gösterenler, o emeğin ürünü bulunan eserlere de saygı gösterirler. Alın teri ile ortaya konmuş eserleri yüzlerce, binlerce on binlerce bireyin alın teriyle ortaya çıkmış eserleri bir molotofkokteyliyle bir talanla ateşli silahlarla yakmak şekli ile bulunmaz etmek insanlık onuruna saldırmaktır.'

Çözüm süreci emeğe saygı

Çözüm Süreci'nin gerçekte emeğe saygı süreci olduğunu anlatım eden Davutoğlu, 'Onlarca neslin sırf alın teriyle değil, tertemiz kanlarıyla oluşturdukları bir kardeşlik emeğine saygı için bir araya geldik pazar günü. Kim ne yaparsa yapsın, kim bu topraklara kin ekmek isterse istesin, Hak-İş'in varlığı, Hak-İş benzeri şirketlerin varlığı, emeğe saygı duyanların varlığı, en önemlisi de doğusuyla batısıyla kuzeyiyle güneyiyle çıkarlarını birbirine kardeş addeden aziz vatandaşlarımızın varlığı tüm bu tuzakları bozmaya yetecektir' diye konuştu. 

IŞİD bahanesiyle yapılan izinsiz gösterilerin, huzurun ve istikrarın bulunmadığı yerde emeğinin de olmadığını gösterdiğini vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

'O günlerde birkaç gün o alanlarda dükkan varsa açılamadı, emekçiler işlerini yapamadılar. Fabrika varsa işçiler gidip çalışamadı. Kamu sektöründe çalışan emekçiler çalışamadılar. Düşünün hiç bir vakit olmamaktadır lakin bu vaziyet devam etse sendikal haklardan da bahsetme kalmaz, herhangi bir haktan bahsetme olanağı kalmaz. Şimdi Suriye'de sendika mevcut mı, sendikal hak mevcut mı, herhangi bir halk düzeni mevcut mı, insan hakları korunabilir mi, herhangi bir özgürlükten bahsetmek mümkündür mü? Biz özgürlüğü ve güvenliği karşı tarafa koyarak yaklaşmıyoruz, bir konsept bünyesinde yaklaşıyoruz. Huzurun bulunduğu yerde hak vardır, istikrarın bulunduğu yerde, güvenin bulunduğu yerde özgürlükler kullanılır bir vaziyete gelir. Özgürlüğün bulunduğu yerde güvenlik yaşanabilir bir vaziyete gelir. Onun için dün açıkladığımız pakete bilhassa ve bilinçle bizzat 'Özgürlerin Korunması ve İç Güvenlik Reformu' dedim. Biz özgürlüklerin korunması için, huzur olsun diye iç güvenlik reformu yapıyoruz. Şimdi de ve bundan sonra da bu konudaki kararlılığımız devam edecek. Sendikalarımızın, emekçilerin haklarını koruyabilmesi için, işverenlerin daha fazla aşırı kazanç yapıp daha fazla aşırı emekçiye iş sağlayabilmeleri için, üniversitelerin genç nesilleri iş piyasasına çıkarabilmesi için, tüm bunların gerçekleşmesi için; istikrarın, huzurun, barışın egemen olması lazım. Biz bu konu hakkında kararlıyız.'

Davutoğlu, 90'lı zamanlarda tüm dünya ekonomilerinin büyüdüğü bir çağın yaşanmasına karşın Türkiye'de 1994'te, 1999'da ve 2001'de ekonomik krizlerin yaşandığını ve sokakların işsizlerle dolduğunu belirterek şöyle devam etti:

'Niye biliyor musunuz? Çünkü emeğe saygı duymayan politika anlayışları ve emeğin kendisine yaşam sektörü bulabileceği istikrar ortamı yoktu. Dünya ekonomisi büyürken, bizim ekonomimiz küçüldü. Doğu Avrupa'da sosyalizmden yeni çıkmış işçiler, o çağda maaşlarını bir kaç kat artırırken, bizim emekçilerimiz ücret kaybına uğradılar, yetmedi iş kaybına uğradılar. Son 12 sene bünyesinde ise bilhassa 2007'den bu güne kadar dünya ekonomisi küçülüyor. Avrupa son 2-3 yılda eksilerde büyüyor yani küçülüyor. Bizim kategorimizde gelişen ekonomiler şekilde adlandırılan ekonomilerde de kocaman krizler yaşandı. Her yerde iş kayıpları oldu. Atina sokakları, Madrid sokakları, Londra, hele hele Paris sokakları işsizlerin, işini kaybedenlerin ve ya ücret kaybına uğrayanların protestolarına sahne oldu son 4-5 yıldır. Bütün bu hengame içerinde vatandaşlarının istihdam sahasını genişletebilen tek Avrupa ülkesi Türkiye Cumhuriyetiydi. 2008'deki küresel ekonomik krizden bu güne 5 milyon 700 bin vatandaşımıza iş olanağı sağladık. Sadece geçen sene 1 milyon 200 bin vatandaşımız yeni iş imkanına kavuştu. gerçekte tüm bunlar bile türkiye'de kat ettiğimiz işaret eden olgular.'

Türkiye'nin genç ve dinamik bir nüfusa sahip olduğunu buna karşın genç nüfusun daha da gençleşmesini istediklerini anlatım eden Davutoğlu, 90'lı zamanlarda hükümetlerin aile planlamalarıyla nüfusun yaşlanmasına yol açacak uygulamalara başvurduğuna dikkati çekti.

Davutoğlu, o çağ hükümetlerin 'Aman az çocuk sahibi olun ki minikler büyüyüp, bizim önümüze gelip iş istemesinler' yaklaşımdan olduğunu belirterek şunları söyledi:

'Şimdi ise biz aksini söylüyoruz. Türkiye nüfusu gençleşmeli. Her fırsatta Sayın Cumhurbaşkanımız, 'en az 3 çocuk' derken gerçekte 2035'lerin 2050'lilerin Türkiyesini düşünüyoruz. Sürdürülebilir bir kalkınma için gerekirse bu genç nüfus bizim önümüze gelip iş isteyecek, daha fazla aşırı istihdam isteyecek. Bizim görevimiz daha fazla aşırı istihdamı gerçekleştirmeye çalışmak. Yoksa 'istihdam olmasın' diye nüfusu azaltmak, emekli sayısını artırmak değil. Bu yurt büyüyecek, bu ülkenin nüfusu, ekonomisi büyüyecek ama en önemlisi bu ekonomiyi, bu nüfusu besleyecek bulunan şey bu toprakların helal rızka dayalı yaşam felsefesi konuşulacak, korunacak, geliştirilecek. Ben 39 yıldır emeğin, alın terinin ve helal rızık anlayışının temsilciliğini yapmış, sözcülüğünü yapmış Hak-İş'e, Hak-İş'in tüm umumi başkanlarına, tüm temsilcilerine bu yönde gösterdikleri çabalar için bir kez daha teşekkür ediyorum.'

Muhabir: Sarp Özer, Tuğba Özgür Durmaz, Özcan Yıldırım,

Haber Kaynağı: MALATYA GÜNCEL
Malatya Haber
Malatya Haber
Malatya Güncel Haber