Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
23 Nisan
Siyaset 10 Şubat 2016 - 11:15 Yorum: 0

Özhan'dan, Kürkçü'ye balans ayarı!

AK Parti Malatya Milletvekili Taha Özhan, "Bunların hepsini biz İngilizce belli kaynaklardan okuyorduk. Burada yapılan bunların sadece kötü birer tercümesidir"

Özhan'dan, Kürkçü'ye balans ayarı!

AK Parti Malatya Milletvekili Taha Özhan, "Bunların hepsini biz İngilizce belli kaynaklardan okuyorduk. Burada yapılan bunların sadece kötü birer tercümesidir"

TBMM Genel Kurulu'nda, Türk Silahlı Kuvvetleri Deniz unsurlarının, Aden Körfezi, Somali karasuları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görev süresinin Anayasa'nın 92. maddesi uyarınca 10 Şubat 2016 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasına dair Başbakanlık Tezkeresi kabul edildi. Daha sonra Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

TBMM Genel Kurulu, Başkanvekili Ahmet Aydın başkanlığında toplandı. 

Gündemdışı söz alan CHP Çanakkale Milletvekili Bülent Öz, Çanakkale'de yaşayanların, bundan böyle termik santraller nedeniyle maske takmak zorunda kalacaklarını savundu. 

Konuşmasına maske takarak devam eden Öz, önemli bir yenilenebilir enerji potansiyeline sahip olan Türkiye'de, rüzgar ve güneş enerjisinden faydalanılması gerektiğini belirtti. 

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da "MHP 47 yıllık tarihiyle, siyasal duruşuyla demokrasimizin, çok partili siyasi hayatın çınarlarından biridir" dedi. 

Partilerinin bugüne kadar çok çetin yollardan geçtiğini anlatan Vural, buna karşın inandıkları davadan asla vazgeçmediklerini ve her zaman dik durduklarını kaydetti. 

Vural, "MHP, programıyla, idealleriyle, hedefleriyle yalnızca Türk milletinin değil, müşterek kültür dairesinde yaşayan mazlum milletleri, yaşadığımız bu küresel kaos ve kargaşadan kurtaracak anlayışın da iddianın da idrakin de yegane temsilcisidir" değerlendirmesinde bulundu. 

AK PARTİ Erzurum Milletvekili Orhan Deligöz de seçim bölgesinin tarih boyunca medeniyetlerin merkezi olduğunu, bu nedenle turizm potansiyelinin daha iyi değerlendirilmesi gerektiğini bildirdi. 

Şehrin kış turizmi alanındaki olanaklarını da değinen Deligöz, Erzurum'un kış turizminin başkenti ilan edilmesini beklediklerini vurguladı. 

HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, bazı yerlerde sokağa çıkma yasağının devam ettiğini anımsatarak, bu süreçte Meclis'te Genel Kurul ve bütçe görüşmelerine verilen bir haftalık arayı eleştirdi. 

AK PARTİ Grup Başkanvekili Coşkun Çakır da ülkenin terörle mücadelede yasal ve meşru hakkını kullandığını belirterek, sokağa çıkma yasaklarının durduk yerde çıkartılmadığını anlattı. 

Bu yasaklara ilişkin AİHM'e yapılan başvuruların da reddedildiğini vurgulayan Çakır, bu kararlarla Türkiye'nin meşru tavrının teyit edildiğini ifade etti. 

Parlamentonun görevini yerine getirdiğini ve sorumluluğunun bilincinde olduğunu kaydeden Çakır, ülkenin tamamında barış ve kardeşliğin tesisi için hep birlikte ellerinden geleni yapacaklarını belirtti. 

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay da Anayasa'nın 87. Maddesine göre savaş ilanının, TBMM'nin uhdesinde olduğunu belirterek, "Cumhurbaşkanı da olsa kimsenin, Meclis'ten böyle bir karar çıkmadan kimi ülkelere yönelik savaş nağraları atmasını yadırgadığımı ve TBMM'nin iradesine bir saygısızlık olarak değerlendirdiğimi belirtmek isterim" dedi. 

TBMM Genel Kurulu'nda, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Deniz unsurlarının, Aden Körfezi, Somali karasuları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görev süresinin Anayasa'nın 92. maddesi uyarınca 10 Şubat 2016 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasına dair Başbakanlık Tezkeresi görüşüldü. 

Tezkere üzerinde hükümet adına söz alan Yılmaz, Aden Körfezi, Somali karasuları açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde vuku bulan deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleriyle mücadele kapsamında, TSK deniz unsurlarının, yurt dışında görevlendirilmesine ilişkin, 3 Şubat 2015 tarihli kararıyla bir yıllık izin süresinin uzatılması maksadıyla verilen tezkere hakkında konuşacağını belirtti. 

Değişen tehdit algılamaları, güvenlik stratejileri ve küreselleşen dünyanın karşılıklı ekonomik bağımlılık olgusunun, başta deniz alanları olmak üzere, tüm ulusların kullanıma açık ulaşım yollarının açık tutulmasını gerekli kıldığını anlatan Bakan Yılmaz, dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 90'ının deniz taşımacılığıyla gerçekleştirildiği göz önüne alındığında, denizlerin öneminin ülkelerin güvenliği ve ekonomik kalkınması açısından daha da arttığını kaydetti. 

Yılmaz, deniz taşımacılığının, demiryolu, karayolu ve havayolu taşımacılığından çok daha ucuz olması nedeniyle, dünya ticaretinde önemli bir paya sahip olduğunu ifade etti. 

Aden Körfezi, Somali kara suları açıkları ve Arap Denizi'nde meydana gelen deniz haydutluğu ve silahlı soygun olaylarının uluslararası ticareti, bölgesel ve küresel güvenliği tehdit etmeye başladığını vurgulayan Yılmaz, bu eylemlerin sadece can ve mal emniyetini tehdit etmediğini, deniz taşımacılığı ve uluslararası ticareti de olumsuz etkilediğini bildirdi. 

İsmet Yılmaz, Aden Körfezi ve Somali açıklarında deniz haydutluğu ve silahlı soygun olaylarının artmasının nedenlerini anlattı. 

Türkiye'nin deniz haydutluğu ile mücadelede sürdürdüğü çabaların yanı sıra Somali'ye yardım etmeye devam ettiğini ifade eden Yılmaz, "Somali, ülkemizin ilgisinden sonra dünyanın gündemine gelmiş bir ülkedir. Bu çerçevede insani yardım, kalkınma ve altyapı projeleri ile siyasi uzlaşma çalışmalarına, askeri ve güvenlik alanlarında yapılan çalışmalara Türkiye olarak destek vermekteyiz" dedi. 

Bu kapsamda Somali silahlı kuvvetlerinin teşkilat, eğitim, öğretim, askeri alt yapı ve lojistik sistemlerinin iyileştirilmesi amacıyla Somali'de Türk görev kuvvetinin teşkil edilmesinin kararlaştırıldığına işaret eden Milli Savunma Bakanı Yılmaz, "Türk görev kuvvetinin karargah eğitici grubu, emniyet grubu ve milli destek birliğinden oluşan birinci grubunun bu yılın temmuz ayında Somali'de konuşlanması planlamakta olup, bu doğrultuda çalışmalara devam edilmektedir" değerlendirmesinde bulundu. 

Türkiye'nin Somali'ye insani yardım ve kalkınma alanında 400 milyon dolar yardım yaptığını, tüm tehlikelere rağmen bu bölgenin dünya ticaretinin önemli havzasını oluşturduğunu bildiren Yılmaz, "Süveyş Kanalı, Kızıldeniz ve Aden Körfezi, Arap Denizi ve mücavir bölgelerden yıllık ortalama 22 bin adet ticaret gemisi geçiş yapmaktadır. Bu geçişler dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 14'üne, dünya petrol ihracatının yüzde 26'sına karşılık gelmektedir. Avrupa'ya gelen petrolün yüzde 30'u, ABD ve Avrupa'ya giden toplam petrol ve petrol ürünlerinin yüzde 18'i de bu bölgeden geçmektedir" diye konuştu. 

Yılmaz, bu bölgeden geçen ticaret gemileriyle gerçekleştirilen Türk dış ticaret hacminin 80 milyar dolara yükseldiğini, bunun da Türkiye'nin toplam ticaret hacminin yüzde 20'sini oluşturduğunu açıkladı. 

Bölgeden geçiş yapan Türk bayraklı veya Türkiye bağlantılı ticari gemi sayısının yıllara bağlı olarak artış gösterdiğini ifade eden Yılmaz, 2010 yılında geçiş yapan gemi sayısı 280 iken, 2014 yılında bu sayının 952'ye çıktığını kaydetti. 

İsmet Yılmaz, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseri tarafından 2008 yılından bugüne kadar alınan 12 kararla, Somali Hükümeti ile iş birliği içinde olmak kaydıyla, BM üyesi ülkelere gerekli tüm önlemlerin alınması bakımından yetki verildiğini anlattı. 

BM Güvenlik Konseyi'nin aldığı kararlar ile söz konusu hukuka aykırı eylemlere karşı ortak mücadeleye yönelik uluslararası toplumun yakın iş birliği ve eş güdümü yapmasını kolaylaştıracak meşruiyet zemininin güçlendirildiğini bildirdi. 

Bölgede deniz haydutluğu ile mücadele faaliyetlerinin, NATO, AB, ABD önderliğindeki birleşik deniz kuvvetleri ve müstakil hareket eden devletlere ait gemiler olmak üzere, çok geniş uluslararası koalisyon tarafından yürütüldüğünü aktaran Yılmaz, şöyle konuştu: 

"Ayrıca deniz haydutluğuna karşı, 1 Ocak 2009 tarihinden bu yana, ABD önderliğinde Birleşik Deniz Kuvvetleri bünyesinde 'Birleşik Görev Kuvveti 151' teşkil edilmiştir. BM Güvenlik Konseyinin söz konusu kararlarına istinaden, Türk Deniz Kuvvetleri unsurlarının Aden Körfezi, Somali karasuları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde deniz haydutluğu ve silahlı soygunla mücadele etmek üzere görevlendirilmesi maksadıyla TBMM tarafından 13 Şubat 2009 tarihinde karar alınmıştır. Somali Cumhuriyeti'nin 2009 yılında aldığı karar, Türk gemilerine Somali ana karası açıklarındaki tüm sularda deniz haydutluğu ve silahlı soygun olaylarına karşı fark gözetmeksizin müdahalede bulunma yetkisi vermektedir. Söz konusu yetkilere dayanarak Türk Deniz Kuvvetleri, 25 Şubat 2009 tarihinden itibaren, bölgede sürekli olarak asgari 1 fırkateynini deniz haydutluğu ve silahlı soygunla mücadele maksadıyla görevlendirmektedir. Birleşik Görev Kuvveti 151 ile birlikte, NATO Okyanus Kalkanı Harekatı emrinde dönüşümlü olarak görevlendirdiği fırkateynleri vasıtasıyla deniz haydutluğuyla mücadele faaliyetlerine destek sağlanmaktadır." 

Bölgede görevlendirilen deniz kuvvetleri unsurlarının, deniz haydutları ve silahlı soygun icra eden kişilere yönelik Somali toprakları üzerinde herhangi bir kara harekatında görevlendirilmediğini anlatan Bakan Yılmaz, konuşmasına şu sözlerle devam etti: 

"Ülkemiz bugüne kadar deniz haydutluğuyla mücadele harekatına dönüşümlü olarak, 1 fırkateyn ile 22 dönem destek vermiştir. Ayrıca, 2011 ve 2014 yıllarında, Türk Deniz Görevi Grubu aktivasyonu kapsamında 5 fırkateyn, 1 korvet ve 1 akaryakıt gemisiyle 2 dönem, 2015 yılında ise 3 fırkateyn ile toplam 5 dönem deniz haydutluğuyla mücadele harekatına destek sağlanmıştır." 

Milli Savunma Bakanı Yılmaz, alınan önlemler neticesinde, Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde son bir yıl içerisinde Türk bayraklı, Türk bağlantılı herhangi bir ticari geminin saldırıya uğramadığını, Mart 2010'dan bu yana herhangi bir ticari geminin de kaçırılmadığını açıkladı. 

Yılmaz, bölgede alınan güvenlik önlemlerinin sonucu olarak, deniz haydutluğu ve silahlı soygun faaliyetlerinin kısmen Afrika'nın batısına kaydığı, özellikle Gine Körfezi'nin deniz haydutları ve silahlı soyguncuların hedefi haline geldiğini bildirdi. 

Aden Körfezi ve Somali açıklarında deniz haydutluğu eylemleri azalmış olmakla birlikte devam ettiğini vurgulayan Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulundu: 

"Bu eylemlerden Türk ve Türkiye bağlantılı ticaret gemileri de zarar görmektedir. Söz konusu eylemlerinin özellikle muson yağmurlarının daha az olduğu dönemlerde; mart, nisan, mayıs ve eylül, ekim, kasım aylarında artış gösterdiği de gözlemlenmektedir. Bu nedenle, NATO tarafından daimi olarak bölgede faaliyet yapılması yerine, tercihen haydutluk faaliyetlerinin artış göstermesinin beklendiği dönemlerde varlık gösterilmesine karar verilmiştir." 

Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı: 

"Bu kapsamda, gerek tek başına bir güç olarak gerekse üyesi olduğu uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla geniş bir yelpazede, barışçıl, ilkeli ve etkin bir güvenlik politikası izlemekte olan ülkemiz, bugün üzerinde konuştuğumuz deniz haydutluğuyla mücadelede uluslararası toplumun müşterek hareket etmesini, uluslararası etkin tedbirlerin alınmasını ve uygulanmasını da desteklemektedir. Suriye'de bir insani dram yaşanmaktadır, Türkiye'nin bu konuya yaklaşımı da ortadadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın üzerine aldığı Anayasa'nın 103. maddesinde belirtilen 'Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini koruma görevini' hukuk devleti içerisinde yerine getireceğinden hiç kimsenin şüphesi olmasın, Türkiye bir hukuk devletidir." 

Bu arada Genel Kurul'da, Türkiye-AB Karma Parlamentosu Komisyonu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, Akdeniz Parlamenter Asamblesi, Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi, Asya Parlamenter Asamblesi, Ekonomik İş Birliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci Parlamenter Asamblesi, İslam İş Birliği Teşkilatı Parlamento Birliğinde TBMM'yi temsil edecek milletvekillerinin isimleri de okundu. 

TBMM Genel Kurulu'nda, tezkerenin görüşülmesi sırasında partisi adına söz alan MHP Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ, Türkiye'nin ağır askeri ve terör tehditleriyle karşı karşıya kalan bir ülke olduğunu, önümüzdeki dönemde bu tehditlerde artışlar olacağını belirterek, terör örgütünün ilkbaharla birlikte yeni eylemler yapacağını savundu. 

Yabancı istihbarat kuruluşlarının da ülkenin değişik bölgelerinde çalışmalar yürüttüğünü öne süren Özdağ, "Eğer AKP Hükümeti, hızla sıkıyönetim kararı almaz ise Sayın Davutoğlu'nun Mardin'de açıkladığı sözde terörizmle mücadele paketinin hiçbir sonuç alması mümkün değildir. Bugün yapılmakta olanlar da bir terörizmle mücadele değil, sadece bir asayişi sağlama hareketidir" diye konuştu. 

PKK'nın kent unsurlarının derhal tutuklanması, ilkbaharı beklemeden de TSK'nın kırsalda etkili operasyonlar gerçekleştirmesi gerektiğini anlatan Özdağ, dış gelişmelerin terör tehdidini daha da artırdığını kaydetti. 

Türkiye'nin, Katar'da kurulacak askeri üste 3 bine yakın askerinin görevlendirileceğine dikkati çeken Özdağ, "Türk askerinin Katar için ölmesini gerektirecek milli menfaatimiz var mı? Sayın vekiller, oğlunuzun Katar Emiri için ölmesini ister misiniz? Eğer oğlunuzun Katar Emiri için ölmesini istemezseniz, neden başkasının çocuklarını Katar Emiri için yollayalım?" ifadesini kullandı. 

HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ise partilerinin, tezkerenin uzatılmasına karşı olduğunu belirterek, Türkiye'nin uluslararası saldırgan yapılara üye olmasını istemediklerini, buna yoksul işçi ve köylü çocuklarının alet edilmesini istemediklerini açıkladı. 

"(Haydut) dediğiniz bir Somaliliyi kazıyın, altından yoksul bir balıkçı çıkar" diyen Kürkcü, HDP olarak Türkiye'nin, Aden Körfezi ve Somali açıklarındaki donanmasını çekmesini istedi. 

CHP Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz da tezkereye grupları adına destek vereceklerini vurgulayarak, dış politikayla ilgili ciddi kaygıları ve çekinceleri bulunduğunu, Türkiye'nin Suriye denkleminden askeri ve siyasi olarak dışarı itildiğini savundu. 

Suriye'de savaşın olanca hızıyla sürdüğünü anlatan Yılmaz, ABD'nin seçim atmosferine girdiğini, savaş başladığında ABD'nin tutumu ile şu andaki tutum arasında ciddi bir farkın ortaya çıktığına işaret etti. 

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın gönderilmesinin ABD'nin birinci önceliğinden çıktığını kaydeden Yılmaz, "Türkiye için ise bu halen birinci sıradadır. İkinci ters düştüğümüz konu ise PYD konusudur. Hükümet her defasında PYD'yi terör örgütü olarak belirtirken, ABD ise sahada müttefik olarak görmüştür. Suriye konusunda başlangıçtaki batıyla olan ittifakımız bu iki konudan dolayı ciddi darbe almıştır" dedi. 

Yılmaz, Rusya'nın bombardımanları nedeniyle Esad'ın elinin güçlendiğini ifade ederken, Halep'ten büyük bir göçün başladığını, Rusya'nın hava hareketlerini sürdürmesi durumunda Halep'in de düşeceğini belirtti. 

Yılmaz, "Rusya Suriye'yi işgal etmiştir. Bunların limanları var. Rusya, Suriye hava sahasının çok büyük bir bölümünü kontrol ediyor. Neden bunu yapıyor? Türkiye'ye dinmeyen bir öfkesi var" diye konuştu. 

AK PARTİ Grubu adına konuşan Malatya Milletvekili Taha Özhan da Somali'nin sadece iç savaşta yarım milyondan fazla insanını kaybettiğini, ortaya çıkan açlık ve kıtlık sonucunda ise çok sayıda insan kaybının yaşandığını, çökmüş bir ülke tablosunun ortaya çıktığını anımsatarak, Somali ile Türkiye'nin ortaya koyduğu ilişkinin zemininde her şeyden önce bu insanlık dramının yattığını ifade etti. 

Özhan, şöyle devam etti: 

"Özellikle 93 sonrasında BM ve diğer uluslararası kuruluşlar ülkeyi tamamen terk ettiler. Somali kaderiyle yüz yüze bırakıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2011 tarihli ziyareti tam bir dönüm noktası oldu. Ziyaretin ardından Türkiye birçok girişimde bulunmuştur. Altyapı alanında da ciddi katkılar sunmuştur. Türkiye'nin gitmesiyle birlikte Somali'ye ilgi de arttı. Bu hareketlilik neticesinde Somali ilk kez kurumsal altyapıyı yeniden ortaya çıkarmaya başladı." 

Taha Özhan, Süveyş Kanalı, Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nin önemine değinerek, "Korsanlık ve deniz haydutluğu eylemlerinin vuku bulduğu bu alanlar uluslararası deniz ticaretinin başlıca güzargahından biridir. Ticari gemilere yönelik, deniz haydutluğunda sayı azalsa da uluslararası güvenlik mevzusu olarak önemini korumaktadır. Bölgede son bir yıl içerisinde Türk bayraklı, bağlantılı veya yabancı ticari gemi saldırıya uğramamıştır" dedi. 

Kapsamlı bir Somali politikasının yürütüldüğünü, bunu yapan dünyadaki tek ülkenin de Türkiye olduğunu yineleyen Özhan, Suriye'de yaşananlara dikkati çekerek, şu görüşlerini paylaştı: 

"Benzer bir konsanlık faaliyeti de sınırımızın diğer tarafında yaşanmaktadır. Uluslararası aktörlerin Suriye'deki kriz için de sessiz kalmaması beklenirdi. Baas rejimi altında en büyük zulümlere maruz kalmış olan Kürtler de PKK terör örgütü eliyle maalesef kirletilmiştir. Bir de Baas rejiminin işbirlikçisi yaftasını sırtlarında hissetmişlerdir. PKK son beş yıl içinde Rusya, ABD, İran ve Baas rejiminin destekleri ile kendisine açılan alan üzerinde yürümeye devam etmiştir." 

Taha Özhan, sözlerine şöyle devam etti: 

"Burada demogojiler yapılarak çukurdan bahsedildi. Çukurdan bahseden hatibin HDP vekili olması da oldukça manidardır. IŞİD'e destek verildiğini telaffuz etti. Adeta bir yerli muhbir tadında, dışarıdan Türkiye'ye konuşan bir hatibi üzülerek dinledik. Türkiye IŞİD'e destek vermemektedir. DAEŞ terör örgütü açık bir şekilde Türkiye'yi düşman olarak ifade etmektedir. Türkiye içerisinde katliamlara imza atmıştır. Türkiye de bu terör örgütü ile mücadele etmektedir." 

Sataşma olduğu gerekçesiyle söz alan HDP'li Kürkcü, "Nesi muhbirliktir bunun. Beğenirsin veya beğenmezsin. Kimseyi suçlamaya yetkiniz yoktur. IŞİD ile iş birliği meselesi sadece bizim tarafımızdan söylenmiyor" ifadesini kullandı. 

AK PARTİ Malatya Milletvekili Taha Özhan ise "Bunların hepsini biz İngilizce belli kaynaklardan okuyorduk. Burada yapılan bunların sadece kötü birer tercümesidir" diye konuştu. 


Tezkereye ilişkin konuşan CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek, bu görev ile Deniz Kuvvetleri personelinin üst seviyede tecrübe kazandığını belirtti. 

AK PARTİ Düzce Milletvekili Faruk Özlü ise Türk dış ticareti açısından bölgenin hayati önem taşıdığını vurgulayarak, "Türk ticaret gemileri ve Türk mürettebatlı yabancı gemiler tarafından bölge yoğunca kullanılmaktadır. Çözüm, Somali'nin refah ve huzura kavuşturulması ile mümkün olacaktır" dedi. 
Özlü, Türkiye'nin deniz haydutluğu ile yürüttüğü mücadeleye paralel ve kapsamlı bir Somali politikası yürüttüğünü, insani yardım, kalkınma ve alt yapı projelerine destek vermenin bu politikanın ana unsurlarından olduğunu kaydetti. 

Konuşmaların ardından, tezkere yapılan oylama ile kabul edildi. 

Haber Kaynağı: MALATYA GÜNCEL
Malatya Haber
Malatya Haber
Malatya Güncel Haber