Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Siyaset 16 Aralık 2014 - 23:03 Yorum: 0

Paralel yapının birçok yerde uzantılarının devam ettiği açık

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Çok büyük bir paralel yapılanmadan bahsediyorsak, bunun birçok yerde uzantılarının devam ettiği açıktır" dedi.

Paralel yapının birçok yerde uzantılarının devam ettiği açık

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Kanal 24 televizyonunda katıldığı diri yayında gazetecilerin gündeme ait sorularını yanıtladı.

İstanbul merkezli 'paralel yapı' operasyonunun devam eden bir yasal süreç olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, soruşturmanın başlamasında Hükümetin herhangi bir etkisi, dahli olmadığını, yasal prosedürün devam ettiğini, henüz açılmış bir dava bulunmadığını söyledi. 

'Bizim de öteki siyasi partilerin de bu meseleyi, kendilerini ne avukat olarak, ne savcı olarak, ne yargıç şekilde görmeden, bu pozisyona koymadan bu süreci seyretmeleri lazım' diyen Kurtulmuş, soruşturmaya ait ayrıntıları kamuoyu ile eş zamanlı aldıklarını, yaşananları Pazar sabahı öğrendiklerini belirtti. 

Kurtulmuş, 'Burada devam eden yasal süreç var, bu siyasi bir süreç değildir. İntikam duygularıyla, öç almak için hazırlanmış bir şey değildir. Bu basınla ilgili sorun de değildir. Basından bazı arkadaşlar bu süreçte gözaltına tahsil edilmiş olabilir ama söz konusu iddia herhangi bir matbuat mensubunun, matbuat mensubu olmak dolayısıyla yaptığı etkinlik sonucunda ortaya çıkan bir şey değildir. Bu tek başına münferit bir olaydır. Bunun Türkiye'deki enlem yapıyla mücadelenin tamamıymış bu şeklinde gösterilmesi yada bununla ilgili hükümetin siyasi kararlılığının sonucuymuş bu şeklinde gösterilmesi de haksızlıktır' değerlendirmesinde bulundu. 

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, soruşturmanın başlamasıyla ABD ve Avrupa'dan gelen tepkileri de değerlendirerek, ilk anda kimi enlem yapı çevrelerinin memleket dışındaki bazı çevreleri çok seri bir biçimde enforme ettiğini söyledi. Kurtulmuş, memleket dışından gelen açıklamaları şöyle değerlendirdi:

'Sonuç nedeni ile hem ABD'den hem Avrupa'dan gelen farklı açıklamaların olduğunu da görüyoruz. Yabancı siyasilerle konuştuğumuz zaman, meseleyi çoğu görüyor. Bizim 'paralel yapı' diye karşı çıktığımız şey ne? Hiçbir biçimde halktan almadıkları bir gücü, halk görevlisi olmaktan kaynaklanan gücü, sanki milletin kendilerine vermiş bulunduğu siyasi güçmüş bu şeklinde algılayarak, seçilmedikleri halde, hak etmedikleri vaziyette demokratik meşruiyetin paydaşı olmak, hatta devlet hesabına bu meşruiyet zincirini kullanarak devleti yönetmek istiyorlar. Tartışmanın aslı burası. Yoksa bu bir dini cemaat-hükümet tartışması yada dinin iki değişik yorum arasındaki tartışma, iki değişik siyasal parti arasındaki savaş değil. Soruşturma süreçleri devamında, bu demeçleri verenlerin belki mahçup olacağı neticeler çıkacak. Bunu basına karşı yapılmış, hükümetin baskısı şekilde ilan edilmesi son derece şanssız açıklamalardır. Bunların doğru olmadığı, bunların çok erken yorumlar bulunduğu da kanaatimce ortaya çıkacak.'

Kurtulmuş, öteki siyasi partilerin de enlem yapıyla mücadeleye destek vermelerini isteyerek 'Varsayalım ki iktidarda CHP'de olsaydı da biz bunları yine söylerdik. Şimdi istiyoruz ki öteki partiler de iktidar da AK Parti mevcut diye onlar da tıpkı şeyi söylesinler. Demokratik bir duruş sergilesinler. Hükümeti sonuna kadar eleştirsinler, bu manada hükümete karşı öteki partilerin ortaya koyacağı eleştiriyi sonuna kadar dinleriz, fakat öyle değil hükümeti by-pass ederek, bulunmaz ederek, vuruş süreçlerinin içine sokarak, gayri meşru yollarla milletin vermediği gücü kullanmaya karşı hepimizin tıpkı yerde durması lazım' dedi.

Numan Kurtulmuş, devlet içindeki enlem yapı unsurlarının temizlenip temizlenmediği sorusuna da şöyle cevap verdi:

'Son operasyon yapılmadan Önce kimi Twitter hesapları üstünden sanki bu operasyon önceden biliniyormuş bu şeklinde deşifre ediliyor. Bu da hala içeride kimi bilgi kanallarının olduğunu açık biçimde gösterdiğini bilmemiz lazım. Çok kocaman bir enlem yapılanmadan bahsediyorsak, bunun birçok yerde uzantılarının halen devam ettiği açıktır. HSYK'da çok şükür belirgin bir netice elde edilmesine rağmen, şu anda hakim ve savcılar bünyesinde herhangi bir cemaate mensubiyeti açık bulunan takribî yüzde 40 sıralarında savcı ve hakim vardır. Bu da Türkiye'nin adalet sistemi bakımından uzun uzun üstünde düşünülmesi lazım. İnsanlar bir cemaate bağlı olabilirler, bu dini bir cemaat olabildiği bu şeklinde seküler bir yapılanma da olabilir, biz şahısların herhangi bir toplumsal mensubiyeti üstünde durmuyoruz. Problem tam da herhangi bir cemaatin, dini ve seküler bir cemaatin devleti biz yöneteceğiz iddiasıdır. Yoksa şu kadar hakim şu cemaate bağlı olabilir, başka bir cemaate bağlı olabilir, bunun üstünde durmayız ama 'biz yöneteceğiz, bizden başka kimse olmamalı' iddiasıyla devinim eden, bu kadar çok hakim ve savcının adalet sistemi bünyesinde olması da üstünde düşünülmesi gereken husustur.'

Çözüm Süreci

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Çözüm Süreci'nin her zaman başarıya ulaşacağına inananlardan olduğuna vurgu yaparak, Çözüm Süreci'nin toplumsal realitenin dayattığı bir süreç olduğunu, siyasi irade, örgütün silah bırakma iradesi ve milletin çoğunluğunu verdiği destekle bu sürecin başarıya ulaşacağını söyledi. Hükümetin sorunun çözümü için siyasi iradeye sonuna kadar sahip olduğunu, örgütün de bundan böyle dağlarda silahlı savaş verebilecek performansa asla sahip olamayacağını bildiğini söz eden Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu:

'Doğu ve Güneydoğu halkı bundan böyle silahlı mücadeleye asla destek vermeyecek, dolayısıyla örgüt o sosyolojik tabandan en ufak bir destek görmeyecek. Uzunca bir süredir örgüt dağlardaki gerillalar yerine kentlerde kimi mücadeleler veriyor. Bir daha kullanıcılarını 'hadi yine dağa çıkıyoruz, burada savaş veriyoruz' diye çok uzun yıllar, 30 küsur sene devam eden dağlarda verilen savaş için çok çok adam bulamayacak. Dağda verilecek mücadelenin zemini kalmadığını düşünüyorum. Kim Çözüm Sürecini önlemeye kalkarsa Doğu ve Güneydoğu halkı, Kürt halk onları cezalandıracak. Bunu örgütün de gördüğü kanaatindeyim.

Sayın Demirtaş'ın cumhurbaşkanlığı seçimde ortaya koyduğu performans sırf şahsi başarısından ibaret değildir. Milletin takribî 10'a yaklaşan bir biçimde Sayın Demirtaş'a oy vermiş olması şuydu; orada uygulanan dil, üslup, bir Türkiye partisi olma arayışı içerisinde olması, sokağın dili kullanımı yerine, şiddetin dilini kullanımı yerine barışın dilini kullandığınız süre halk bunun karşılığını veriyor. Nevruz'da Ada'dan yapılan açıklamayı temel alıyorsak ki örgüt bakımından işin başlangıcı o, silahları bırakıyoruz ve siyasetin diliyle konuşuyoruz iradesi halen varsa ki kocaman oranda provokasyonlara karşın var, o süre siyasetin diliyle konuşuyorsanız, barışın diliyle konuşacaksınız. Sokaklarda ortaya çıkacak kimi yeni gerilimleri siyasetin vasıtası şekilde kullanmayacaksınız.'

Kurtulmuş, HDP heyetine Hatip Dicle'nin de katıldığı, Leyla Zana'nın da konuyla ilgili devreye girebileceği yönünde haberler olduğunun hatırlatılması üzerine, Dicle ve Zana'nın Türkiye'nin bilhassa Kürt siyaseti bakımından çok karanlık dönemlerinde politika yaptığını söyledi. Dicle ve Zana'nın Türkiye'nin bugün geldiği noktanın ne kadar zor gelinmiş bir nokta olduğunu bildiğini anlatım eden Kurtulmuş, şöyle konuştu:

'Kendi şahsi yaşamlarında bunları yaşadılar. Geldiğimiz yerin de ne kadar kıymetli olduğunu biliyorlar. Kendilerince yeterli görmeyebilirler, evet daha atılacak adımlar olabilmektedir fakat neticede 'Burada yine eskiye dönelim' dediğiniz süre her şeyin başa sarma tehlikesini, başa sarma tehdidi olduğunu biliyorlar. Diyorlar ki 'Bu kadar geldik ve bundan sonra daha iyi bir noktaya gelebiliriz. Barışın dilini kullanmamız gerekir.' Dolayısıyla ben, bu çeşit tecrübeli, geçmiş çağda bedel ödemiş şahısların bu süreçlerin bünyesinde olmasının sürece destek vereceğine, yardım sunacağına inanıyorum. Her iki taraftan söylüyorum, sırf HDP siyasi geleneği içerisinden değil, tüm öteki siyasi gelenekler bünyesinde de gelen, geçmiş çağı yaşamış, eski Türkiye'nin o sancılarını kendi ruhlarında hissetmiş şahısların bu sürecin içerisinde olmalarının yardım sağlayacağını düşünüyorum, müspet olduğunu düşünüyorum.' 

Kurtulmuş, 6-7 Ekim olaylarında 33 ilde vakalar çıktığını hatırlatarak, şunları kaydetti:

'Toplam tüm bu gösterilere eklenmiş bulunan sayısına baktığınız zaman belki 70-80 bini geçmiyor. Bunların bir bölümü da oradan oraya taşınmış olmasına rağmen. Bu, bize şunu gösteriyor, insanlar, ortalama vatandaş, sokaktaki insan evine çekilip evinden korku ile bu vakaları izledi. İstanbul'da da Adana'da da Şırnak'ta da Hakkari'de de. Taban bulmadı ve bulamaz. Şundan ötürü bulamaz. Barışın tadını almış bulunan insanlar, bir daha harp ortamına girilmesini istemez. HDP'ye vazife düşüyor derken bunu söylüyoruz. Bir kere siyasetin tehdit altında tamamlanmasından her zaman artık uzaklaşılması lazım. Yani sokağa davet da bir tehdittir, şehirlerin çevresinde kimi fiili baskılar kurmak da bir tehdittir. Varsa siyasi dille kalkalım, her çeşitli rekabetin bünyesinde olalım.'

Kurtulmuş, doların yükseldiğinin, petrolün fiyatının ise düştüğünün hatırlatılması üzerine, gelişmenin küresel ekonomideki gelişmelerden kaynaklandığını belirterek, 'Petrol fiyatı düşer, altın fiyatı düşer, alçalır, çıkar. Aynı şey dövizde de olur. Tabii bunları saniye saniye takip edeceksiniz fakat nihayetinde hele bizim bu şeklinde belirgin bir seviyeye gelmiş bulunan ekonominin gücü, bu finansal piyasalardaki hareketlilikle değil kendi reel piyasalarındaki gücü ile ölçülür. Müdahaleyi gerektirecek hal yok. Kısa müddet sonra bu çok çok yükselmenin frenleneceğini kanaatindeyim.'

Muhabir: Kadir Karakuş, Fatma Can

Haber Kaynağı: MALATYA GÜNCEL
Malatya Haber
Malatya Haber
Malatya Güncel Haber