Seyran Park
Refah Partisi
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Sami Er
Hakkı Yiğit

Siyasal İslam ve Gülen Cemaati

24 Aralık 2013 - 11:28 Yorum: 1

1990’lı yıllarda İHL öğrenci idik.

Günde birkaç kez devlet yıkıp, devlet kurduğumuz yıllardı…

O zamanlar bazı arkadaşlarımız arasında yaygın olan bir kanaat vardı.

Türkiye daru-l harptır.

Bu ülkede Cuma namazı kılınmaz, vergi verilmez.

Devletten maaş alanların arkasından namaz kılınmaz.

Altı faiz üstü vaiz olan Söğütlü Camisi gibi yerlerde namaz kılınmaz…

Avukatlar, polisler sistemin, düzenin kö…. leridir.

Allah’ın hükümleriyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendisidir.

Günümüzde insanların gerçekleştirmiş oldukları kanun ve yasalara uymak küfürdür.

Demokrasi, laiklik, beşeri hukuku… hepsi modern, emperyalist dünyanın Müslüman dayattığı birer tağuttan ibarettir.

Hakimiyet kayıtsız şartsız milletin sözü küfürdür, Hâkimiyet kayıtsız şartsız  ancak Allah’ındır.

Vs… vs…

Ve o gün Fethullah Gülen ABD nin ajanı

İsrail’in uşağı,

MOSSAD, CIA’nın içimize koyduğu bir yerli ajan…

Nur cemaatleri Müslümanlardaki cihat ruhunu yok etmek için ülkemizde kurulmuş olan dış mihrakların bir taşaronu…

Gülen cemaati zengin bir cemaat, işleri güçleri din kisvesi altında para toplamak, sömürmek…

Nihayet 28 Şubat ile birlikte bu düşüncelerde bir kırılma gibi oldu ve Müslümanlar arasında bir vahdet oluştu gibi geçici bir hava esti…

Gibi diyorum çünkü son günlerdeki hava ve söylemler o günleri mumlu aratır oldu.

Düşüncede, söylemde, bakışlarda, amelde bir derinlik kazanıldı diye düşünüyor iken meğer tekamül olmamış; günümüzün moda ifadesi ile dönüşüm gerçekleşmemiş.

Sadece duygu ve düşünceler bastırılmış.

Şuur altındaki duygu ve düşünceler ne yapar eder bir yolunu bulur, dışa sızıverir.

Testi de ne varsa dışa o sızıverir.

Dil kişinin duygu ve düşüncesini dışa servis eden bir garsondan ibarettir çünkü.

Ancak bu kez farklı bir cenahtan ses geliyor.

Dünün tağut, küfür denilen devlet cenahından geliyor.

Siz bunu “devletleşmek” yada  sözüm ona “İslamileşen devlet” in neferlerinin ak sesleri olarak da görebilirsiniz.

Ama kaderin garip cilvesine bakın ki, tarihten bu güne kadar ve bilhassa son zamanlarda en büyük kazığı ve golleri dünün bir kısım mücahitleri ve bu günün ihale, yolsuzluk peşinde olanlar için kutup yıldızı, kıblesi nevinde olan sözüm ona bir İslam cumhuriyetinden yiyoruz.

Ve dün oy kullanmayı, en temel vatandaşlık hakkını kullanmayı küfür sayanlar, şimdi kendilerine “gözünün üstünde kaşın var” diyenlere dahi tahammül edemiyorlar.

“Dün imamların arkasında namaz kılınmaz” diyenler bu gün devlet adına fetva veriyorlar, ahkâm kesiyorlar.

“Dün altı faiz üstü vaiz” diyenler, böyle bir mekânda “zinhar namaz kılınmaz” diyenler, bu gün rüşvet ve yolsuzluktan geldiği iddia edilen 4,5 milyon dolar ile geleceğin “dindar nesli”nin yetişmesi için, İHL’ler için toplandığı söyleyiveriyorlar.

Yahu Allah aşkına bir düşünün; temelleri haramla, hırsızlıkla, rüşvetle atılan bir binanın içerisinde yetişen nesil nasıl bir nesil olur acaba?

Aklınıza, inancınıza, dininize, imanınıza saygınız yoksa hiç olmazsa evlatlarınıza, gelecek neslinize saygınız, merhametiniz olsun.

Hani anlatıverip durduğumuz Ebu Hanife’nin “elma kıssası” bir aldatmacadan, takiyye’den mi ibaret yoksa?

Sizi bilmem ama bendeniz devletin eliyle gelen dinden de, dindarlıktan da, bu yolla ve bu şekilde yetişen dindar gençlikten de Allah’a sığınırım.

Dünün mücahitlerine, bu günün siyasal İslamcılarına, 90’lı yıllarda kendilerinde ödünç aldığım söylemlerle diyeceğim o dur ki,

“İnsanoğlu için dönüşüm, gelişim güzeldir hoştur amma velâkin bu dönüşüm kişiyi devleştirmişse işte o boştur…”

İsterse bu devletleştirme, İran İslam Cumhuriyeti, Vehâbi veya onun benzeri devletlerin eliyle olsa bile…

Devlet hizmet için vardır, adaleti sağlamak için vardır, huzuru sağlamak için vardır, güveni sağlamak için vardır.

Yoksa kendi resmi ideolojisini, dinini, görüşünü yansıtmak için değil…

Biz Bediüzzaman Hazretlerinden aldığımız ilham ile devletten ekmek, din, iman, inanç istemiyoruz; her alanda özgürlük, hakkaniyet, adalet istiyoruz.

“Kızım Fatıma dahi olsa diyen bir Peygamber’in adaletini alnı secdeli, kalbi imanlı bir iktidardan istemek suç ise biz o suçu işliyoruz.

Bunu bu iktidardan da istemezsek kimden isteyeceğiz.

Hizmet hareketi, Hoca efendi cenahında durum ne?…

Yine gazete, sızıntı, öğrenci, burs, sohbeti canan, ev, yurt, okul, dershane…

Anlayacağınız; aynı tas aynı hamam…

Doyma bilmeyen, yeter bu kadar diyemeyen bir abi ablalar korosu ve diğer cenahtan bu kadar da yeter demeyi bilmeyen abdallar güruhu…

“İn”leri kendilerine mesken etmişlerden ne beklenir ki zaten..

Hoca efendi için kimilerince ABD, İsrail, Mossad... ajanı, örgüt diyenlere gelince,

Zaten Gülen ve Cemaat için söylenen değişmeyen tek düşünce ve söylem bu tür sözler…

Hor görmüyorum; hoş görüyorum…

Dönüşüm ile ortaya çıkan tezatlıklar yumağı söylem ve eylemlerde bir tanecik de olsa “istikrarı” çağrıştıran, kişinin tarihine, geçmişine, aslına yolculuk etmeye yardımcı bir işaret fişeği nevinde bir söylem bence...

YAZARIN DİĞER YAZILARI