Hava oldukça serin bu nedenle de açık hava yerine kapalı alanda oturmak zorunda kalıyoruz. Söylediğimiz saç kavurmasını yeniden ısıtıp ziyafetimizi tamamlarken Şelalenin öyküsüne dalıyoruz. Şelale ırmak yatağının değiştirilmesi sonucu kaya mezarlarının bulunduğu alandan akmaya başlayınca Tarsus Şelalesi ortaya çıkıvermiş. Şelale yaz boyunca serin hava veriyor Tarsus'a. Suyunun şifa olduğuna inananlarda var. Hemen internete başvuruyoruz, Tarsus'ta kazılar yapan ve araştırma yazıları yayınlayan Arkeolog Hüseyin Adıbelli'nin, Şelale hakkında yazdıklarını bir kez daha okuyalım:

"Bizans imparatoru Justinyen (M.S. 527-565) kenti su taşkınlarından korumak için ırmak yatağını değiştirme fikrini hayata geçirdiğinde kuşkusuz böyle bir güzelliğin ortaya çıkacağını düşünmemişti… Tarsus Şelalesi bu yönüyle hayatı entrika ve savaş meydanlarında kan dökmekle geçen birinin sebep olduğu belki de en güzel eserdir. Üstelik tarihi mekanla doğanın bütünleşmesi çevreye ayrı bir hava vermiştir. Çünkü Geç Roma dönemine kadar mezarlık (nekropol) olarak kullanılan bu alanda sular azaldığında kaya mezarlarını görmek mümkündür. Basamaklı ya da rampalı girişi (dromos) olan oda mezarların çok azı insan ve doğa tahribatlarına rağmen günümüze kadar ulaşabilmiştir. Çevredeki birçok mezarsa oyuldukları konglomera kayaların zayıf oluşuyla güçlü akıntılara karşı koyamayarak yıkılmış veya defineciler tarafından tahrip edilmiştir.

Bugün Şelale çevresi Tarsusluların özellikle sıcak yaz günleri ilgi gösterdikleri yerlerin başında gelir. Her geçen gün etrafındaki eğrelti binalarla boğulmaya çalışılsa bile her zaman serin esintisi cazibe yaratır. Özellikle bahar aylarında yükselen debisiyle genişleyen göleti ve çağlayanı, güneşin batışıyla birlikte muhteşem bir görüntü oluşturur.  Yaz aylarına girildikçe azalan su miktarı görüntüsünü biraz zayıflatır ancak en büyük özelliği olan suyunun soğukluğu hiç bir zaman kaybolmaz. Çünkü gerek beslendiği kaynaklar, gerekse Toros'lardan çok kısa sürede ovaya ulaşması  suyun hep soğuk kalmasını sağlar. Bu özelliğinden dolayı da Araplar Kydnos’a soğuk su anlamına gelen, “El-Baradan” ismini vermişler ve bu isim günümüze Berdan olarak gelmiştir. Aynı zamanda şifa olarak bilinen suyunun bazılarının başına istenmeyen işler açtığı da bir gerçektir. Bir ihtimali aktaran tarih kaynaklar, Büyük İskender'in Kydnos’da yıkandıktan sonra zatürree olduğu ve bir daha da iyileşemeyerek kısa bir süre sonra Suriye’de öldüğüne değinir.  Halife Memun’da yine aynı akıbetle Tarsus’ta ölür ve buraya gömülür.

Görüldüğü gibi, Berdan ırmağı ile üzerinde oluşan şelale Tarsus ve çevresinin ayrı bir güzelliği ve mirasıdır artık. Onsuz bir Tarsus düşünülemeyeceği için, yeryüzünün bu ayrıcalıklı parçasını, daha geç olmadan dikkatli kullanmanın ve en iyi şekilde değerlendirmenin arayışı başlatılmalıdır. Yoksa   O’nu da çok kısa bir süre sonra sadece resimlerde görmek hiç uzak bir ihtimal gibi gelmiyor."

Tarsus şelalesi Toroslar'dan taşıdığı kar sularıyla muhteşem bir şekilde akmaya devam ediyor.  Tarsus Şelalesi ile ilgili olarak Natali Avazyan'ın ilk defa yayınladığı resimlere bakıyoruz. 1883 tarihi var resmin üzerinde. Asırlardır akan Tarsus Şelalesini, Araştırmacı Arkeolog Hüseyin Adıbelli'in dediği gibi, hem koruyalım hem de en iyi şekilde değerlendirmek için çalışmalar yapılmalıdır.

Tarsus'tan Adana'ya dönüyoruz.

Şelalenin çağlayan gürültüsü hala kulaklarımızda.

Yolunuz Tarsus'a düşerse Şelaleyi mutlaka görmenizi öneririm.