Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Hakkı Yiğit

Tatil Anlayışımız

07 Temmuz 2009 - 16:59 Yorum: 0

Yaz mevsimi bağrında tatilleri, gezileri, piknikleri barındıran zaman dilimi…
Gök kubbede hoş bir sada bırakmak için uygun bir zaman.
Monotonluktan bir nebze uzaklaşıp, farklılıkları yaşama ve insanın kendini yenilemesi adına bir fırsat...
Her bir seyahat, piknik, gezi kainat kitabının bilinmeyen sayfasını hecelemeye, okumaya koyulmak için atılan bir adım.
Bir diğer ifadeyle kitabın sayfaları arasında dolaşmak, kitap sayfalarını çevirmek...
Bu sayfalarda karşımıza bazen hüzün, bazen neşe, bazen gözyaşı, bazen tebessüm, bazen şahlanış, bazen korku... çıkar.
Bir sonraki sayfada nelerin gizli olduğunu bilememezliğin verdiği bir heyecan, merakla temkinli şekilde hareket ediş.
Böyle gezi ve seyahatlerin olmazsa olmaz unsurlarından biri de fotoğraf makinesidir.
Gerçi günümüzde kamera, dijital fotoğraf makinleri vs. ile eski fotoğraf makinelerin pabucu dama atıldı…
Albümünüzdeki buruşmuş, yıpranmış siyah beyaz bir karenin, simasında hüzün veya neşesi okunabilen bir fotoğrafın yerini hiçbir şey alamayacağını unutmamak lazım.
Bir kare almak için footğraf makinesinin düğmeye basma, zamanı durdurmak için girişilen ilk hamle.
Bazen mat, bazen sevimli, bazen hüzün, bazen tasa... halinde zamanı dondurma.
Ama zamanı durdurma, nasıl olursa olsun, o anı kaydetme adına çekilen her bir fotoğraf gelecekte “Hey gidi günler” dedirtmek için bir belge, bir çağrı.
Ve çoğu zaman da “keşke”leri barındıran bir tablodur...
Mesela, “Keşke şu gençliğim geri dönseydi de ihtiyarlığın bana neler yaptığını bir bir anlatsaydım” nevinde bir pişmanlık veyahut “ne günlermiş tam da yaşanacak günler imiş” nevinde eskiye hasret, özlemi içinde barındıran bir sanduka....
İnsanoğlu ne yapıp edip yılda hiç olmazsa bir kez bulunduğu ortamdan uzaklaşmalıdır.
Hem kendini yenileme hem de monoton yaşantıdan kurtulma adına önemlidir.
Kitaplarda okuduğumuz bilgilerimizi, yaşayarak, gözlemleyerek, inceleyerek kalıcı hale getirmiş oluruz.
İlmel yakinden aynel yakin ve hakkal yakine ulaşmanın yoludur ayrıca.
Seyahate çıkma, gezmek de bir kültürdür. Maalesef bizde bu kültür yok denecek kadar azdır.
Seyahat, gezi veyahut piknik deyince hemen akla gittiğimiz yerde tıka basa yemek, bol miktarda alış veriş yapmak akla geliyor.
Ve çoğumuz da seyahate, geziye çıkmayı lüks olarak kabul ediyor ve böyle fantezilere ayıracak bütçemizin olmadığından, hayat şartlarının pahalı olduğundan dem vururuz.
Seyahate, tatile çıkma kesemizle alakalıdır doğru… Ama seyahate çıkmamızı büsbütün kesemize bağlamak doğru değil elbet.
Ufak tefek tedbirlerle, bazı fuzuli harcamalardan sakınmakla tatil, seyahat parası ayarlanabilir.
Elin adamı kaç bin kilometrelik yolu bisikletle kat ediyor, gittikleri yerlerde beş yıldızlı otellerde değil de yanında taşıdığı minik çadırında geceliyor, üzerine adam akıllı bir giysi bile almıyor...
Ya bizde öyle mi. “Aman el alem ne söyler” diye her tatil, gezi öncesi elbiselerin yenilenmesi, araba modellerinin değişmesi, can boğazdan gelir atasözüne sıdk ile bağlılığımızı ilan adına mangallar, kebaplar... Beş yıldızlı otellerde kalma ve o oralarda da yine tv.ye gazetelere esir kalma… sonrada bir yıl boyunca da beş altı günün açığını kapatmak için ölesiye çalışmak bize mahsus bir tatil anlayışı olsa gerek.
Dedim ya, seyahatta, gezi de bir kültür meselesi…
Henüz bizde varolamayan bir kültür.
Ne yapıp edip bir seyahate çıkmalı...
Ancak tüketim yarışına koyulmuş bir tatil değil de tefekküre, dinlenmeye, kendimize zaman ayırmaya yönelik bir tatil olmalıdır bu tatil.
Bizim ecdad-u iyaldan kalma “çok okuyan mı bilir çok gezen mi bilir?” sorusuna cevabımız çok gezen olur genelde.
Öyleyse, seyahata çıkarım, gezelim.
Hoş bir sada bırakmak, gelecekte teselli bulacağınız, hayırla yad edileceğiniz kareleriniz olsun.
Unutmayınız ki seyahat ve tatillerde fotoğraf makinesi, kitap okumada altı çizilmesi gerekli cümleler için kalemin gördüğü vazifesiyi ifa eder.

YAZARIN DİĞER YAZILARI