Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
23 Nisan
Hakkı Yiğit

Türkçe Olimpiyatları Neden Destandır

11 Haziran 2009 - 09:37 Yorum: 4

Geçtiğimiz günlerde 115 ülkeden 750 yarışmacının katıldığı Türkçe Olimpiyatlarının 7. gerçekleşti.

Tükçe olimpiyatları bir destandır…

Türkçe'yi resmi dil olarak ilan eden, ilk devlet adamı Karamanoğlu Mehmet Bey"den bu yana hiçbir devlet adamının, milletin, devletin başaramadığı bir destan…

Bu destanını arkasında sadece bir hoca, bir cemaat değil; Anadolu insanı var…

Anadolu insanın fedakârlığı, inanmışlığı, azmi, gayreti, samimiyeti var…

 

 

 

 

                                   TÜRKÇE OLİMPİYATLARI NEDEN DESTANDIR

Geçtiğimiz günlerde 115 ülkeden 750 yarışmacının katıldığı Türkçe Olimpiyatlarının 7. gerçekleşti.

Tükçe olimpiyatları bir destandır…

Türkçe'yi resmi dil olarak ilan eden, ilk devlet adamı Karamanoğlu Mehmet Bey"den bu yana hiçbir devlet adamının, milletin, devletin başaramadığı bir destan…

Bu destanını arkasında sadece bir hoca, bir cemaat değil; Anadolu insanı var…

Anadolu insanın fedakârlığı, inanmışlığı, azmi, gayreti, samimiyeti var…

Elbette lider, önder önemlidir…

“Tek adam” “tek kurtarıcı lider” gibi yaklaşımlar hoşumuza gider…

Bazen koca bir tarihi, savaşı, zaferi, başarıyı bir kişiye bağlarız.

Elbette burada lokomotif olan önderlerin bir önemi yok diye düşünmemek lazım…

Ama arkasında vagonları olmayan tren ne mana ifade eder ki…

Dağ başında bir koca çınar olmak ormanı oluşturmaya yetmez…

Onun için bu destanı bir milletin destanı olarak okumak lazım…

Türkçe olimpiyatların neden bir destandır?

Bu sorunun cevabı perdeye yansıyanlardan ziyade perdenin arkasındana nazar etmekten saklı…

Evvela, asırlardır “yahu biz adam olmayız”, “biz bilmeyiz”, “biz beceremeyiz”, “Şark dünyasının Batı dünyasına vereceği neyi var ki…” gibi bir psikolojiden sıyrılıp bizim de söyleyeceklerimiz, bizim de şu dünyayı yaşanır kılacak projelerimiz, bizim de dilimiz, sanatımız, kültürümüz, değerlerimiz var” söyleme gibi bir cesaret örneği gösterildiğinden dolayı bir destandır… Bu olimpiyatlar millet olarak içimizdeki uyuyan devi uyandırma yolunda atılmış ciddi bir adımdır…

İki; bizim ilim fikir adamlarımızın, akademisyenlerimizin, üniversitelerde akıl hocalığı yapan kelli felli unvanlara sahip hocalarımızın, idarecilerimizin “Türkçe ilim dili olamaz” “biz İngilizce öğrenmeye mahkûmuz” “Türkçeyi kim ne yapar” “Türkçe ile kendi ülkemizde dahi anlaşamıyoruz ki dünyayla anlaşabilelim bu dil ile”…vb demeç verip söylemlerde bulunulduğu bir zamanda “Türkçeyi sevgi, barış, dostluk dili yapmak için yılmadan çalışan ve bu yıl 115 ülkeden neşrü nema bulan meyvelerin ülkemizdeki toplanmaları bir destandır…

Üç; kendi ülkemizde aşina olduğumuz Mehmet Akif- Nazım Hikmet, Necip Fazıl-Atilla İlhan, Sezai Karakoç-Orhan Pamuk- Elif Şafak… vb oluşturduğumuz kutuplaşmadan uzak bir şeklide hangi inanç, düşünce ve ideolojiden olurlarsa olsun ülkemizin sanatçılarını, yazarlarını, romancılarını şairlerini ve onların eserlerini yurt dışında tanıtıma adına gönüllü elçilik yaptıklarından dolayı bir destandır…

Hangi yazar-çizerimiz kendi eserinin dilini bilmediği, bu güne kadar adını duymadığı bir ülkede okutulmasını, bilinmesini istemez ki…

Hele hele kendisinin hayal bile edemediği, hayalinin ulaşamadığı bir yerlerde eserlerinin gitmesi kimi sevindirmez ki…

İnsanın fıtratında vardır, bilinmek, sanatın takdir edilmesi…

Sanatın, kültürün, sanatçının değerinin hakkıyla bilinmediği günümüzde işte bu tür güzellikler sanata ve sanatçıya verilen en büyük ödül oluyor…

Dört; çoğumuz itibariyle bizler, çocuklarımız, lise, üniversite öğrenimini gören bizler İstiklal Marşımızı ezber okuyamaz iken, 4-5 yaşlarındaki o çocukların İstiklâl Marşımızı çok güzel şekilde okumaları başlı başına bir destandır…

Beş; olimpiyatların fizik, kimya, matematik vs. gibi pozitif ilimlerde ve bilhassa sayısal alanda gerçekleştiği bir zamanda sosyal bilgilerin, iletişimin, sözde, kelamda var olan sihrin kudretini keşfedip bu sahalarda olimpiyatlar düzenlendiği için bir destandır…

Altı; ekonomik kriz nedeniyle dünyanın kemer sıktığı, bilhassa sosyal ve kültürel faaliyetlere yatırım yapmak öyleki lüks görüldüğü, ekonomik krizi aşmak için "eve kapanma çarşıya, alışverişe çık" diye kampanyalar düzenlediğimiz bir zamanda; ekonomik krize inat “ülkene kapanma dünya turuna çık, olimpiyatlar gerçekleştir, birinci elden müşteriyle temasa geç” dercesine böyle devasa bir bütçe, maliyet gerektiren bir proje gerçekleştirilmesi bir destandır.

Yedi; “Zamanın, artık ahir zaman” “geç saatlerde yalnız başına, bilinmeyen yerlere gidilmemeli” “bu zamanda babana dahi güvenmeyeceksiniz” sözlerinin çokça duyulduğu bir dünyada ve zamanda “kızlarını, çocuklarını dillerini, ülkelerini bilmedikleri gencecik hocalara teslim edip gönderen anne ve babalara bu güveni veren öğretmenlerin, insanların varlığı başlı başına bir destandır…

Kendi ülkemizde dahi çocuklarımızı bir günlüğüne de olsa bir yere gönderirken ne kadar da zorlanıyoruz. Çoğu kez gitmelerine müsaade etmediğimiz oluyor…

Sekiz, Anadolu insanlarının teveccühünü, inanmalarını, fedakârlıklarını, emeklerini zayi etmediklerinden; fedakâr Anadolu insanının kendilerine olan ümit ve güvenlerini sarsmadıklarından dolayı bu bir destandır…

Bu yıl 7.yapılan Uluslararası dil olimpiyatları birçok yönüyle ele alınması gereken bir destan…

Bu işin arkasında hoca efendinin, cemaatin, mütedeyyin insanların olmasından dolayı gerçekleşen güzellikleri göz ardı etmek, güneşe karşı gözlerini kapamaktan başka bir şey değildir…

Bu destan Nobel ödülüne layıktır…

YAZARIN DİĞER YAZILARI