Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Ramazan Durmuş

Vefa adına önceliklerimiz...

03 Temmuz 2009 - 16:13 Yorum: 0

Sizlere zaman, zaman Türk"ün bayraktarlığını yapan kıymetli dava adamlarımızdan, Türk milliyetçiliği yolunda cesurca yürüyen kıymetli ağabeylerimizden söz ediyorum.

Bu yazımda da dava ve fikir adamlarımızdan, “Ülkücü” Necmettin Hacıeminoğlu'nu rahmetle anarken, kısaca bu büyük dava adamını da tanıtmak istiyorum.

Öncelikle; bu büyük dava adamımızın aslen Darendeli Hacıeminzadeler Sülalesinden belirtmek istiyorum. Necmettin Hacıeminoğlu, 1932 yılında Maraş'ta dünyaya geldi. Çok küçük yaşta iken babası Mustafa efendi'yi kaybetti. Ağabeyinin çalışmak üzere Adana'ya gitmesi ve aileye bakma görevini üstlenmesiyle orta öğrenim tahsilini Adana'da yapan Hacıeminoğlu Türk edebiyatına, diline ve tarihine olan ilgisini, daha bu yıllarda ortaya koymuştu. Ağabeyinin de edebiyata düşkün olması sebebiyle, aile ortamında hep bu havayı alarak yetişmişti.

1980'li yıllara gelinirken düşüncelerini yazıya aktardığı için düşünce suçluları arasına giren Necmettin Hacıeminoğlu tutuklanarak cezaevine girmiş ve yargılanmıştı. Bu durum bir üniversite hocasının düşünce suçuyla tutuklanmasının ilk örnekleri arasındadır.

1985 yılında Trakya Üniversitesi'nde Türkoloji Bölümü'nü kurmak üzere Edirne'ye gelmiş ve 1993 yılına kadar buradaki görevini sürdürmüş, Sosyal Bilimler Enstitüsü'nü de kurarak müdürlüğünü yapmıştır. 1993 yılında İstanbul Üniversitesi Türkoloji Bölümü'ndeki kürsüsüne tekrar dönen Hacıeminoğlu 1996 yılında Ankara'da vefat etmiştir.

Yüce Allah"tan mekanının Cennet olmasını niyaz ederek O"nun tarifi ile “Ülkücü”yü bir kere tanıyalım. Elbette o büyük insanı yadetmemize vesile ve bizlere rehber olan Maltepe Türk Ocağı"nın yiğit Türkçülerinden de övgüyle söz edeceğim.

Türk"ün ocağı olması gereken Türk Ocakları"nda yeterli sesi verenler arasında ön saflarda yer alan Maltepe Türk Ocağı"ndan gelen rahmetle andığımız Necmettin Hacıeminoğlu"nun “ÜLKÜCÜLÜK NEDİR, ÜLKÜCÜ KİME DERLER?” başlıklı yazısını tekrar tekrar okuyup yol haritanızı çizmeniz umuduyla dikkatlerinize sunmak istiyorum:

* * *

Ülkü, insanın ya kendi milleti veya bütün insanlık için ulaşılmasını şiddetle arzu ettiği son hedeftir. Arzu ve hayal edilen son hedefe varmak gayesiyle, yorulup yılmadan, bıkıp usanmadan fazilet ve cesaretle, fedakârca çalışanlara da “Ülkücü” denir.

Hayatlarını insanlığa hizmet uğrunda harcayan peygamberlerle, bazı filozof ve ilim adamları birer ülkücü sayılırlar.

Kendilerini milletlerine adayan büyük liderler, cihangir başbuğlar ve kahraman askerlerle, milliyetçi ilim, fikir ve san'at adamları da tam manasıyla birer ülkücüdürler. İnsanlık da, milletler de bugün ki seviyelerini, gelmiş geçmiş ülkücülere borçludurlar.

Ancak, gerek insanlık tarihinde, gerekse milletlerin tarihinde kendini böyle bir ülküye vermiş ülkücülerin sayıları pek fazla değildir. Çünkü ülkücülük çok çetin bir yoldur. O yola herkes dayanamaz. Hevesle başlasa da herkes bu dikenli yolda sonuna kadar gidemez.

Her insanın san'atkâr veya kahraman olması nasıl mümkün değilse, ülkücü olması da öyle imkansızdır. Hatta ülkücülük sanatkârlıktan da kahramanlıktan da güç ve daha fazla bir şeydir.

Sanatkâr, yaratılışının icabına uygun olarak istemese bile eser vermeye mecburdur. Kahraman ise, belki bir ömür boyu bekledikten sonra gerektiğinde kendini feda edecektir. Ama ülkücü onlar gibi değildir. Hayatının her anını yalnız ülküsü uğruna harcar.

Ülkücülüğün vazifesi ve hizmeti belirli bir an için değildir. Kendini bir ülküye adayanlar, şahsiyetlerini ancak azim, irade ve sabırla bu yolun icabına göre terbiye eder ve hazırlarlar. Ülkücülüğün en güç tarafı da budur.

Ülkücünün bir insan olarak, hem eksiksiz ve kusursuz, hem de bir çok üstün meziyetlerle yüklü olması gerekir. Doğuştan bu derece mükemmel bir insan pek az bulunacağına göre, kusurları düzeltip, eksikleri tamamlayarak mükemmel bir insan seviyesine yükselmek ülkücüye düşen ilk vazifedir.

Ülkücü adeta kendi kendini yeniden yaratacaktır.

Yetiştiği çevreden ve gördüğü eğitimden edindiği kötü alışkanlığı bırakmak, yanlış bilgi ve inanışları değiştirmek suretiyle kendini yeniden terbiye etmek de gene ülkücüden beklenen bir iştir.

Ne mutlu Türk milletine hizmet yolunda “Ülkü” yolundan şaşmayanlara...

YAZARIN DİĞER YAZILARI