Birkaç gün önce İsmailağa Cemaati’nin olduğu iddia edilen Mahmut Efendi Külliyesi’nin bir bölümü kaçak olduğu için yıkıldı. Haberi ilk okuduğumda şok oldum. Kim cesaret edebilirdi ki? Hemen İlçe belediye başkanı hangi partili ona baktım. Belediye Başkanı AK Partiliydi. Bir kez daha şok oldum. Bu bir intihardı çünkü. Bu bir deli cesaretiydi. Böyle şeyler ancak 1923-1950 yılları arasındaki CHP anlayışı yapabilirdi. Ve sonun başlangıcı diye yorumladım. Bir iki saat geçtikten sonra ne kıyametler kopacaktı. Herkesin beklentisi bu yöndeydi. Yeni bir “Gezi” mi? olacaktı acaba. Olmadı ve devlet yapılması gerekeni yapmıştı ve kaçak olan bölümü yıkmıştı. Yaygaralarda işe yaramadı. Sonuçta Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle yürekli bir hükümet görmedi. Oy kaybetme pahasına kuralları uyguladı.
Ben dernekçiliğe ve cemaatçiliğe karşıyım. Yani her hangi bir cemaate üye olmasam yaşama hakkım olmayacak mı? Ben Yazarlar Derneği’ne üye olmasam köşe yazısı yazamaz mıyım? Ben Gazeteciler Derneği’ne üye olmasam gazeteci değil miyim? Ben Emekliler Derneği’ne üye olmasam emekli sayılmıyor muyum? Ben Muhtarlar Derneği’ne üye olmasam muhtar olamıyor muyum?
Şimdiki dernekler ve cemaatler Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi etraflarında döndüğüne kendilerini ve birilerini inandırmışlar. Üye olanlar birinci sınıf vatandaş, üye olmayanlar ikinci sınıf vatandaş kategorisine giriyor. Ne geldiyse bu ülkenin başına derneklerden ve cemaatlerden geldi. Üç kişi bir araya gelip dernek kurduktan sonra devlet yıkıp devlet kurar oldu. 10 kişilik guruplar 80 milyonun kaderini belirler hale geldi. Hükümetin acilen dernekçiliğe ve cemaatçiliğe el atması gerekmektedir.
Dernekler ulusalda bir şey yapamazlarsa da yerelde söz sahibi olabiliyorlar. Faaliyet gösterdikleri şehirlerde Milletvekili, Belediye Başkanı, genel müdür, genel müdür yardımcıları, daire başkanları, şube müdürleri, kurum müdürleri, çalışacak işçi, işsiz kalacak kişi kimler ise onu belirleyebiliyorlar. Eğer sen o cemaat ve derneğe üye değilsen sıradan bir vatandaşsın, hiçbir hakka sahip değilsin. Üye isen tüm imkanlara sahipsin. Yeter ki sen yer seç. O kurumda o makamlara gelebilmek için yeterli şartları taşımasan bile rahatlıkla bir koltuk sahibi olabiliyorsun. Mahallenin çakalı olsan bile bir şey fark etmiyor. Yeter ki, o cemaatte ve dernekte biraz hizmet et, iki çay dağıt. El pençe divan yetkilinin karşısına dikil ve makam iste. 24 saat içinde istediğin görev emrine amade oluyor. Milletvekilleri, Belediye Başkanları seçildikten sonra 6 ay bu dernek ve cemaatleri gezmekten hizmet edemiyor. Koskoca 6 ay boş geçiyor. Eğer birinden birini ziyaret etmezler ise kıyameti kopartıyorlar.
İsmailağa Cemaati’ne ait olduğu söylenen Mahmut Efendi Külliyesi yıkımının bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Hükümetin bu işe resmen el attığının bir göstergesidir. Cemaat camide toplanmalı, sohbetler camilerde yapılmalıdır. Şehirlerimizde ve ülkemizde çok çeşitli emelleri olan dernekler anında kapatılarak mal varlıkları belediyeler yada valiliklere aktarılmalıdır. Bundan sonra herkes haddini bilecek ve bu ülkede herkes hangi şartlarda yaşamını sürdürüyor ise onlarda sürdürmeye mecbur olacaklar. Devletin resmi din görevlisi camilerde cemaatini bekliyor. Dinini öğrenmek isteyenler, sohbet etmek isteyenler, ibadet etmek isteyenler camiler sizi bekliyor. O kapı herkese açık. Orada torpil yok, ayrımcılık yok, adamcılık yok. Çoğu eğitimsiz cemaat liderleri bu imamlarımızdan daha mı bilgililer?
En büyük dernek Allahın kurmuş olduğu dernektir, o da camilerdir. Orada el etek öpmezsiniz. Camilerimiz 24 saat açık.
VİCDANLI ve ADALETLİ kalın.