İslam, Radikalizm ve Müslüman
İSLAM, RADİKALİZM VE MÜSLÜMAN
Sıkça duyduğumuz bir kavram; “RADİKAL”. Radikal kelimesi Fransızca kaynaklı olup dilimizde "kökten, temelden" anlamlarının yanı sıra "bilimde, dinde, siyasette esasa dönük yenilikler yapma eğiliminden yana olan" anlamında da kullanılan bu sözün bir başka anlamı da felsefede "yaşama biçimlerini, yaşama ilişkilerini eleştirip kökten değiştirme eğiliminde olandır.
Son 10-15 yıldır da başka kelimelerin önünde kullanılmakta ve özellikle İslami literatürdeki bazı kavramlarda birlikte tehlikeli bir durum olduğu insanlara anlatılmaya çalışılmaktadır. Örneğin “radikal İslam, radikal dinci” şeklinde bir takım isim tamlamalarını sıkça duymuşuzdur.
Peki bir Müslüman aynı zamanda radikal olabilir mi sorusu akla gelmektedir. Kur’an-ı Kerim, her türlü aşırılığı yasaklamaktadır. Her zaman mutedil ve orta yollu bir hayat tarzını insanlara tavsiye etmektedir. Bu bağlamda “radikal veya radikal olma” kavramının İslam’daki karşılığı “İfrat” olarak karşımıza çıkmaktadır. İfrat’ın zıddı ise “tefrit” tir.
Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimize bir sahabenin durumu hakkında bilgi verilmiş, bu sahabenin sürekli oruç tuttuğu bildirilmiş. Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bu sahabenin doğru bir şey yapmadığını ifade etmiş ve peygamber olduğu halde bizzat kendisinin Ramazan ayı hariç bir gün oruç tutmuşsa diğer gün tutmadığını dile getirmiştir.
Biz Müslümanlar, her türlü işimizde Hz.Peygamber (S.A.V) Efendimizi örnek almak, onun ahlakıyla ahlaklanmak istiyorsak onu iyi tanımalıyız. Bunun yolu da Kur’an-ı Kerim’i anlayarak okumak, Hz.Peygamber (S.A.V) Efendimizin sözlerini, davranışlarını ve tüm hayatını iyi ve doğru öğrenmekten geçmektedir.
Yoksa kuru kuruya bağırıp çağırmakla bu iş olmaz. O yüzden tarihte Hz.Peygamber (S.A.V) Efendimizi örnek alan devlet adamları hem başarılı olmuşlar hem de inanan inanmayan bütün insanlara hizmet yolunda çok büyük adımlar atmışlardır. Fakat, Müslümanlar ne zaman ki İslam’dan uzaklaşmaya başlamışlarsa hep geriye giderek çok ama çok büyük sıkıntılar çekmişler, büyük zulümlere maruz kalmışlardır.
Biz zamanın Müslümanları, aynı acıları ve sıkıntıları çekmek istemiyorsak Allah’ın ipine sımsıkı sarılmalıyız. Bu da dinimizi doğru kaynaklardan öğrenip hayatımıza tatbik etmekle olur. Bu konuda en güvenilir kaynakların Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı yayınları ile birlikte tavsiye edilen daha bir çok yayınevi ve kuruluş tarafından basılmış çok güzel eserler olduğunu biliyorum. Ama millet olarak okuma alışkanlığımız çok zayıf olduğu için haliyle dinimizi de yeterince bildiğimiz söylenemez.
Öyleyse ne olur okuyalım. Kur’an-ı Kerim’de ilk indirilen surenin ilk ayeti de şöyle değil mi; “Oku” “Oku” “ YARATAN RABBİNİN ADIYLA OKU”. İnsan, kendini okumakla tanır. Kendini bilen rabbini bilir. Fakat okurken rabbimizi anarak okumalıyız. O’nun emri olduğu için okumalıyız. Aslında okumayı gerçek manada öğrenebilsek, bütün kainat bir kitap gibidir. Bulutları, yağmuru, ağaçları ve bütün bitkileri, toprağı ve toprağın altındakileri, gök yüzünü ve uzayı, maddeyi ve manayı iyi anlarsak gerçek okumayı ve öğrenmeyi başarmışız demektir. Fakat okumak bitmez. Çünkü Rabbimin ilmi o kadar büyük ve sonsuzdur ki Kur’an-ı Kerim’deki ifade ile; “yeryüzündeki ağaçların tamamı kalem olsa, bütün denizler mürekkep olsa, hatta buna yedi deniz daha eklense ve Rabbinin sözlerini yazsa ağaçlar ve denizler biter ama Rabbinin sözleri yine de bitmez”.
Demek ki insan olarak bizim bilgimiz çok sınırlı. Hala Mars’ta hayat olup olmadığını araştırıyoruz. Şu muazzam büyüklüğe bakalım; milyon yıl önce sönmüş olan bazı yıldızların ışığı dünyaya yeni ulaşıyor. Kainatın büyüklüğünü düşünebiliyor muyuz. Bu kadar büyük kainatı yaratan ve muhteşem bir deveranla birbirine çarpmadan müthiş süratlerle hem kendi etrafında, hem de bulunduğu yıldız sistemi içerisinde onun etrafında dönmekte olan küreler. Sizi kim hareket ettiriyor. Bu muhteşem sistemi yaratan yüce Rabbimizin, öldükten sonra bizleri tekrar yaratmaya gücü yetmez mi. Kaldı ki ilk yaratılmamıza bir bakalım. Neydik ve ne olduk.
İkinci kez Sur’a üflendikten sonra yeniden yaratılacak olan dünya ve yeryüzünde ne bir yükseklik ne bir alçaklık olmaksızın her taraf dümdüz iken gökten yağdırılacak bir çeşit yağmurla birlikte kupkuru çöle inen yağmur sonrası bitkilerin yeryüzüne çıkması gibi, Adem’den kıyamete kadar yaşamış bütün insanlar topraktan öyle çıkacak ve dünya hayatında yapıp ettiklerinden hesaba çekileceklerdir.
Öncelikle biz Müslümanlar bütün bunları ve dahasını çok iyi bilmeli ve ona göre hareket etmeliyiz. İnanan veya inanmayan hiçbir insana zulmetmemeliyiz. Müslüman iyi insandır. İnsanlara faydası olan insandır. Bir Müslüman’ın ağzından kötü söz çıkmaz. Çıksa da hemen pişman olup bir daha aynısını yapmayacağına dair Rabbine söz verir. Müslüman, dünyayı imar eder. Yollar, köprüler, tüneller yapar. İbadethanelerin hepsine de saygı duyar ve hatta Allah’ın anıldığı Cami, Kilise ve diğer mabetlerin imarında kolaylıklar gösterir. Zorlaştırmaz. İsteyenin istediği ibadethanede istediği gibi ibadet etmesine müsaade eder. Tabi başka insanlara zarar verilmediği ve sapık inanışların ibadet diye yapılmadığı sürece. İnsani ve toplumsal fayda gelecek faaliyetleri teşvik eder. Yetim ve öksüzlere sahip çıkar ve korur. Güçsüze yardım eder. Komşusunu incitmez. Müslüman, komşusunun elinden ve dilinden emin olduğu kişidir. Komşusunun, kendisinden zarar gördüğü kimse Müslüman değildir. Komşusunu, inanan veya inanmayan diye ayırt etmeksizin her zaman yanlarında olur. Cenazesi olduğu zaman kaldırır ve taziye verir. Muhtaç komşusunu gözetir ve yardım eder. Çocuklara çok ama çok merhametlidir Müslüman. Yeri gelir onları kırmaz ve oyunlarına dahil olup onlarla oyun oynar çocuk gibi. İşte Müslüman budur.
Allah hepimize İslam’ı doğru öğrenmeyi ve hayatımıza doğru bir şekilde tatbik etmeyi nasip etsin. Çünkü insanlığın gerçek mutluluğu ve huzuru İslam’dadır.
Yakın zamanda Filistin’de, Bosna’da, Çeçenistan’da, Irak’ta ve daha bir çok İslam coğrafyasında yaşanan ve Müslümanlar’ın başına gelen musibetlerin bizim de başımıza gelmesini istemiyorsak ne olur dinimizi öğrenelim ve yaşayalım. Yoksa İslam ve Müslüman adı altında Müslüman olmayan bir takım kuklalar meydana sürülür ve diğer insanlar da “Aaaaa İslam ve Müslümanlık bu muymuş” diyerek gerçek Müslümanlara karşı savaş açar ve yok etmeye çalışır. Allah bu tip insanlara gerçeği görmeyi nasip etsin.
Uyan artık ey Müslüman. Uyan. Yoksa sen uykudayken uykuda olmayan zalimler, senin malına, ırzına ve canına kastetmek için harekete geçtiğinde sen gafil avlanırsın. Av olma. Avcı ol. Ama kimseye zulmetme. Kimseye acı çektirme. İyi insan ol. Ol ki insan yaşasın. Ol ki devlet de yaşasın.
YAZIYA YORUM KAT