Sinsi planı bozmalıyız!


Sinsi planı bozmalıyız!


21. yüzyıl Türkiye'sinde eğitim bu zihniyetten ve bu söylemden kurtulmalıdır'' dedi.
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında konuşan Yalçındağ, Türkiye'nin günlük siyasetin gündemin ilk sırasına oturduğu bir dönemden geçtiğini, TÜSİAD olarak amaçlarının bu seçim döneminin, Türkiye için bir atılım fırsatına dönüşmesine katkı sağlamak olduğunu vurguladı.
Yalçındağ, ''Her demokraside gerilimler yaşanabilir, ama biz siyaset sahnesinde hükümetiyle, muhalefetiyle, kurumlarıyla son derece karmaşık bir tablo yaratmayı elbirliğiyle başardık. Önümüzdeki seçimler, bu karmaşıklıktan kurtulmak için iyi bir fırsat. Ancak bu fırsatı değerlendirebilmemiz seçim sürecindeki tavrımıza bağlı'' görüşünü dile getirdi.

-''TÜRKİYE'NİN, BELİRSİZLİKLERLE KAYBEDECEK VAKTİ YOK''-

Sürecin toplum olarak nasıl yönetileceğine ilişkin sorular yönelterek konuşmasına devam eden Yalçındağ, şöyle konuştu:
''Ülkeyi gererek, kutuplaşmayı artırarak mı, barışçı ve icraatçı yeni bir sayfa açmaya hazırlanarak mı? Cevaba yönelik sarih işaretleri henüz göremiyor olmamız, Türkiye'nin önündeki siyasi belirsizliği işaret ediyor. Oysa Türkiye'nin belirsizliklerle kaybedecek vakti yok. TÜSİAD olarak bu sürecin başından beri uzlaşmanın gereğine vurguda bulunduk. Şimdi bir kere daha altını çizmek ihtiyacı hissediyoruz ki Türkiye, bir kez daha uzlaşma eksikliği yüzünden Cumhurbaşkanı'nı seçememek, durumunda kalmamalı. Bu ülkede yaşayan her birey, doğal olarak, daha iyi bir yaşam standardı, daha sağlıklı ve mutlu yaşam koşulları, daha fazla özgürlük istemektedir.''
Yalçındağ, bunun toplumsal ideal olarak ifadesinin, Türkiye'nin gelişmiş ülkelerin arasında yerini alması olduğunu, bunu ise temelleri ve potansiyelleri mevcut olan bir ideal olarak değerlendirdi.
Bu idealin durarak gerçekleşmeyeceğine işaret eden Yalçındağ, ''AB'nin kişi başına düşen milli gelir ortalamasının yarısını yakalayabilmemiz için önümüzdeki 2007-2014 döneminde yüzde 6-7 civarında bir büyüme sağlamak zorundayız'' diye konuştu.
Tabloyu doğru okuyarak, yolu doğru seçip hızlı yürüyecek olanın öncelikle siyaset olduğuna dikkat çeken Arzuhan Doğan Yalçındağ, iş adamları olarak siyasete bu kadar önem vermelerinin nedeninin ise ekonomik ve sosyal gelişmenin anahtarının siyasette olmasından kaynaklandığını söyledi.
Yalçındağ, ''İcraatçı bir iktidar, yapıcı, denetleyici bir muhalefet Türkiye'nin önünü açacak bir siyasi tablodur'' dedi.

-ARABAYI DÜZ YOLDA ŞAŞIRTMAK...-

Son dört yıldır, makro ekonomik istikrar açısından önemli mesafeler kat eden, AB ile müzakere sürecini başlatan Türkiye'nin çok kısa bir sürede siyasi ve ekonomik kriz senaryolarının üretilebildiği bir atmosfere girdiğini ifade eden Yalçındağ, şunları kaydetti:
''Dört yıl süreyle özellikle ekonomide önemli yol kat eden Türkiye, son iki üç ayda siyasi sorunlarıyla dünya manşetlerinde yer alan bir ülke oldu. Çok anlamlı bulduğum bir halk deyimi vardır: 'Arabayı düz yolda şaşırtmak!' Cumhurbaşkanlığı seçim süreci ile başlayan dönemi, maalesef bu hale dönüştürdük. Yapılacak şey, geçmiş kazanımları konsolide etmeye özen göstermek ve önümüzdeki süreçleri iyi yönetmektir. Bu süreçlerin başında ise seçimler geliyor. TÜSİAD olarak seçimlerin kutuplaşmayı artıracak duygusal değer ve kimlik çatışmalarıyla geçmemesini çok önemsiyoruz. Partilerin, yarın Meclis'te işbirliği yapabilecekleri yapıcı bir tutum içinde olmalarını bekliyoruz.''
Arzuhan Doğan Yalçındağ, siyasi parti programlarının Türkiye'nin öncelikli alanları olan demokrasi, ekonomi, güvenlik, ve dış politika konularında somut bir program değeri olan rasyonel tartışmalara zemin oluşturması gerektiğine dikkat çekti.
Yalçındağ, ''Siyasi parti programlarında, önerilen alternatif politikaların gerekçeleri ve kaynakları, ne şekilde bütçelendirileceği, bir bütünlük ve saydamlık içinde toplum kesimlerine sunulabilmelidir'' dedi.
Seçmenin ancak böyle bir ortamda akılcı bir tercih yapabileceğini ve sonrasında parti performansını sorgulayabileceğini söyleyen Yalçındağ, bütün eksiklerine rağmen, bölgesindeki en başarılı demokrasi performansını göstermiş olan Türk halkının bunu fazlasıyla hak ettiğini düşündüklerini kaydetti.

-''TERÖR, KENTLERİMİZİN KALBİNE KADAR GİRMİŞTİR''

Türkiye coğrafi olarak bir yangın yerinin ortasında bulunduğunu ifade eden Yalçındağ, şöyle dedi:
''Terör, kentlerimizin kalbine kadar girmiştir. Acımasız terör; masum insanlarımızı, vatan görevi yapan askerimizi, polisimizi hedef alıyor. Sorun, yüreğimizi dağlayan, çok boyutlu, dikkatli değerlendirilmesi ve siyasi mülahazaların çok ötesinde olması gereken bir sorundur. Konunun, devletin zirvesinde, tam bir eşgüdüm içinde, şüphesiz ki demokrasi ve güvenlik olgularının karşı karşıya getirilmediği bir zeminde yönetilmesi beklenir; nitekim bu yöndeki inancımızı ve bekleyişimizi koruyoruz.''

-''ABD İLE İLİŞKİLERDE BİR RAHATSIZLIK VARDIR''-

Dış politikanın hangi çizgide yürütüleceğini bilmenin çok büyük önem taşıdığını vurgulayan Yalçındağ, şunları kaydetti:
''Bu nedenle şu soruları sormak ve siyasilerimizden cevaplarını beklemek durumundayız. Türkiye'nin, Irak ile ilişkilerine yeni bir bakış açısı gelecek midir? Kafkaslar ve Karadeniz'de Türk dış politikası ne tür açılımlar yapacak, enerji güvenliği meselesi Türkiye'nin stratejik konumlandırmasında nasıl kullanılacaktır? Türk-Yunan ilişkilerinde yeni bir açılım öngörülmekte midir? Kıbrıs sorununda uluslararası sistemin harekete geçmesi nasıl sağlanacaktır?
Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinde bir rahatsızlık vardır. En azından kamuoyu açısından ABD'nin niyetleri ve hatta dostluğu konusunda bir tedirginlik yaşandığı vakıadır. Gelecekte bu ilişkileri hangi ortak çıkar ve değer paydaları üzerinde yeniden şekillendirmek düşünülmektedir?
Dış politikamızın en önemli ayaklarından biri olan AB ile ilişkiler, sanki Türkiye'nin gündeminden düşmüş gibidir. Bir tarafta müzakere süreci kendi dinamiğiyle ilerlemekte, öte tarafta konu adeta toplumdan uzak tutulmaktadır. Evet, Avrupa Birliği'ndeki bazı yöneticiler, tutumlarıyla Türk toplumunun tepkisini çekecek çok şey yapmıştır. Kimi ülkeler ve liderler iç siyasetteki ihtiyaçları uğruna, Türkiye'yi rencide etmekten, her iki taraf açısından da stratejik önem taşıyan bir projeye zarar vermekten kaçınmayan bir tutum sergilemişlerdir.''

-''İÇERDE VE DIŞARIDA KONJONKTÜREL RÜZGARLARA TESLİM OLUNMAMALI''-

Kriz yönetiminin tam da böyle zamanlarda gerekli olduğunu belirten Yalçındağ, ''Karşı karşıya olunan sorunların doğru analizi yapılmalı, ülkenin ana hedefleri korunmalı, içerde ve dışarıda konjonktürel olarak estirilen rüzgarlara teslim olunmamalıdır. TÜSİAD olarak bu tür dönemlerin geçici olduğunu, elde edilen mesafenin sürekli konsolide edilmesi gereğini birçok defa dile getirdik'' dedi.
Yalçındağ, Troyka'nın Türkiye ziyaretini, Fransa'nın bu yıl üç yeni başlığın müzakereye açılmasını reddetmeyeceği yolundaki haberlerin, katı tutumlardaki yumuşamanın ilk işaretlerini vermeye başlamış durumda olduğunu söyledi.
Yalçındağ, ''Günler geçtikçe, Türkiye'nin 'kabuğuna çekilme' ve topluma AB meselesini unutturma siyasetinin ne kadar yanlış olduğu adım adım ortaya çıkmaktadır'' diye konuştu.

-''SİNSİ PLANI BOZMALIYIZ''-

Hem Türkiye'de hem yurt dışında, Kasım'da yayınlanacak Avrupa Komisyonu raporunun olumsuz çıkmasına bel bağlayan kesimler olduğunu duyduklarına dikkat çeken Yalçındağ, bu yaklaşımın temelinde Türkiye'de demokrasinin zayıflamasının, AB içindeki Türkiye'nin üyeliğine destek veren kesimlerin gücünü zayıflatmak amacı bulunduğunu ifade etti.
Yalçındağ, ''Yani beklenti, birkaç kışkırtıcı tavırla karşılaşan Türkiye'nin kendisini AB rotasından ayırması ve 'alternatif seçeneklere' doğru sürüklenmesi... Bu sinsi planı bozmalıyız. Eylül ayında yeni hükümet AB ile uyum çerçevesinde reform sürecine ivme kazandırmalı. TCK'nın 301. maddesinde yapılabilecek değişiklikler bu ivmenin başlangıç noktası olabilir'' dedi.
Yalçındağ, bu konuları sıralamaktaki amaçlarını genel seçime giderken Türkiye'nin çözümü zor bir problemler yumağı ile karşı karşıya olduğunu ortaya koymak olmadığını ifade etti. Yalçındağ, bu problemlerin çözüm yollarının bulunmasının zor olmadığını, iyi niyet, cesaret ve özveriyle gerekli çözümlere ulaşılabileceğini düşündüklerini söyledi.

-''LİSELERİ AHLAKSIZLIK YUVASI OLARAK GÖREN ZİHNİYET''...-

Yalçındağ, şöyle devam etti:
''Bunlar içinde, özellikle ülkemizi birkaç nesil boyunca etkileyebilecek öyle bazı konular var ki hükümetin, muhalefetin ötesinde, tüm toplumun bunlara sahip çıkmasına ihtiyaç var. Bu konulardan ilk akla geleni AB ise, bir diğeri de Milli Eğitim'dir.
Gitgide artan tepkisizlik ortamında, ülkenin yetişmiş nesillerini güvence altına alması gereken Milli Eğitim alanı, hem mevcut kutuplaşmayı besleyen en önemli kaynaklardan biri haline getirilebiliyor hem de ülkenin geleceğine yönelik tamiri son derece güç tahribatlar yaratılabiliyor. Düşünebiliyor musunuz, İmam hatip liseleri dışındaki bütün liseleri ahlaksızlık yuvası olarak gören bir zihniyet Milli Eğitim camiası içinde hala kendine yer bulabiliyor. 21. yüzyıl Türkiye'sinde eğitim, bu zihniyetten ve bu söylemden kurtulmalıdır. Bu çerçevede, TÜSİAD olarak, biz de Türkiye'nin güçlü bir demokrasiye, güçlü bir ekonomiye ve güçlü bir sosyal yapıya kavuşması için ülkeyi yönetenlerin gündemlerine almaları gereken olmazsa olmaz öncelikleri dile getirmeyi zorunlu görüyoruz.''

-SAĞDUYU ÇAĞRISI-

Arzuhan Doğan Yalçındağ, konuşmasını 1 Mart'taki olağanüstü YİK toplantısında TÜSİAD üyelerine ilk taslağı sunulan, bugün de üyelerin görüşleri ile nihai hale getirilen ''Güçlü Demokrasi, Güçlü Sosyal Yapı, Güçlü Ekonomi'' başlıklı raporun içeriğine ilişkin bilgi vererek, şöyle dedi:
''Güçlü bir demokrasi için Türkiye'nin üç temel önceliği; seçim ve siyasi partiler kanunlarının değiştirilmesi, yargı bağımsızlığının ve hukuk güvenliğinin sağlanması, insan haklarında uygulamaya etkinlik kazandırılması olmalıdır. Güçlü bir ekonomiye sahip olabilmek için ise öncelikle, ekonomide yapısal dönüşüm sağlayacak yeni bir sanayi stratejisi gerekmektedir. Türkiye'nin güçlü bir sosyal yapıya sahip olması için eğitim reformu ile ilgili kapsamlı bir programın ortaya konması, sosyal güvenlik reformunun gerçekleştirilmesi, ücret dışı iş gücü maliyetlerinin hafifletilmesi gerekmektedir.''
Seçimlerin sağlıklı bir biçimde tamamlanması için el birliği ile gayret gösterilmesi ve seçimlerin Türk demokrasinin geleceği açısından tarihi bir özellik taşıdığının unutulmaması gerektiğini kaydetti.
Yalçındağ, ''Önümüzdeki tablo bizi karamsarlığa sürükleyebilecek özellikler taşısa da biraz önce de belirttiğim gibi, genel seçimlerin sağlayacağı yenilenme fırsatlarından azami ölçüde yararlanarak yaşadığımız dönemi bir atılımla sonuçlandırabiliriz'' dedi.
Seçim sürecinin Türkiye için bir atılıma dönüştürülebileceğine dikkat çeken Yalçındağ, tüm kurumları ve partileri, tüm vatandaşları sağduyuya davet etti.


https://www.malatyaguncel.com/sinsi-plani-bozmaliyiz-1991h.htm

Bu haber Malatya Güncel - Son Dakika Malatya Haber sitesinden yazdırılmıştır.