Türkiye’ye kaç kişi sığındı?

CHP Sığınmacı, Göçmen ve Mültecilerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu çalışmalarına devam ediyor.

CHP Sığınmacı, Göçmen ve Mültecilerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu çalışmalarına devam ediyor.

Genel Başkan Yardımcıları Veli Ağbaba ve Sezgin Tanrıkulu ile Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen, İzmir Milletvekilleri Özcan Purçu ve Mustafa Balbay İstanbul Milletvekili Selina Doğan ile Muğla Milletvekili Nurettin Demir’den oluşan komisyon Suriye’den gelen mültecilerin sorunlarının araştırılması için TBMM Başkanlığına araştırma önergesi verdi.

CHP’DEN MÜLTECİ SORUNLARI İÇİN ÖNERGE

CHP Sığınmacı, Göçmen ve Mültecilerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu çalışmalarına devam ediyor. Genel Başkan Yardımcıları Veli Ağbaba ve Sezgin Tanrıkulu ile Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen, İzmir Milletvekilleri Özcan Purçu ve Mustafa Balbay İstanbul Milletvekili Selina Doğan ile Muğla Milletvekili Nurettin Demir’den oluşan komisyon Suriye’den gelen sığınmacıların sorunlarının araştırılması için TBMM Başkanlığına araştırma önergesi verdi.

25. dönemde CHP TBMM Grubu tarafından görevlendirilerek mültecilerin sorunları ile ilgili çalışmalarına başlayan komisyon, sivil toplum kuruluşları ve akademisyenler ile toplantılar yapmış ve Edirne'de sınırı geçmek isteyen mülteci topluluğunu ziyaret ederek sorunlarını yerinde tespit etmişti. 1 Kasım seçimlerinin ardından 26. dönemin başlamasıyla birlikte Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun talimatıyla yeniden görevlendirilen komisyon çalışmalarına kaldığı yerden devam ediyor. Bu kapsamda ilk olarak mültecilerin sorunlarının araştırılması amacıyla bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması için TBMM'ye önerge verildi. Önümüzdeki günlerde mültecilerin yoğun olarak yaşadığı illerin ziyaret edileceği kaydedildi.

Mülteci sorununda Avrupa'nın da sorumluluğuna değinilen önergede;

''Sadece Türkiye veya Suriyeli mülteciler değil, tüm dünyada önümüzdeki yüz yıl boyunca etkileri görülebilecek bu sorunların tespiti edilerek çözüm yollarının geliştirilmesi ve mültecilerin toplumla uyumu için Türkiye’nin gerek ulusal gerek uluslararası platformlarda uygulayacağı politikaların belirlenmesi gerekmektedir.'' denildi.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Ülkemize sığınan Suriyeli mültecilerin sorunlarının tespit edilerek çözüm önerilerinin geliştirilmesi ve mültecilerin toplumla uyumunun sağlanması amacıyla uygulanacak politikaların belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.

Mustafa Balbay                   Özcan Purçu                 Sezgin Tanrıkulu               Veli Ağbaba

İzmir Milletvekili              İzmir Milletvekili           İstanbul Milletvekili            Malatya Milletvekili

Elif Doğan Türkmen                            Nurettin Demir                             Selina Doğan

Adana Milletvekili                                Muğla Milletvekili                     İstanbul Milletvekili

GEREKÇE

2011 yılından bu yana Suriye’de süren çatışma ortamının bir sonucu olarak sayıları milyonlara ulaşan Suriye vatandaşı ülkemize sığınmak durumunda kalmıştır. Toplu olarak sınır geçişinde kayıt tutulamamış, gerekli kriz yönetimi sağlanamamış; örneğin Türkiye’ye kaç kişinin sığındığı, bunların kaçının çocuk, kadın ve yaşlılardan oluştuğu hiçbir zaman tam olarak tespit edilememiştir.  Sınırda tel örgülere ulaşan binlerce kişi günlerce bekletilmiş, olumsuz hava koşullarında ve sağlıksız bir ortamda bulunmak zorunda bırakılmış, insanlık onuruna aykırı bir tablo ortaya çıkmıştır.

2013 yılı Eylül ayında IŞİD’in Kobane’ye saldırılarıyla birlikte Suruç ilçesine yoğun bir yönelim söz konusu olmuş ve sıcak çatışma ortamından can havliyle kurtulan insanlar uzun kuyruklar oluşturmuştur. Durumun kamuoyuna yansıması ile birlikte CHP milletvekillerinden oluşan heyet Suruç’a hareket etmiş ve ilçede kaymakam, emniyet yetkilileri, belediye başkanı ve ilçe halkı ile görüşmeler yapmıştır. Sınır kapısında ve sınırın muhtelif noktalarında Türkiye’ye geçmek isteyen sığınmacıların koşulları incelenmiş ve koşulları tespit edilmiştir. Sığınmacıların kaldıkları kamp alanlarında inceleme yapan heyet barınma, sağlık ve gıda sorununu tespit etmiş ve CHP’li belediyelerin organizasyonuyla bölgeye insani yardım gönderilmiştir. Kamuoyu ve hükümet durumdan haberdar edilerek insani yaşam koşullarının sağlanması noktasında acil olarak göreve çağrılmışlardır.

Aradan geçen iki yıla karşın Suriye’den gelen sığınmacıların yaşam koşulları bugün de istenilen düzeyde düzeltilebilmiş değildir. Ülkemizde bulunan milyonlarca sığınmacının büyük kısmı kendi yaşam koşullarını sağlamak amacıyla kamplardan ayrılmakta, daha sonra Avrupa ülkelerine iltica etmeye çalışırken insan ticareti gibi en ağır insanlık suçları ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Ülkelerindeki siyasi ortamın düzelmemesine bağlı olarak dönüş umudunun azalmasıyla birlikte sığınmacıların Türkiye’de barınma, çalışma, eğitim, sağlık başta olmak üzere hemen her alanda toplum ile uyumu gerekmektedir.

Ülkemizde kayıtlı bulunanların dışında kayıt altına alınmayan çok sayıda sığınmacı bulunmaktadır. Sığınmacıların kayıt altına alınmalarıyla birlikte kendilerine verilen kimlik yerine geçen evrak ile Türkiye’de işlem yapabilmekte ve kısıtlı imkânlara karşın eğitim ve sağlık gibi olanaklardan yararlanabilmektedirler. Söz konusu çocuklar ve kadınlar olduğunda  kayıt dışılık daha da görünür olmaktadır. Fakat sınırdan geçişleriyle birlikte kayıt altına alınmayan sığınmacıların bu imkânlardan faydalanması mümkün olmamaktadır.

Sığınmacıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için çalışmaları gerekmektedir. Fakat içinde bulundukları zor koşullardan yararlanılarak ekonomik istismara maruz bırakılmaktadırlar. Bir başka deyişle, düşük ücretlerle ve kayıt altına alınmadan çalışmaktadırlar. Bu durum hem çalışma yaşamının güvenliği bakımından hem de sığınmacıların insani yaşam koşulları bakımından olumsuz bir tablo ortaya çıkarmakta, emeğin sömürülmesi söz konusu olmaktadır.

Gerek sınırdan geçişlerin başladığı ilk günlerde sınır kapıları ve sınır hattı boyunca muhtelif yerlerde bulunan sığınmacıların açık alanda, olumsuz hava koşulları altında bulunmaları nedeniyle gerekse kamp alanlarında yeterli sağlık hizmeti ve olağan yaşam koşullarının bulunmaması nedeniyle ciddi sağlık sorunları söz konusu olmaktadır. Aynı şekilde kamplardan ayrılarak kendi hayatlarını sürdürmeye çalışan sığınmacılar sokaklarda, köprü ve merdiven altlarında sağlıksız koşullarda, soğuk hava şartlarına karşı mücadele etmekte ve barınmaya çalışmaktadır. Bu durum da hem kişisel hem de toplumsal sağlığı ciddi biçimde tehdit etmektedir. Yine Ankara Mamak’ta evlerde kalan Türkmenlerin hem sağlık hem de eğitim ile ilgili ciddi sorunları bulunmakta, Çankaya Belediyesi bu konularda imkânlar doğrultusunda ailelere destek olmakta ve evde sağlık hizmeti sunmaktadır.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) 2014 yılında "Geleceğimi hayal ettiğimde bir şey göremiyorum: Türkiye'deki Suriyeli mülteci çocukların önündeki eğitim engelleri" başlıklı raporuna göre; 2014-2015 yıllarında, toplamda 708 bin okul çağındaki Suriyeli mülteci çocuk bulunduğunu, bunların 400 binden fazlasının ise okula gitmediğini tespit etti. Raporda, Mülteci kamplarında okula kayıt oranlarının yüzde 90'lara ulaşmasına karşın, kampların dışında yaşayan Suriyeli çocukların sadece yüzde 25'inin okula yazdırıldığı da vurgulanmıştır. Erken ve zorla evlendirmeler, çocuk asker kullanımı, çocuk ticareti gibi suçlarla mücadele ancak bu çocukların yaşları ve gelişim durumlarına göre dil becerilerinin de desteklenerek eğitim sistemine dahil edilmesi ile mümkün olacaktır.

Son üç yıldır ağırlıklı olarak Türkiye’ye gelen Suriyeli mülteciler hali hazırda ülkemizde düzenli ve güvenli bir yaşantı kuramamalarına paralel olarak sınırdan geçerek Avrupa’ya gitmeye çalışmakta ve fakat Avrupa ülkeleri kendilerinin de sorumluluğuyla Ortadoğu’da açılan bu yaranın sonuçlarıyla yüzleşmekten kaçınmakta ve Türkiye ile baş başa bırakmaya çalışmaktadır. Yüzlerce kişi sınırı geçmeye çalışırken Ege Denizi’nde hayatını kaybetmekte, Türkiye her sabah kıyıya vuran cansız bedenlerle güne başlamaktadır. Mülteciler kıyı illerinde göz göre göre pazarlık yapmakta, bu durum tüm sorumlular tarafından da izlenmekte ve kabullenilmektedir.

Suriye üzerinde hedeflerini gerçekleştirmek uğruna iç savaşı körükleyenler bugün kıyıya vuran Aylan bebek için, minik Sena için sahte gözyaşı dökmekte ancak sorunun çözümü ve mültecilerin insani koşullarda dünya toplumu ile uyumu noktasında adım atmaktan kaçınmaktadır. 29 Kasım 2015’te Brüksel’de gerçekleştirilen AB-Türkiye zirvesinde kamuoyuyla paylaşıldığı ölçüde Türkiye’ye 3 milyar avro yardım ve AB müzakerelerinin yürütülmesi karşılığında mültecilerin Türkiye’de tutulması kararlaştırılmıştır. Hali hazırda en çok mülteci kabul eden ülke konumunda olan Türkiye açısından bu durumun mevcut şartlarda yürütülebilir olmadığı herkesçe bilinmektedir. Bu durum Suriyeli mültecilerin yaşam koşullarının, insanlık onurlarının pazarlık konusu edilmesi gibi insanlık adına utanç verici bir sonuç olmaktadır. Bu durum aynı zamanda mültecilerin Türkiye’de kalması pahasına Türkiye-AB ilişkilerinde AB’nin demokrasi, insan hakları ve özgürlükler gibi temel kriterlerinin göz ardı edilmesi sonucunu doğurmuştur. Bu anlaşmanın Türkiye’nin mültecilerin Avrupa’ya geçişini engelleme noktasında tampon devlet olması karşılığında ‘’rüşvet’’ verildiği şeklinde değerlendirmeler de kamuoyunda yer almıştır.

Sadece Türkiye veya Suriyeli mülteciler değil, tüm dünyada önümüzdeki yüz yıl boyunca etkileri görülebilecek bu sorunların tespiti edilerek çözüm yollarının geliştirilmesi ve mültecilerin toplumla uyumu için Türkiye’nin gerek ulusal gerek uluslararası platformlarda uygulayacağı politikaların belirlenmesi gerekmektedir.

GEREKÇE ÖZETİ

2011 yılından bu yana Suriye’de süren çatışma ortamının bir sonucu olarak sayıları milyonlara ulaşan Suriye vatandaşı ülkemize sığınmak durumunda kalmıştır. Toplu olarak sınır geçişinde kayıt tutulamamış, sınırdan geçişle birlikte gerekli kriz yönetimi sağlanamamıştır.

Aradan geçen iki yıla karşın Suriye’den gelen sığınmacıların yaşam koşulları istenilen düzeyde düzeltilebilmiş değildir. Ülkemizde bulunan milyonlarca sığınmacının büyük kısmı kendi yaşam koşullarını sağlamak amacıyla kamplardan ayrılmakta, daha sonra Avrupa ülkelerine iltica etmeye çalışırken insan ticareti gibi en ağır insanlık suçları ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Ülkelerindeki siyasi ortamın düzelmemesine bağlı olarak dönüş umudunun azalmasıyla birlikte sığınmacıların Türkiye’de barınma, çalışma, eğitim, sağlık başta olmak üzere hemen her alanda toplum ile uyumu gerekmektedir.

Ülkemizde kayıtlı bulunanların dışında kayıt altına alınmayan çok sayıda sığınmacı bulunmaktadır. Sığınmacılar, kendilerine verilen ve kimlik yerine geçen evrak ile Türkiye’de işlem yapabilmekte ve kısıtlı imkânlara karşın eğitim ve sağlık gibi olanaklardan yararlanabilmektedirler. Fakat sınırdan geçişleriyle birlikte kayıt altına alınmayan sığınmacıların bu imkânlardan faydalanması mümkün olmamaktadır.

Sığınmacıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için çalışmaları gerekmektedir. Fakat içinde bulundukları zor koşullardan yararlanılarak ekonomik istismara maruz bırakılmaktadırlar. Bir başka deyişle, düşük ücretlerle ve kayıt altına alınmadan çalışmaktadırlar. Bu durum hem çalışma yaşamının güvenliği bakımından hem de sığınmacıların insani yaşam koşulları bakımından olumsuz bir tablo ortaya çıkarmakta, emeğin sömürülmesi söz konusu olmaktadır.

Kamplardan ayrılarak kendi hayatlarını sürdürmeye çalışan sığınmacılar sokaklarda, köprü ve merdiven altlarında sağlıksız koşullarda, soğuk hava şartlarına karşı mücadele etmekte ve barınmaya çalışmaktadır. Bu durum da hem kişisel hem de toplumsal sağlığı ciddi biçimde tehdit etmektedir.

İnsan Hakları İzleme Örgütü raporlarında 2014-2015 yıllarında, toplamda 708 bin okul çağındaki Suriyeli mülteci çocuk bulunduğunu, bunların 400 binden fazlasının ise okula gitmediğini tespit etti. Raporda, Mülteci kamplarında okula kayıt oranlarının yüzde 90'lara ulaşmasına karşın, kampların dışında yaşayan Suriyeli çocukların sadece yüzde 25'inin okula yazdırıldığı da vurgulanmıştır.

Son üç yıldır ağırlıklı olarak Türkiye’ye gelen Suriyeli mülteciler ülkemizde düzenli bir yaşantı kuramamalarına paralel olarak Avrupa’ya gitmeye çalışmakta, fakat Avrupa ülkeleri kendilerinin de sorumluluğuyla Ortadoğu’da açılan bu yaranın sonuçlarıyla yüzleşmekten kaçınmakta ve Türkiye ile baş başa bırakmaya çalışmaktadır. Yüzlerce kişi sınırı geçmeye çalışırken Ege Denizi’nde hayatını kaybetmekte, Türkiye her sabah kıyıya vuran cansız bedenlerle güne başlamaktadır. Bu durum tüm sorumlular tarafından da izlenmekte ve kabullenilmektedir.

Suriye üzerinde hedeflerini gerçekleştirmek uğruna iç savaşı körükleyenler bugün kıyıya vuran Aylan bebek için, minik Sena için sahte gözyaşı dökmekte ancak sorunun çözümü ve mültecilerin insani koşullarda dünya ile uyumu noktasında adım atmaktan kaçınmaktadır. 29 Kasım 2015’te gerçekleştirilen AB-Türkiye zirvesinde kamuoyuna yansıdığı ölçüde Suriyeli mültecilerin yaşam koşullarının pazarlık konusu edilmesi gibi insanlık adına utanç verici bir sonuç ortaya çıkmıştır. Bu anlaşma, Türkiye’nin mültecilerin Avrupa’ya geçişini engelleme noktasında tampon devlet olması karşılığında ‘’rüşvet’’ verildiği şeklinde değerlendirmelere de neden olmuştur.

Sadece Türkiye veya Suriyeli mülteciler değil, tüm dünyada önümüzdeki yüz yıl boyunca etkileri görülebilecek bu sorunların tespiti edilerek çözüm yollarının geliştirilmesi ve mültecilerin toplumla uyumu için Türkiye’nin gerek ulusal gerek uluslararası platformlarda uygulayacağı politikaların belirlenmesi gerekmektedir.

 

Siyaset Haberleri

Başkan Aras’tan 1 Mayıs mesajı
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Özbekistan’a gidiyor
Ortaköy Mahallesinde seçim yenileniyor
Endonezya Dışişleri Bakanı Marsudi Türkiye’ye geliyor
Bahçeli: "Polemik üretenler boşa heveslenmesinler. Cumhur İttifakı vardır ve sonuna kadar var olacaktır."
Bahçeli: "Türkiye’de yerel halk yoktur, Türk milleti vardır. Hazine ve Maliye Bakanımızın her zaman arkasındayız."
Ekvador, Meksiya’ya UAD’de dava açtı
Bahçeli: "Kalkınma Yolu Projesi’nin devreye girmesiyle bölgemiz huzur ve refaha kavuşacaktır."
Başkan Çavuşoğlu: “Emek en kutsal değerdir”
Başkan Palancıoğlu Brüksel’de Türkiye’nin sesi oldu