Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Siyaset 17 Eylül 2014 - 11:04 Yorum: 0

Genelkurmay'ın insan kaynağı planlaması önemli

Başbakan Yardımcısı Babacan, bedelli askerliğin ekonomik boyutuna ilişkin, bütçeye bir miktar gelir olduğunu ve bunun önceden planlanmadığını kaydetti.

Genelkurmay'ın insan kaynağı planlaması önemli

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, TRT Haber'de gündeme ait soruları yanıtladı. 

'Kredi derecelendirme kuruluşları Avrupa'ya cömert davranırken, Türkiye'ye gelince neden bundan vazgeçiyorlar' sorusu üstüne Babacan, şunları kaydetti:

'Türkiye'nin bu son 12 yılda elde ettiği ekonomik başarılar gerçekten bütün dünya nedeni ile tescil edilmiş durumda. Çok şükür o hakkımız teslim ediliyor. Ancak bunun kredi derecelendirmesi bunun şeklinde somut göstergelerine geldiğimizde bu değerlendirmelerin biraz geriden geldiğini görüyoruz. Türkiye ilerliyor, kalkınıyor, kredibilitesi devamlı artıyor ama kredi derecesi biraz geriden geliyor açıkçası. Bu sırf bizim tespitimiz değil, Türkiye'ye kazanç yapan, iyi tanıyan uluslararası iş çevrelerinin de birlikte kanaati. Bugün 100 yatırımcıya mesele bunlardan 80 tanesi size (Türkiye bu kredi notunun fazla aşırı daha üstünde bir notu hak ediyor) der.'

 2008-2009 krizinin kredi derecelendirme kuruluşlarının kredi notlarını fazla aşırı menfi etkilediğini söyleyen Babacan, en fazla notu verdikleri finansal enstrümanların bir gecede değerini yüzde yüz kaybettiğini, bu deneyim sonrasında daha muhafazakar davranmaya başladıklarını söyledi. Türkiye açısından son 12 senenin en yüksek kredi derecesine bu şirketler açısından ulaşıldığını anlatım eden Babacan, Türkiye ile ekonomik göstergeleri mukayese edilmektedir herhangi bir Avrupa ülkesine daha yüksek kredi notunun verildiğini vurguladı.

Avro kullanan devletlerin yüzde 90-100 oranında halk borçluluğu bulunduğunu kaydeden Babacan, Türkiye geçen sene bu 28 ülkenin hepsinden daha seri bir gelişme ortaya koyduğunu aktardı. AB'ye aza 28 ülkenin geçen sene yüzde 0,1 büyüdüğüne gösteren Babacan, 'Biz geçen seneyi yüzde 4,17 ile tamamladık. Yüzde 4,17 üstünde bir tek memleket bile yok. Bu yılki tahminlere bakıyoruz. Bu sene bizim ilk öngördüğümüz yüzde 4'ten belki bir tutar daha aşağıda bir büyümeyle kapatacağız ama o nispet bile 2014'ün o gelişme oranı bile Avrupa'nın en yüksek gelişme oranlarından birisi olacaktır' ifadesini kullandı.'Türkiye'yi derinlemesine incelesinler'

Kredi derecelendirme kuruluşlarının hala Türkiye'nin hakkını teslim etmediğini lakin Türkiye'nin hakkını istek etmeye devam edeceğini bildiren Babacan, küçük ekiplerle çalışan bu kuruluşlardan geniş ekiplerle Türkiye'yi derinlemesine incelemeleri tavsiyesinde bulundu. 

Babacan, 'Derecelendirme kuruluşlarının daha derinlemesine çalıştığı devletler mevcut mı' sorusu üstüne Londra ve New York'un merkezler içerisinde bulunduğunu ve buralarda fazla aşırı sayıda personel istihdam edildiğini anlattı. Çok yüksek kazanç yapıcak firmaların kredi derecelendirme kuruluşlarının notlarına bakmak yerine derinlemesine araştırmalar yaptıklarını söyleyen Babacan, krizden sonra kocaman çapta kazanç yapanların kredi derecelendirme kuruluşlarına itibarlarının azaldığını lakin hala bir takım kocaman ve eski emeklilik fonlarının ana sözleşmeleri gereği ülkenin kredi notuna baktıklarını bildirdi.'(İnşaat) Milli gelir içerisindeki payı artırılmalı'

Başbakan Yardımcısı Babacan, 'İnşaat sektöründe ölçüsüz rantların kontrolü nasıl sağlanacak, yapı kazaları da gündeme geldi. Nasıl tedbirler düşünülüyor' şeklindeki soruya karşılık, bu konudaki ilk açıklamasını İstanbul'daki asansör kazasından öncelikle yaptığını anımsattı.

Bu konunun hemen hemen bir sene öncelikle iktisat takımı nedeni ile belirleme edildiğini, kişisel bir açıklamada bulunmadığını anlatım eden Babacan, 'İnşaat endüstrisi memleket için mühim bir sektördür. Hatta yekün ulusal gelir içerisindeki payı artırılması gereken bir sektördür. Bu lazım halk altyapı yatırımları, gerekse hususi bu sektörün fabrika, mesken ve ticari gayrimenkul projeleri için' diye konuştu.

Sanayide rekabetin işlemediği hallerde Rekabet Kurumunun devreye girerek cezalar kestiğini anımsatan Babacan, 'Ağırlıklı şekilde mesele kocaman çaplı ve münferit projelerde gerçekleşiyor. Bir gecede bir kalem oynatarak belediye meclis kararıyla şunla bunla bir anda arsanın, projenin kıymeti birdenbire farklılaştırılabiliyorsa onun öncesi ile sonrasında buradan kimler kazandı, kimler kaybetti bunun tam hesabı kitabı yapılamıyorsa bu kazanılan yeterince vergilendirilemiyorsa bu kocaman bir problem' ifadesini kullandı.

İnşaat sektörüne yönelik nasıl bir mekanizmanın kurulacağı yönündeki soru üstüne Babacan, bu konunun mevzuat şekilde komple ele alınması gerektiğini anlatım etti. Bazı belediyelerde bunun gelir kaynağı şekilde görüldüğünü lakin her yerde bu kadar düz çalışmadığını belirten Babacan, tahsil edilen bir dairenin piyasadaki değerinin çoğalması biçiminde değerlenmesinin gayet bitkisel olduğunu da dikkati çekti. Sektörün tümünü töhmet altında bırakacak bir yaklaşım bünyesinde olmadıklarını vurgulayan Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Sadece sanayiyi daha cazip bir vaziyete getirmek değil gayrimenkuldeki bu ölçüsüz işlemleri de giderici adımlar atmak lazım. Biz bunları söyledikçe de bir takım tepkiler oluştu, bundan sonra da tepkiler olacaktır. Şimdiye kadar o çeşit işler yapanlar huzursuz olabilirler. 'Bundan sonra önü mü kapanacak, izin vermeyecekler mi?' diye. Ama bu hiç mühim değil. Yapılan açıklamalara baktığımızda 'bizden sonra kim ne dedi' diye, tam gayesi on ikiden vurduğumuzu da gösteriyor. Burada güven içinde uygulamaya bakmak lazım. Hem adaleti sağlamak lazım hem de 77 milyonun fırsat eşitliği içinde, alnının teri, bileğinin gücüyle nakit kazandığı bir ekonomik yapıyı oluşturmamız lazım.'

'Bu kuruluşların geliri bizim KOBİ'lerimizin, esnafımızın gideri'

Başbakan Yardımcısı Babacan, 'Ticaret ve endüstri odalarının gelir kalemlerinin ellerinden alınmasına yönelik bir düşünceniz mevcut mı' sorusu üstüne Türkiye'de üyeliğin ve Ödenti ödemenin mecbur yer aldığı bir takım yerler yer aldığı bunun şeklinde gönüllü kuruluşların da bulunduğunu anımsattı. Babacan, şunları kaydetti:

'DEİK meselesi biraz koordinasyon eksikliğinden yada DEİK'deki bir takım gelişmelerden hükümetin daha sonra haberdar olmasından kaynaklanan bir uygulama sorunu de oluşturmuştu süre içerisinde. Bir ülkenin hükümet başkanı DEİK nedeni ile çağırma edilebiliyor ama bizim başbakanımızın  haberi yok, bakanlıklarının haberi yok. Diyorlar ki (sizin ülkenize ziyarete geleceğiz), muhatapları habersiz. Biraz daha derli toplu bir süreç başlar. O sivil inisiyatifin, gönüllülüğün de ayrı bir noktayı olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla DEİK'in hükümetimizin bünyesi içine alınması sivil inisiyatifin önüne bir mani değil. Birileri çıkıp da (Biz öteki ülkelerle ticari ilişkileri geliştirebilmek için şöyle bir gönüllü yapılanmaya gidiyoruz yada kendi bünyemizde şöyle çalışmalar da yapmak istiyoruz) derse bunun önü açık. Bugün herhangi bir gönüllü kuruluşumuzdan birisi gidip mesela Fransa'daki karşıtıyla ile bir anlaşma yapsa etkinlikler yapsa bunun önü açık, mani yok. Yaptığımız ön kapatan, benzer girişimleri engelleyen bir bina değil, sırf o gördüğümüz aksaklıkların biraz daha toplu ve koordinasyon bünyesinde gitmesini sağlayacak bir adım. Böyle okumakta yarar var.'

Ticaret ve endüstri odaları için gelir azaltıcı bir düzenlemeye gidilip gidilmeyeceği yönündeki soruyu yanıtlarken de Babacan, 'Şu anda gündemimizde böyle bir şey bulunmamaktadır ama bu kuruluşların geliri bizim KOBİ'lerimizin, esnafımızın gideri. Bunu öyle okumak lazım. Türkiye'de iş yapmanın maliyetini de mümkündür olduğunca düşük tutmamız lazım. Kuruluşlar fazla aşırı yüksek aidatlarla kendi üyelerini sıkıntıya sokacak bir yetinme bünyesinde olurlarsa bunu da istek etmeyiz. Şu anda öyle bir manzara mevcut mı. Açıkçası ben fazla aşırı görmüyorum' değerlendirmesinde bulundu.

'Irak'taki vakalar ticari yollarımızı menfi yönde etkiledi'

Babacan, içerisinde yer aldığı coğrafyadaki şartların birlikte getirdiği güvenlik sorunlarının Türkiye'yi nasıl etkilediğinin sorulması üzerine, Irak'ta yaşanan olayların Türkiye'nin ticari yollarını menfi yönde etkilediğini anlattı.

Türkiye'nin Suriye ile ticari ilişkilerinin fazla aşırı olmadığına dikkati çeken Babacan, bu ülkeden gelen 1,5 milyon Suriyeli'nin Türkiye'de yaşıyor olmasının ekonomik neticelere yol açtığına dikkati çekti. Çevre ülkelerdeki olumsuzlukların Türkiye üstünde bir takım negatif etkileri birlikte getirdiğini belirten Babacan, mesele yaşanan devletler konusu için Türkiye'nin 'tek başına bir adım atmamak ve ikili bir mesele biçimine getirmemek' anlamında kararlar aldığını, bu kurallara fazla aşırı dikkat ettikleri için memleket ekonomisi üstündeki menfi etkilerin kısıtlı kaldığını söyledi. Babacan, 'Irak'ta da gene fazla aşırı dikkatli bir çizgi izliyoruz. Adeta nakış örer bunun şeklinde fazla aşırı dikkatli bir çizgi izliyoruz. Her iki ülkedeki istikrarsız tablonun ülkemize yansıması minimum olsun. Türkiye bir istikrar adası şekilde güçlenmeye devam etsin' diye konuştu.

'Gönlümüzden geçen Türkiye'ye bir 'çalışan' kavramını getirebilmek' 

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, devlette fazla aşırı ayrıcalıklı pozisyon ve iş şeklinin bulunduğunu ve bunun istenen bir manzara olmadığını belirterek, 'Gönlümüzden geçen, yeni anayasayla birlikte Türkiye'ye bir 'çalışan' kavramını getirebilmek' dedi.

Babacan, ''çözüm sürecinin' Türkiye ekonomisi üstündeki etkilerinin sorulması üzerine, bunun temelinde Türkiye yurttaşı bulunan her insanın esas hak ve özgürlüklerden doyasıya istifade etmesi ve devletin bütün vatandaşlarını aynı samimiyetle kucaklaması olduğunu söyledi.

Diğer alanın, fikri bulunan her insanın bunu siyaset sahnesinde gerçekleştirmesi olduğunu kaydeden Babacan, 'Her iki bölgede da ilerliyor. Çözüm sürecine Türkiye genelinde hummalı bir destek var. Halkın kocaman bir çoğunluğu süreci destekliyor ama bilhassa Kürt kökenli vatandaşların sürece verdiği destek Türkiye ortalamasının fazla aşırı üzerinde. Demek ki hükümetimizin çalışmaları isabetli. Bu iş nihayete ulaşıncaya kadar, bundan sonraki devirde de çalışacak' diye konuştu.  

Babacan, yatırımcıların sık sık Güneydoğu ve Doğu Anadolu'ya gidip gelmeye başladıklarını belirterek, 'Bırakın kendi yatırımcılarımızı, benim bildiğim çok sayıda uluslararası yatırımcı Türkiye programı yaptığında bir de alana gideyim diyor. Gaziantep'ten başlıyorlar, bugün Şanlıurfa'nun arazisi ve insan kaynağı ile Bursa'dan hiç bir farkı yok. 2023'te Şanlıurfa bugünün Bursa'sı neyse, o olur' ifadelerini kullandı.

Terör örgütün yatırımları yıldıran yaklaşımlarının, yatırımlara kocaman mani olduğunu kaydeden Babacan, 'Bugün kocaman kamu altyapı yatırımlarına bakıyorsunuz. Müteahhitlerimiz hala bugün tehdit ediliyor. Büyük çapta kazanç oluşturan işadamlarımızdan ayrıcalıklı taleplerde bulunuluyor. Bunların bundan sonra yüzde yüz son bulması gerekiyor. Eğer bu yurt hepimizinse, bu ülkenin vatandaşları bulunan her insanın tıpkı amaçla çalışması gerekiyor. Bunun yolu açıldı, raylar döşendi, çözüm süreci treni raylar üstünde yoluna devam ederse, kısa zamanda fazla aşırı daha ayrıcalıklı bir bölge ve Türkiye görürüz' değerlendirmesinde bulundu. 

'Bedelli askerlikte Genelkurmay'ın insan kaynağı planlaması önemli'  

Babacan, bedelli askerliğin ekonomik boyutunun sorulması üzerine, bedelli askerlik konusuna ekonomik perspektiften bakmadıklarını söyledi.

Bedelli uygulamasında ekonomik duruma bir tutar gelir olduğunu ve bunun önceden planlanmadığını kaydeden Babacan, 'Bedelli askerlik meselesinde bir numaralı konu Genelkurmay Başkanlığımızın insan kaynağı planlaması. Genelkurmay Başkanlığı, ne süre bu konunun müsait olacağını düşünür ve böyle bir öneriyle gelirse, o gün Başbakanımız ilgili bakanlarla, gerekirse Cumhurbaşkanımızla istişare eder ve nihayetinde bir karar verilir' dedi.

Gelecek haftalarda Genelkurmay Başkanı ile bu konu ile ilgili bir çalışmanın olacağını belirten Babacan, 'Bu olacak, kesinleşti diye okumamak lazım bunu. Beklentiyi de yükseltmemek lazım. Çünkü beklenti yükselirse insan kaynağı problemi başgösterebiliyor' ifadesini kullandı.

Taşeron işçilerin kadro vaziyeti hakkındaki soruyu da cevaplayan Babacan, 'Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın en az 12 yıldır her vakit söylediği şu oldu: 'Ya arkadaşlar bir çalışan kavramını getiremedik'. Devlette o kadar ayrıcalıklı pozisyon ve iş türü mevcut ve bu da bizim gönlümüzden geçen bir manzara değil. Gönlümüzden geçen yeni anayasayla beraber, Türkiye'ye bir çalışan kavramını getirebilmek' diye konuştu.

'Kamunun geneline mal olmuş bir iş yok'

Babacan, hakimler ve savcılar için yapılan seyyanen zammın öteki bölgelerde olup olmayacağının sorulması üzerine, 2014'te ilk kez memurlar için bir seyyanen zam yaptıklarını hatırlattı. 

Seyyanen zamdan geçen sene en fazla aşırı öğretmenlerin istifade ettiğini kaydeden Babacan, 'Bu seneki ayarlama sırf hakim ve savcılarla ilgili. Bunun haricinde kamunun geneline mal olmuş bir iş yok. Şu anda gündemimizde bulunan tek bir iş bölgeyi üniversitelerdeki akademik personel. Bir teknik iş taslak şekilde oluştu ama politik bir karar biçimine gelmedi. Fakat bunu da yaptıktan sonra bundan sonra orada duruyoruz, öteki bir iş yok' dedi.

Babacan, herhangi bir bakanlıktaki deneyimli yardımcısı aylığı ile tetkik görevlisi aylığı içerisinde ciddi başkalık olduğunun altını çizerek, muvaffakiyetli öğrencilerin akademik dünyayı tercih etmeye ellerinin pek gitmediğini belirtti.

Dengeleyici bir yaklaşımda olacaklarını söyleyen Babacan, deneyimli yardımcıları ile tetkik görevlilerinin arasındaki dengeyi gözeteceklerini anlatım etti.

Babacan ayrıca, üniversitelerde performans kavramını da getirmek istediklerini belirterek, 'Başarıyı ödüllendirici, sembolik de olsa bir performans ölçümü ve buna bağlı bir aylık bileşeni olsun diye gönlümüzden geçiyor. Teknik bir iş var, bu ilerletilecek ondan sonra uygulama başlayacak' bilgisini verdi.

'Merkez Bankası da bizim kurumumuz' 

Merkez Bankası'nın faizlerle ilgili politikası konusundaki soruları da cevaplayan Babacan, 2001'den buyana parti programına ve 5 hükümetin programlarına bakılınca resmi politikanın Merkez Bankasının bağımsızlığı olduğunu söyledi.

Babacan, Merkez Bankası'nın istiklaline vurgu yaptığında ayrıcalıklı görüş mevcut bunun şeklinde algılara neden olabildiğini kaydederek, şu ifadeleri kullandı:

'Avrupa Merkez Bankası'nın vazife tanımında benzer ifadeler göreceksiniz. Gelişmiş ülkelerde, hükümetlerin Merkez Bankaları politikaları konusu için açıktan anlatım kullanmaması bunun şeklinde bir kültür var. Tabii ki oturup konuşuyorlar. Bu işin tabiatında vardır. Konuştukça, demeçler işin yürümesini de zorlaştırabiliyor. Dolayısıyla biz politik parti ve hükümet şekilde herşeyi tartışırız.

Merkez Bankası da bizim kurumumuz. Şu anda Merkez Bankası Para Politikası Kurulunda 7 dost var. Hepsi bizim hükümetlerimiz devrinde görevlendirdiğimiz kişiler. Dolayısıyla bu arkadaşlarımız en üst kurda de temaslar olur ama orada bir Para Politikası Kurulu var, herkesi dinliyor ve kendi analizlerini yapıyor, bir karar veriyor.'

Haber Kaynağı: MALATYA GÜNCEL
Malatya Haber
Malatya Haber
Malatya Güncel Haber