Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
04:15 Alkollü sürücü aracı kendisinin kullanmadığını söyledi, kamera kayıtlarını...03:33 Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Sinop’ta din görevlileriyle bir araya geldi02:47 Bal paketleme tesisi yangınında milyonlarca liralık maddi hasar meydana gel...01:13 Manisa’da 4 araçlı zincirleme trafik kazası: 9 yaralı00:54 Irak’ın kuzeyine düzenlenen hava harekatı ile 25 hedef imha edildi00:49 Kurallara uymayan 347 motosiklet sürücüsü cezadan kaçamadı00:41 Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’tan ABD kongresine tepki00:37 MSB: “Irak’ın kuzeyindeki Gara, Kandil ve Asos bölgelerine düzenlenen hava...00:29 Esenyurt’ta asker konvoyu yapan grup yakalandı, 18 bin 192 TL idari para ce...00:21 Kilis’te son 40 gün içerisinde 29 bin araç denetlendi00:19 Siirt’te PKK/KCK propagandası yapan 6 şüpheli gözaltına alındı00:18 Başkent’te kapkaç olayının şüphelisi, 217 kamera görüntüsü incelenerek yaka...00:16 Ayvacık açıklarında 10 kaçak göçmen kurtarıldı, 12 kaçak göçmen yakalandı23:49 Şanlıurfa’da 6 bin adet uyuşturucu hap ele geçirildi23:48 Nevşehir’de seyir halindeki tır alev alev yandı23:46 Bu da karpuz yeme yarışması: 2 kilo karpuzu erken bitiren altın kazandı23:44 Yozgat’ta 23. Uluslararası Sürmeli Şenlikleri başladı23:44 Galatasaray günü çift antrenmanla tamamladı23:41 Beyazıt’ta raylara düşen adam tramvayın altında kalarak öldü23:14 Bingöl Valisi Usta bıçaklı saldırıda yaralanan vatandaşları ziyaret etti
MORMAŞ
Güncel 05 Aralık 2023 - 14:30 Yorum: 2

Yaşamın Kıyısında

Sizde yaşıyorsunuzdur bazen bu durumu. Bir yanınız gökyüzünü delip bulutların içinden geçerek seyr-i aleme dalıp her şeyden uzak kalmaya çalışırken diğer yanınız yerin alt katmalarına girip volkan ateşiyle yanmak ister.

Yaşamın Kıyısında

Bir yanım tüm sevdiklerimizle görüşüp, hasret giderip, onlarla zaman geçirmek isterken diğer yanımız hiç kimsenin tanımadığı, kimsenin ayak basmadığı o uzak diyarlara kanat açıp uçmak istiyor. 
İşte insanoğlu değil miyiz? Âdem’iz, beşeriz ve şaşarız. Bu zor durumlarda bir yanım olmaya çalıştığım tarafken, diğer yanım olamadığım taraf için bana bağırır gibi duruyor karşımda. Hele birde ikisini birden yapmaya çalıştığımda, yapamadığım zaman da o mutsuz ve yorgun his sarıyor içimi. Bu hayatta yapacak o kadar çok şey varken yada yapmak istediğim çok şey varken ve bunların bir çırpıda yapamıyor olduğumu gördüğümde kendimi başarısız bile hissediyorum. 

Bir önceki akşam yine böyle bir his içindeyken ayakkabılarımı giyip kendimi dışarı attım. Bir süre yürüdükten sonra arada uğradığım sahil yolundaki deniz manzarası eşliğinde göğü mavi, denizi ayrı bir mavi güzellikte olan kafe ’ye geldiğimi gördüm. Tek başıma oturduğum masamda kahvemi yudumlarken sağ tarafımda ki masada tek başına oturan bir yaşlı adama gözüm takıldı. Bir ara kahvesini sessizce yudumlarken Kafe’nin camından dışarıyı izliyordu. Gökyüzü kapalı olsa bile siyah tonları deniz yansımasıyla beraber güzel bir mavi ışık saçıyordu. Her halinden belliydi uzaklara daldığı. Sanki her an biri çıkıp onun orda olmaması gerektiği hemen eve gitmesini söyleyecekmiş gibi duruyordu. Bir eşyayı emanete bıraktığınızda aklınız sürekli orda olur ama siz başka yerde başka bir işle uğraşırsınız. Şuan tamda o durumda gözlemlemiştim bu adamı. Tedirgin ve yüz hatları gergin, kaşları alnının ortasından aşağıya doğru çatık bir şekilde kahvesinden bir yudum daha aldı. Deniz tarafına bakan kapı açıldığında bir anda tüm yüz hatları değişime uğramış ve güleç yüzlü bir ton ton amcaya dönmüştü yüzü. Bu kadar hızlı bir değişimi acaba bende yapabiliriydim. Kapıdan giren birine el salladığını fark ettim. Selamlaşıp hal hatır sordular. Tam karşısında ki koltuğa geçip oturdu. Garsona nazikçe elini kaldırıp siparişini almasını söyler gibi baktı.. Sonra kapıdan biri daha göründü, kızıl saçlı, montu ayaklarının üstüne kadar uzanan orta yaşlı, uzun boylu, güzel bir kadın. İki beyefendi ayağa kalkıp selamladılar kadını. Kahvelerinin nasıl istediklerini birbirlerine sordular. Birbirilerini uzun zamandır görmemiş üç kafadar arkadaş gibi neler yaptıklarını, nasıl olduklarını anlatmaya başladılar. O kadar naif ve güzel bir selamlaşma oldu ki bir an onlarla aynı masada oturmak geldi içimden. Konu geçim derdine, ekonomik şartlara ve hasatlıklara karışmış bir sohbete geldi. İsmi Kâmil olan beyefendi bugün doktora gittiğini ve tahlillerinin temiz çıktığını anlatıyordu. Kadın aynı naif ve yumuşak ses tonuyla emeklik parasının zar zor mutfağa yettiğini geçimin artık zor olduğundan bahsediyordu. Buraya gelmeden önce pazara uğrayıp mutfak ihtiyacı olan sebze ve meyve almak istediğini fakat cebindeki parayla biraz meyve ve yeşillik aldığını söyledi.  Aslında emekli olurken bir ev alıp orada yaşamını sürdürme hayali varken artık pazara yetmeyecek emeklilik maaşıyla geçim derdinde olduğundan bahsediyordu. Kafe’ye ilk gelen ve yalnız oturduğunu gördüğüm yaşlı amcanın ismi Murat’mış. Konuşmaları dinlerken bi anda,
- Murat sen bugün çocuklarla dışarı çıkacaktın ne oldu diye sordu kadın. 
-Evet çıktık ama neye çıkalım, kızın masrafları, oğlanın masrafları birde ev hali istekler bitmek bilmedi. Bende tamamlayamadan döndüm. Kız üniversiteyi bitirecek ama sınav kaygısı, atama derdi derken hayallerinden soğumuş. Oğlan desen özel sektörde çalışıyor. Sözde yönetici ama yönetmek için bile eline tutuşturdukları beş on liraya köle çalıştırıyorlar.
Eskiden 50 liranın çok değerli olduğunu çocukların ihtiyaçlarını karşılamaya çıktığında, bişeyler alabildiğini ya da pazara bile gitsen cebinde ki para ile bir hafta yetecek erzak aldığını söyledi. Şimdi bir ayakkabı alsan dünya para. Nasıl yetiştireceğim hepsine. Allah can sağlığı versin artık diğer aya bakarız. 
Konuşmaları bu şekilde devam ederken anılardan ve kendi gençlik dönemlerinden bahsetmeye başladılar. 
Bir anda yüzümde tebessüm oluştu. Keyifliydim. Evden çıkarken ayakkabımı giyip yürüyüşe çıktığım ve istemeden gelip oturduğum bu sahil kenarı yerde gördüğüm bu spontane buluşma bi hoş etti beni. Seviyordum bu tür anlık olayları. Müzik dinlerken, spor yaparken, kitap okuyup ya da kendimle baş başa kalmaya çıktığım ve kahve içmeye uğradığım bu yerde dakikalarca keyif veren bir hikâyeye denk geldiğimde mutlu oluyordum. 
Aslında evrenin gönderdiği bir mesaj var. Benim gibi hızlı yürüyemeyen, çok fazla sorumluluğu olan, gözlüksüz görmeyen ve genç delikanlılıktan çıkmış bu yaşlı insanların yaşamdan kesitlerini görüp bir daha saygı duyuyorsun yaşamın ta kendisine. 

İşte bu yüzden yaşadığımız hayattaki bu olaylara o anlık değil bir ömürlük bakıyorsun. İçinde bulunduğum sıkıcı, tuhaf ve hatta bazen yıkıcı olan olayların yanında uzun bir hayatın olduğunu yeniden hatırlıyorsun. Okumuş, kendinden emin ve muzipçe bir sırıtmayla yaşadığım bu olaylar ne ki takıldığım şeylere bak diyorsun kendi kendine. Dur bakalım kim bilir daha hayat sana neler gösterecek. O zaman da bana bunu nasıl yaptın, bunu mu hak ettim, oysa tek derdim orda seninle o yaşamda olmaktı nasıl bir duruma düştüm diye soracak mısın? Artık büyüdüğümün ve bazı şeylerin hayatımızda ki değişimiyle beraber hareket ettiğini görüyorum. Yaşadığım ve yaşayacağımız olayların aslında büyüdükçe hayatımızın da yeniden düzenlenmesi gerektiği için olmuyor mu? O Nedenledir ki yaşadığımız olumsuzlukların neden yaşandığını sorgulamak yerine bana ne öğretti ne anlamı var demek lazım. Bir zamanlar uğruna dünyadan uzaklaştığımız insanlar artık dünyayı uzakta tutmuyorlar mı?
Mevlana’nın çok güzel bir sözü var “ Hamdım Piştim Yandım”. Tasavvuf deyiminde türlü aşamalardan geçerek olgunlaşmayı net bir şekilde ifade ediyor bu söz. Ne var ki yaşadığımız bu coğrafya da gördüklerimiz karşısında fazlasıyla pişiyoruz ama göremiyoruz. Gün gelecek acı duyarak yaşadığımız olayları tebessüm ederek anlatacağız. Bu durum karşısında zamanın geçici olduğunu unutmamak gerekiyor. O an düştüğün yerden, düştüğünü kabul edip yeniden ayağa kalkmaktır asıl olan. Yaşadıklarımızı acı bir şekilde güzel bir anı olarak anlatmaktır tüm mesele. 
Kafe’den ayrıldıktan sonra önüme düşen yağmur damlalarına baktım. Gökyüzü bulutlu olsa bile dolunay kendini zorlarcasına gösterme çabasına girmişti. Aynı göğün altında aynı yıldızları ve ay’ı seyrederken uzak kalmış diyarların insanları olduk. Ne yazık ki hayat her türlü bizi sınamaktan vazgeçmeyecek. Yolumuz uzun, menzilimiz belli. Bu yola çıkarken yolda karşılaştıklarımızı da anacağız yolun sonunda beklediklerimizi de. Karanlık sokağa girdiğimde artık eve varmıştım. Hayat devam ediyor..

Not: Son bir iki gündür Sabahattin Ali’nin Değirmen kitabını okuyordum. Sürekli hikâyelerini gördüğüm ama bir türlü kitabı okumaya zamanım olmadığından kendime kızdım. Ama hikâye yazmaya başladığımda o zaman bu zamanmış dedim. Kitaplıkta olması gerektiğine inandığım bir yapıt.

Haber Kaynağı: MALATYA GÜNCEL
HABERE YORUM KAT
UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderilen, yorumlar/yorumcuya aittir.
Hiç bir şekilde Malatyaguncel.com sorumlu değildir.
İHA tarafından geçilen tüm haberler, bu bölümde malatyaguncel.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen İHA ajansıdır.
YORUMLAR 2
Yorumcu
Erkan Yılmaz 06 Aralık 2023 - 13:27
Başarılı ve etkileyici bir hikaye 🤌🏼
Yorumcu
ilhan pınar 06 Aralık 2023 - 12:16
mükemmel akıcı bir yazı olmuş tebrikler...
Malatya Haber
Malatya Haber
Malatya Güncel Haber
casino siteleri
deneme bonusu